Bu
devletin sistemi acı çektirme, eziyet ve zulüm üzerine bina edildi. İlk
zamanlarda kurulan İstiklal mahkemeleriyle suçsuz olduğu halde ölüme mahkum
edilen binlerce insanın kanı üzerine yükseldi. Şeyh Said ve arkadaşlarının
idamı, Dersim katliamı, darbeler ve ardı arkası kesilmeyen zulümlerle önüne
çıkan herkesi cezalandırdı.
Darbecilerin yargılandığı ve Ergenekoncuların zindanları doldurduğu bir zamanda
tam da devletin zalim karakterini terk etmeye başladığıyla ilgili ümitler
yeşermeye başlamışken, karşılaştığımız zulmün yeni versiyonu beklentilerin
anlamsızlığını ortaya koyuyordu. Sıkıntı ve sorunlarla boğuşan ezilmiş insanlara
hizmet etmeyi ve sıkıntılarını gidermeyi hedefleyen, üstelik devletin izniyle
kurulmuş bir sivil toplum örgütünün, İslami bir derneğin kapısına uyduruk bir
dizi ifade ve ithamlarla kilit vuruldu. Kemalist rejimin karakterinden haberdar
olanlar bu türden yasaklamaların tabii olduğunu iyi bilirler. Zira bu yasaklar
rejimin Müslümanlara karşı 90 yıldır izlediği zalimce siyasetin devamı niteliği
taşıyordu.
Ortaya çıkan tablo Müslümanların kimseye karışmadan ancak rejimin zihniyet ve
karakterini de benimsemeden varlıklarını sürdürmesinden Kemalist rejimin duyduğu
rahatsızlığı ortaya koyuyordu. Kendilerine biçilen kalıbı ret etmeleri
tahammülsüzlüğe neden oluyordu. Bütün kışkırtmalara rağmen Müslümanların
sağduyuda direttiklerini ve oyunlarını bozduklarını görünce çılgına dönüyorlar.
Uydurma ifadelerle Elazığ, Adıyaman ve Adana’da olduğu gibi sivil toplum
kuruluşları bünyesinde çalışan gençlere uzun yıllara varan cezalar verdiler.
Bununla geri adım atacaklarını umuyorlardı. Bu çılgınlıkların Müslümanları
engelleyememesi üzerine daha fazla hırçınlaştılar. Çocuğunu başörtüsüyle okula
göndermek isteyen bir annenin bu masum isteğiyle karşısında akıl tutulmasına
duçar oldular. Böyle bir istek öfkelerini kabartmıştı. İbret–i alem olsun diye
kızını örtüyle okula göndermek isteyen anneye iki yıl on ay hapis cezası
verdiler.
Bütün bu çılgınlıklara imza atanlar, infilak etmeye hazır bomba gibi ellerine
aldıkları zehirli kalemle kim bilir kaç kişinin hayatını karartmayı
tasarlıyorlar. Basiretleri kaybolunca, vicdanın yerinde yeller esince, kalpler
Allah korkusundan yoksun olunca ve hesap günü gibi bir kaygı taşımayınca en ağır
cezaları vererek kendilerini tatmin etmeye çalışıyorlar.
İslami
derneklerin çağrısıyla meydanlara inen yüzbinler Hz. Peygamber (sav)’in doğumunu
büyük bir coşkuyla kutladılar. Tekbir ve salavatlar yeri göğü inletiyordu.
Seferber oldukları halde birkaç bin insanı bir araya getiremezken Müslüman
halkın Hz. Peygamber (sav) sevdasına koşması çılgınlıklarının zirve yapmasına
sebep olmuştu. Şehirlerin en büyük meydanlarından yükselen tekbirlerin verdiği
rahatsızlıkla bu işi bitirme zamanının geldiğine karar verdiler. Kendilerini
hukukun üstünde gören, istiklal mahkemelerinin ruhunu bir kez daha diriltmeye
çalışan ne idüğü belirsiz odaklar, Kutlu Doğum etkinliklerini düzenleyen bunun
için de yüzbinleri meydanlara dolduran Mustazaf Der’i yasakladılar.
Bu yasakla Müslümanların önünü keseceklerini ve kutsal yürüyüşlerini
engelleyeceklerini tasarlıyorlardı. Oysa 90 yıldır İslam’a getirdikleri bunca
yasağa ve Müslüman halka verilen onca cezaya rağmen hedeflerine ulaşamadılar. Bu
coğrafyada İslam’ı yok etme arzuları her zaman olduğu gibi yine kursaklarında
kaldı. Onlar darbe vurup yasakladıkça Müslümanların sedası daha gür çıkmaya
başladı. Yasak ve engellemeler Müslümanların daha fazla şevke gelmelerine ve
İslam’a daha sıkı sarılına yol açtı. Aslında farkında olmadan İslam davasına
hizmet ediyorlar.
Bu tür yasaklama ve engellemeler Peygamber Sevdalılarını daha fazla şevke
getirecek ve yeni bir ruhla donanmış halde daha büyük azim ve iradeyle hareket
etmelerine yol açacak. İslam için karşılaşılan her zorluk ve çekilen her çile,
İslami faaliyetlerin bereketlenmesine, kökleşmesine ve deruni bir karaktere
bürünmesine sebep olacak. Allah’ın izniyle bugün Peygamber Sevdalıları,
yıllardır hizmet gemisi olarak istifade ettikleri Mustazaf Der’in kapatılmasının
öncesinden çok daha iyi durumdadırlar.
M. Emin ÇELİK
|