Avuçta kor taşımak kadar zordur bu dönemde İslam’ı yaşamak ya da ortamı İslam’ı yaşayacak hale dönüştürmek için çabalamak. İçinde yaşadığımız ortamın planlayıcıları, bu ortamı İslam’ın toplum hayatından çıkarılması üzerine dizayn etmeye çalışmışlar. Onların plan ve programlarına göre toplum peyderpey İslam’dan uzaklaşacak, İslam zamanla toplum hayatının dışına atılacaktı. Neticede vicdanlarda sınırlı bir şekilde izleri kalacak İslam’ın onların egemenliklerini ve menfaatlerini engelleyecek gücü kalmayacaktı. Sistem İslam düşmanlığı üzerine kurumlaştırıldığından, İslam’a ait her şey kuşku ve düşman kategorisine yerleştirildiğinden İslami istem ve söylemler her zaman tepkiyle karşılık buldu. Bu ülkede Müslümanca yaşamak isteyenler her zaman yerilip tedip edildi ve aşağılandı. Böyle ortamlarda Müslümanca yaşama çabalarımız İslam dışılık üzerine bina edilmiş sistem nazarında tepkiyle karşılık gördü. İslami kimliğimiz en basitinden örgüt üyeliği şeklinde nitelendirilip yıllara varan zindanlarla cezalandırıldı. Yapmadığımız şeylerle ve bizde bulunmayan vasıflarla bizi aşağılamaya ve toplumdan tecrit etmeye çalıştılar. Özellikle son 20–25 yılda İslam düşmanlarının kin ve nefretinden kaynaklanan aşağılık saldırılarının hedefi olduk. Bu unsurlardan bazıları bizi topraklarımızdan çıkarmayı ya da imhayı dayattılar. Beklenmedik direnişle karşılaşınca yıkımlarını ve kayıplarını perdelemek için yalan üzerine bina edilen propaganda silahlarını ateşleyip bizi devletin geliştirdiği bir grup olarak lanse etmeye çalıştılar. Yalan ve uydurmalarla her ortamda bizi karaladılar. İnanç ve düşüncelerimizi düşman gören rejimle hiçbir zaman barışıklığımız söz konusu değilken bu yalan ve iftira çok çirkin ve ağır bir saldırıydı. İslami mesajımızın karşılık bulmamasında bu tür propagandaların etkin olduğuna inanan devlet de aynı yolu denedi. Yakın zamanlarda bile bazı faşist unsurların İslam’ı yaşamaktan başka hedefi bulunmayan İslami cemaati karalama, özellikle de hayatını İslam’a vakfeden, biricik canını aziz İslam uğruna feda eden cemaatin şehid Rehberine çirkin saldırılarda bulunmaları, İslam’a düşmanlığın ve gelişmekte olan İslami akımın önünü alma çabalarının sonucuydu. Bütün bunların bilinen şeylerin tekrarı olduğu eleştirisi yapılabilir. Ancak tabi tutulduğumuz zulüm sona erene kadar her zaman ve ortamda gerçekler dile getirilmeli, yapılan zulümler Müslüman halkın bilgisine sunulmalıdır. Etrafımıza baktığımızda İslamcısından Marksist’ine, laikinden milliyetçisine ve bu ideolojilerle hiçbir irtibatı bulunmayan halka varana kadar insanların çoğunun bizi tanımadığı, yalan, yanlış ve iftiraya dayanan uydurmaların etkisinde kalarak belleklerinde iz yapan yalan ve yanlışlarla bizi değerlendirdiği görülür. Oysa bugün kendimizi ifade edecek imkânlara her zamankinden daha fazla sahibiz. Başkalarının şartlanmışlıklarından dolayı bizi anlamaya yanaşmayacakları söylenebilir. Ancak toptan bir yaklaşımın hiçbir zaman fayda getirmediği tecrübelerle sabit olduğundan, kalplerin yönlendiricisi ve sahibi