Allah’ın adıyla! MUHBİRLEŞTİRİLEN KİŞİLERİN BULAŞTIRILDIKLARI AHLAKİ ÇÖKÜNTÜLER VE NEDENLERİ Polis ve jitemin, muhbirleştirdikleri kişileri bulaştırdıkları ahlaksızlıklar çok fazladır. İnsanın dile getirmekte zorlandığı, akla hayale gelmeyen ne kadar çirkin, kirli ve insanlık dışı kötülükler varsa hepsine bulaştırmaktadırlar. Hepsini burada zikretmek mümkün değildir. Ancak bunların belli başlıları olan; fuhuş, uyuşturucu, hırsızlık ve kumar konularına değineceğim. Polis ve jitem, muhbirleştirdikleri kişileri fuhşun her çeşidine bulaştırmaktadır, her türlü uyuşturucuya alıştırmaktadır, hırsızlığın her türlüsünü yaptırmaktadır ve kumarın her çeşidine bulaştırmaktadır. Bunları elbette ki rasgele ve bilinçsiz bir şekilde yapmamaktadır. Aksine planlı, programlı ve sistemli bir şekilde yapmaktadır. Çünkü bunu, bir yöntem ve sistem haline getirmiştir. Türkiye gibi; rejimi halk ile barışık olmayan, dolayısıyla sürekli halk ile siyasi, sosyal ve hukuki açıdan sorunlar yaşayan ülkelerde, devletin halkı kontrol etmesi de sıkıntılıdır ve çoğu kere baskı devrededir. Bu yüzden bu ülkelerdeki istihbarat güçleri de toplumun, özellikle de rejime muhalif yapıların sindirilmesinde, pasifize edilmesinde ve kontrolealınmasında hukuk ve kanunların dışına çıkarak insanlık dışı pek çok yöntemlere başvurmaktadırlar. Bilindiği gibi insanın doğuştan beraberinde getirdiği bir tabiatı vardır. Buna fıtrat denir. İnsanın bu tabiatı, aynı zamanda İslam’ın da tabiatıdır. Yani, İslam’ın hoş karşıladığı şeyleri insanın tabiatı da hoş karşılar ve ister, İslam’ın hoş karşılamadığı şeyleri insanın tabiatı da özü itibariyle hoş karşılamaz ve reddeder. İnsan; fıtrat üzere yaşadığı sürece, diğer bir değişle insanın fıtratı bozulmadığı sürece zina, hırsızlık, kumar, uyuşturucu, zulüm, haksızlık, cinayet, ahlaksızlık gibi fıtratın karşı çıktığı şeylere kolay kolay yanaşmaz ve doğuştan beraberinde getirdiği insan tabiatının özüne uygun bir şekilde eğilimler gösterir. Çünkü fıtrata aykırı hareket ettiğinde, tabiatı yaptıklarına karşı çıkar, iç dünyasında çelişkiler yaşar ve manen huzursuz olur. Dolayısıyla polis ve jitem, insanın bu psikolojik yapısını özü itibariyle tahrip edip tekdüze hale getirmeye ve fıtri yapıyı tümden bozup çöküntüye uğratmaya çalışmaktadır ki; iç dünyasında onu doğruya ve iyiye sevk eden herhangi bir manevi güç kalmasın, tabiatı tamamen bozulsun, fıtrat tamamen tahrip olsun. Polis ve jitem, başta Müslümanlar olmak üzere, örgütlü yapılara karşı bu yöntemi hemen hemen istisnasız olarak uygulamaktadır. Muhbirleştirdiği kişiyi tamamen kontrolüne almak, istediği her türlü işi yaptırabilmek ve kirli emellerine alet edebilmek için, onu kişiliksizleştirmeye, dirayetsiz, köle ruhlu ve bağımlı bir hale getirmeye çalışmaktadır. Bu kişilerin, kendilerine verilen işleri tereddütsüz yapmaları, manen huzursuzluk çekmemeleri, iç dünyalarında isteksizlik ve çelişkiler yaşamamaları, yarın öbür gün manevi huzursuzluk ve isteksizlik nedeniyle çark etmemeleri için fıtratlarını tamamen bozmaya çalışır. Bunun için de başta zina ve uyuşturucu olmak üzere hırsızlık ve kumar gibi kötülüklere başvurur. Çünkü fıtratın bozulabilmesi için, zıddı ile karşılık bulması gerekir. Yani İslami tabiatın reddettiği şeyler dayatılırsa, tabiat tahrip olur. Çünkü iman ve ahlaki değerler ile gayri İslami ve ahlak dışı şeyler bir arada barınamaz. Tabi muhbirleştirilenlerin tümü aynı şekilde hem zina, hem uyuşturucu, hem hırsızlık ve hem de kumara birlikte bulaştırılmamaktadır. Muhbirin durumuna, kullanıldığı alana, kendisine yaptırılan işe ve bulunduğu ortama göre zina ve uyuşturucunun yanında, kimisi ayrıca hırsızlığa ve kimisi de ayrıca kumara bulaştırılmaktadır. Ancak zina ve uyuşturucuya, hepsi bulaştırılmaktadır. Zina ve içkiye bulaştırılmak, muhbirler için kaçınılmazdır. Jitem ile birlikte çalışan ve il güvenlik toplantısına katılacak kadar aralarında konum elde eden A.T.; bu konuda şu bilgileri veriyor: “……..