Allah’ın adıyla! MUHBİRLEŞTİRİLEN KİŞİLERİN BULAŞTIRILDIKLARI AHLAKİ ÇÖKÜNTÜLER VE NEDENLERİ HIRSIZLIK Polis ve jitemin; muhbirleştirdiği kişileri bulaştırdığı ahlaki çöküntülerden biri de hırsızlıktır. Hırsızlık yoluyla; bir yandan muhbirleri ahlaki değerlerden uzaklaştırmaya, bir yandan kendi kirli işleri için maddi kaynak oluşturmaya, bir yandan bu kötü fiili toplumda yaygınlaştırmaya ve bir yandan da ürkütmeden ve dikkatleri kendi üzerlerine çekmeden girmek istedikleri yerlere hırsızlık süsü vererek girmeye çalışmaktadır. Bu gün polis ve jitem, yaptığı birçok kirli ve çirkin işte hırsızlıktan istifade etmektedir. Ve bu gün yapılan birçok hırsızlıkta, polis veya jitemin doğrudan parmağı vardır. Pek çok muhbir vasıtasıyla, birçok yere hırsızlık görüntüsü altında girmekte, dinleyici yerleştirmekten bilgisayar almaya kadar istihbarat amaçlı işler yapmakla birlikte, yaptıkları işlerde sarf etmek için birçok yere girip nakit para, döviz, mücevher ve araba gibi şeyler götürmektedir. A.B.; bu konuda verdiği bilgilerin bir bölümünde şunları söylüyor: “…………Ve bunun yanında hırsızlarla da polis diyalogtadır. Polis hırsızlarla da diyalogta olduğu halde bunlardan komisyon alıyor. Yani para alıyor bunlardan. Hırsızlardan komisyon olarak işte %30 civarında bir para alıyorlar. Mesela Çarşı karakolunda polis Osman ile Aydın isimli iki polis vardı. Saraykapı hırsızlarından bunlar komisyon alıyorlar………….” C.M.; bu konuda anlattıklarının bir bölümünde şunları söylüyor: “…………Ve bu şekilde gençleri kumara, kumar oyunlarına yönlendirirdik ve topa götürmeye çalışırdık. Video izletirdik, özellikle de seks filmlerini seyrettiriyorduk. Bunlara bu fikirleri aşılamamız gerekirdi, çünkü yarın öbür gün bu insanlar bize lazım olacaktı. Bu insanlarla birlikte hareket edecektik. Bu insanların ahlakı bozulduğunda diğer arkadaşlarını da bize getireceklerdi. Bu şekilde onlara bazen bol para da verip harcamaya alıştırırdık. Bazen de hiç para vermezdik, onlar da bunun eksikliğini hissediyorlardı. İşte böyle de onları aynı zamanda para bulmak için hırsızlığa yönlendirirdik ve alıştırırdık. Bu şekilde hırsızlığa çabuk alışıyorlardı. Hırsızlığa alıştırdıktan sonra hem kendilerine para buluyorlardı ve hem de kendi aramızda yaptıklarımız için lazım olan para sıkıntısı çekmiyorduk. Bir de istediğimiz yerlere onları gönderiyorduk, büro, işyeri, dükkan ve evlere girebiliyorlardı, hem bizim işimiz görülüyordu ve hem de onların para ihtiyacı halloluyordu. Bu gençlerin üzerinde bu şekilde bir çalışmamız vardı…………..” Sitemizde daha önce yayınlanan ve polis ve jitemin kirli oyunlarını anlatan bir yazı dizisinde Yahya Demir ve çetesinden bahsedilmişti. Bu çetenin faaliyetlerinde yer alan A. Ş. ve A. H. A.; verdikleri bilgilerin bir bölümünde şunları söylüyorlar: “………Polisin yol göstermesiyle ve teşvikiyle gasp, soygun ve hırsızlık yapma hususunda korkulacak bir merci kalmayınca rahat bir şekilde duruma göre bu yollara başvuruldu. Bu tür faaliyetlere zaman zaman polis ve yerine göre başka çetelerle işbirliği yapılıyordu. Nusaybin şehir merkezinin tam ortasında mütedeyyin bir ailenin kuyumcu dükkanları polisin yardımı ve JİTEM’e bağlı başka bir çete ile ortaklaşa soyuldu. Yine bir Müslüman’a ait bir araç çete başı