Allah Teâlâ olduğundan bize düşenin vazifemizi icra etme olduğu bilinciyle insanların kafalarını çatlatırcasına gerçeklerimizi dile getirmekle yükümlüyüz. Varsın insanlar anlamamak için diretsinler. Başlarına gelen bin bir bela ve musibetten sonra anlayış ve kapasitelerine göre İslam’la her zaman ilişkisini sürdüren halkımız kesinlikle bizi anlayacaktır. Anlayış, inanç ve yaşamımızda her zaman vasatı yaşamaya çalışıyoruz. Çizgimiz, Hz. Resulullah (sav)’in bize miras bıraktığı Kur’an ve sünnet temelleri üzerinde bina edilmiş. Irkçılık, çağdaş ideolojiler ve İslam’a düşman hiçbir görüş ve düşünce bakış açımız ve düşünce çizgimizde yer edinemez ve etkide bulunamaz. Bu güzide toplumun fertleri hayatlarının biricik kaynağı olan İslam uğruna birçok şeylerini feda ettiler. Çoğu uzun yıllara varan sıkıntılı zindan hayatı yaşadı. Bugün yüzlercesi zindanın dört duvarı arasında sabrı tespihe dönüştürerek İslami davanın gereği olan bedeli ödemeye devam ediyor. Yine bu güzide topluluğun birçok ferdi şartların zorlamasıyla uzak diyarlara hicret görevini icra ediyor. Yüzlercesi ise hayatlarının biricik kaynağı olan İslam uğruna canını feda etti. Bu Mü’min topluluğun aziz rehberi muhterem Edip Gümüş; ihlas, samimiyet ve vakarıyla İslami cemaatin Kur’an ve sünnet temelinde bina edilmiş İslami çizgide yürümesi için yıllardır yoğun bir çabanın içerisindedir. Yaşadığımız zor ve sıkıntılı dönemlerde yok edilmeye çalışılan cemaatin yeniden ayağa kalkıp sorumluluğunu ifa ve misyonunu icra etmesi için uzunca bir çalışma periyodu yürüttü. O’nun ihlasa dayanan samimi çalışmaları ve cemaat mensuplarının fedakârca davranışları neticesinde, İslam düşmanlarının çaba ve engellemelerine rağmen bu seçkin cemaat Müslüman halktan aldığı destekle toplumda silikleşmiş İslami hayatı yeniden topluma döndürme hedefi doğrultusunda büyük bir azimle yürümektedir. Bundan sonra İslam için yüreği yanan herkesin harekete geçmesi, aynı İslami idealleri paylaşan Müslümanların güçlerini birleştirerek İslami davayı daha da ilerilere taşıması Müslümanların özlem duyduğu bir güzellik ve aynı zamanda zorunluluktur. Bunun neticesinde çalışmalar bereketlenecek ve İslami hayat toplumun çehresini yeniden canlandıracaktır. Bu güzide cemaatin mensupları, Allah Teâla’nın bağışladığı bunca güzel imkânları azami derecede harekete geçirip daha fazla iş yapma ve daha fazla amelle mükelleftir. Halkımızı günah bataklığına sürükleyip İslami hayatı yok etmeye çalışan bunca kurdun şeytani faaliyetlerini etkisiz hale getirme ve İslami sedaya işlerlik kazandırmak için Mü’min gönüllerin imkânlarını harekete geçirme zamanıdır. Böylece İslam toplumunun karakterini oluşturan İslami semboller yeniden toplum hayatında yer edinmeli ve toplumumuzun ruhu mesabesindeki İslam hayatını bütünüyle şekillendirmelidir. Toplumun etrafında günahtan karanlık kuşaklar oluşturan ve İslami kimliği yok etmeye çalışan bozgunculara karşı vazifeyi icrada göstereceğimiz her zaaf telafisi mümkün olmayan büyük zararlara ve yıkımlara yol açabilir. M. Emin ÇELİK |