Özellikle ahlaksızlık. Daha önce de bizi bu konuda çok sıkıştırıyorlardı. Yani mitle, jitemle ve yahut da polisle irtibatlı olan herkesin, yani bütün muhbirlerin, bu işe girer girmez ilk iş mutlaka onları fuhuşa alıştırmaktır. Bu işin bir parçasıdır, fuhuş mitliğin-muhbirliğin bir parçasıdır. Hiç kimse demesin ki ben mit olacağım da fuhuş yapmayacağım, bu kesinlikle olmaz. Hatta bunu ben kendimde yaptım, komşumun kızını jitem elemanına götürdüm. Burada, kuzey Irak’da birçok sefer zina, fuhuş işlerini yaptım. Yapmak zorunda kaldım daha doğrusu, bunu bizden istiyorlardı. Çünkü bu işin bir parçasıdır, ister jitem olsun, ister mit olsun, ister polisle çalışanlar olsun, bütün elemanlarını bu şekilde ayakta tutabiliyorlar, faaliyetlerini bu şekilde yürütebiliyorlar…….” Ve bütün bunlar; ateşin odunu yaktığı gibi, imani ve ahlaki değerleri yakıp yok eder. İmani ve ahlaki değerleri yok olan insan ise, tamamıyla kişiliğini yitirir, şahsiyetsizleşir ve insanlık fıtratından uzaklaşır. Böylece hayvanlardan dahi çok daha aşağı derecelere düşer. İşte böyle bir insandan kötülük namına her şey beklenir. Şimdi, polis ve jitemin, muhbirleştirdikleri kişileri bulaştırdıkları ahlaki çöküntüler ve bunların başlıcaları olan zina, uyuşturucu, hırsızlık ve kumar konularına ayrı ayrı bakalım. ZİNA Polis ve jitemin; muhbirleştirdiği kişileri bulaştırdığı ahlaki çöküntüleri sıralamaya koyacak olursak, belki zina bunların en başında gelir. Çünkü zina; kişideki hayâ duygusunu öldürür. Hayâ duygusunu yitirmiş kişide ise; edep, mahremiyet, ahlak gibi kavramlar anlamını yitirir. Bu kişilerde; ahlaki açıdan iyilik ile kötülük arasında bir fark kalmaz, bu konuda sınır ve ölçü tanımaz bir hale gelirler. Bu ise, onları tamamen kişiliksiz, ahlaki değerlerden yoksun ve her türlü kötülüğü işlemeye müsait bir hale getirir. Bu yüzden polis ve jitem; muhbirleştirdiği kişileri bilinçli ve sistemli olarak zinaya bulaştırır. Yapabildiği müddetçe ve muhbirleştirdiği kişiye ihtiyaç duyduğu oranda da onu zinanın her çeşidine bulaştırır. Ta ki ahlaki değerlerden eser dahi kalmasın. Fahişelerle zina yapmak Küçük kız çocuklarına musallat olup, onlara tecavüz etmek Küçük erkek çocuklarına musallat olup, onlara livatada bulunmak Erkek, erkeğe kendi emsalleri ile livatada bulunmak Toplu seks alemlerine katılmak, başkasının hanımıyla yattığı gibi hanımının da başkasıyla yatmasına rıza göstermek Aile ve yakın akraba bireylerine yönelip onlarla zinada bulunmak….gibi, kişiyi insanlıktan çıkarıp hayvanlık derecesinden dahi aşağılara düşüren fuhşiyatı onlara yaptırır. Örneğin; muhbirleştirilip İstanbul Sultanbeyli’deki mütedeyyin, muhafazakar ve İslami kesime yönelik kullanılan B.A.; bulaştırıldığı ahlaki çöküntülerle ilgili itiraflarının bir bölümünde şunları söylüyor: “……Uğur Mumcuda da Fatoş vardı. Fatoş, Uğur Mumcunun tam ortasında A…….. emlak yanında. Onda 4-5 tane kız çalışıyordu. İşte ona gidiyorduk beraber. Bir de gidip Lalelide şey alıyorduk, Rumen alıyorduk, arabayla şehir dışına götürüyorduk, ormana götürüyorduk…..” D.O. da; muhbirleştirildikten sonra, bulaştırıldığı ahlaki çöküntülerle ilgili anlattıklarının bir bölümünde şunları söylüyor: “……Bu bilgileri verdikten sonra, dedi aferin oğlum, seni bizim eve bekliyorum. Bir zaman verdi ve ben gittim. Evlerine gittim. Dedi hoş geldin, safa geldin sayın tilkim. Öyle iltifat etti. Hanımı da baktım kendisini öyle baya süslemişti. (Burada hanımı dediği kadın, gerçekten hanımı da olabilir ve onu da bu işlere bulaştırmış olabilir, yada kullandığı ve hanımı olarak gösterdiği bir fahişe de olabilir ve ayrıca birlikte yaşadığı bir kadın da olabilir. Ancak onu D.O’ya kendi hanımı olarak tanıtmış) İçkili, mezeli öyle bir sofra hazırlamışlardı. Kadın da etrafımda dolanıp duruyordu. