Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36
Bir Hadis: Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
HİZBULLAH, SİYASİ ALANDA DA ÜSTÜNLÜĞÜNÜ KANITLADI / M. ALİ NUR
Neredeyse iki yıla yakındır Lübnan’da süren siyasi kriz, Katar’ın arabuluculuğu sonucu Lübnan’daki siyasi grupların ve Arap Birliği’nin de girişimleriyle Doha’da yapılan toplantıda anlaşma ile sonuçlandı. Anlaşma şu hususları içeriyor;
Siyasi gruplar, yeni seçim yasasının hazırlanması yolunu açık bırakacak
Hükümet, 16 bakana sahip olacak ve başbakanı tayin edecek.
Hizbullah liderliğindeki muhalifler 11 bakanlığı elinde bulunduracak ve veto hakkına sahip olacak.
3 Bakan Cumhurbaşkanı tarafından atanacak.
İç çatışmalarda silah kullanılmayacak.
Beyrut’ta muhaliflere ait protesto amaçlı çadırlar kaldırılacak ve oturma eylemine son verilecek.
Ülkenin küçük seçim bölgelerine ayrılmasını öngören bir yasa çıkarılacak….
Siyasi gözlemciler, anlaşmada yer alan bu şartların Hizbullah önderliğindeki muhaliflerin istekleri olduğunu, dolayısıyla bunun Hizbullah açısından büyük bir siyasi zafer olduğunu ifade ediyorlar.
Öte yandan, anlaşmada, Hizbullah da dahil olmak üzere tüm Lübnanlı grupların silahtan arındırılması öngörülmüştü. Ancak öngörülen bu şart ertelendi.
Böylelikle Hizbullah, 2006 yılında 33 günlük İsrail savaşındaki askeri üstünlüğünün yanında, şimdi de siyasi üstünlüğünü kanıtlamış oldu.
Hizbullah, halen ABD, İsrail ve yandaşları olan devletler tarafından terörist bir örgüt olarak ifade edilmesine karşın, Lübnan’da gerek askeri açıdan, gerekse siyasi açıdan, en etkili güç olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.
Lübnan’da hiçbir etnik grup Hükümetin icraatlarına karşı veto hakkına sahip değilken, Hizbullah’ın tek taraflı olarak kabinenin kararlarını veto edebilme hakkını elde etmesi, onu meclis ve hükümet içinde de son derece etkin ve güçlü kılacaktır.
Hizbullah’ın bu siyasi başarısı; aynı zamanda, Batı yanlısı ve ABD destekli Sinyora hükümetinin, dolayısıyla ABD ve İsrail’in de Lübnan’da siyasi yenilgisi anlamına gelmektedir. Çünkü ABD ve İsrail Lübnan’daki siyasi kriz sürecine müdahale etmekte ve hararetle Sinyora hükümetini desteklemekteydiler. Lübnan’daki siyasi bunalımı körüklemekte ve Hizbullah aleyhinde her türlü faaliyet yürütmekteydiler.
Hizbullah’ın, gerek 2006 yılında İsrail’e karşı elde ettiği askeri zaferi ve gerekse Doha’da üzerinde anlaşma sağlanan toplantıdaki siyasi zaferi şunu açıkça göstermiştir ki;
İman esasına dayalı güçlü bir birlik
Çağın gereklerine göre donanım
Disiplin, cesaret ve kararlılık üzerine kurulan doğru taktikler, sahibini hedeflerine ve amacına ulaştıran zafer iksirleridir.
Halbuki Hizbullah Lübnan’da insan potansiyeli açısından çoğunluğa sahip değildir. Mecliste bulundurduğu milletvekili açısından da çoğunluğa sahip değildir. Askeri elemanları itibariyle de sanılanın aksine sayıca çok azdır. Ancak bunların hiç biri onun başarılı olmasına engel olmadı.
Hizbullah, kurulduğu günden bu yana halktan yana, kucaklayıcı ve hamiyetperver bir tutum sergiledi. Yapmış olduğu sosyal faaliyetlerle halkın yanında oldu ve onlardan da gereken desteği gördü. İmanı esas alan ve itaate dayanan güçlü bir birlik meydana getirdi. Düşmanını iyi tanıdı, disiplin içinde çalıştı, taktiklerini kendi gerçeklerine göre doğru belirledi ve cesaret ile kararlılık üzerine bina etti. Düşmanını ve içinde bulunduğu şartları da dikkate alarak çağın gereklerine göre donanmaya çalıştı. Ve bütün bunlar ona üstünlük vasfını kazandırdı, giriştiği mücadelelerde ona zafer getirdi.
Hizbullah’ın da taraf olduğu bu son anlaşmanın hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.