Yahya ve polisler tarafından gasp edilerek satıldı. Cemaat mensubu sıfatı ile fakir ve sempatizan durumunda bulunan insanların araçlarını alım adı altında gasp ederek satma ve paralarını vermeme, ticari işyerlerinden hırsızlık yapma gibi davranışlar sergilenerek halkın cemaate karşı nefret duyguları içerisine girmeye sebep oluyorduk……………..” Yine bu çeteler tarafından İdil şehir merkezindeki bir kuyumcu dükkanı soyulmuş, kasası da bölgede mütedeyyin olarak bilinen bir köyün yakınına bırakılmıştı. Ayrıca bölgenin birçok yerinde büyük ve küçükbaş hayvanları sürüler halinde çalıyorlardı. F.M.;konuyla ilgili olarak anlattıklarının bir bölümünde şunları söylüyor: “……………Hakkı, camilerdeki etkinliğin kırılması için, camilere yönelik bir takım hırsızlık işlerinin yapılması gerektiğini söyledi. Namaz vakitlerinde, ayakkabıların çalınması, gece geç saatlerde camiye ait halıların çalınması, ses cihazlarının çalınması gibi bazı işlerin yapılması gerektiğini söyledi. Bu şekil yapılırsa, cami çalışmaları olumsuz etkilenir, cami cemaati tepki gösterir diyordu. Bunun için bir gün ben ve M., birlikte …………..camisine ikindi vaktinde gittik. Orada insanlar ayakkabılarını dışarı bırakıyorlardı. Zaten bir hafta kadar camileri dolaşmış ve son olarak hangi camide ayakkabıların bırakılış şekli nasıldır bakmıştık. Sonra beraber getirdiğimiz siyah poşete iki çift yeni ayakkabı koyup M.’ye verdim ve O, oradan hızla uzaklaştı. Ben ise, namaz çıkışındaki tepkileri görmek için namaz kılıyormuşum gibi camiye girdim. Namaz çıkışında biraz ağır davrandım ve insanların çıkışına baktım………Tabi bütün bunları belli aralıklarla birçok camide yaptık. Ayrıca bir kere ……………camisine gece girip ses cihazlarını çaldık……………….” İ.K.; anlattıklarının bir bölümünde şunları söylüyor: “……………Ben o zaman ………iş hanının bekçiliğini yapıyordum. Her kes dükkanını kapattıktan sonra ben de hanın giriş kapılarını kapatıp içerde yatıyordum. Bir gün yanıma iki adam gelip benimle konuştular. Dediler gece saat 02:00’de geleceğiz, bize kapıyı aç hana gireceğiz, orada biraz işimiz var. Ben olmaz, neden falan deyince, sivil polis olduklarını söylediler, bu bir görevdir, sen de yardımcı olmak zorundasın dediler. O zaman neden gündüz gelmiyorsunuz dedim. Dediler bu gizli bir iştir, devlet işidir, gündüz olmaz. Sonra beni tehdit ettiler, dediler mutlaka açacaksın ve kimseye de demeyeceksin, yoksa zarar görürsün. Ben tamam dedim fakat onlara inanmadım, ancak korkudan tamam dedim ve onlar gidince yakındaki polis karakoluna gidip dedim bu gece bazı hırsızlar gelip iş hanına girmek istiyorlar, saat ikide gelecekler. Saat iki olmadan önce polis karakolundan iki tane polis geldi benimle birlikte orada beklediler. Sonra o adamlar da gelince onlara kapıyı açtım, bunlar birbirlerini görünce o sivil olanlar diğerleriyle benden uzakta konuştular ve bana neden böyle yaptın deyip gittiler. Sonraki gün ise yine yanıma geldiler ve beni taksileriyle şehir çıkışındaki köprünün altına götürdüler………” Yukarıda anlatılan hadise daha sonra aydınlığa kavuştu ki; gelenler sivil polisti ve handa bulunan kitabevine ve avukat bürosuna girmek için gelmişlerdi. Hem dinleyici yerleştirmek için ve hem de bürodaki bilgisayarı almak için. Allah’a emanet olun. M. ALİ NUR |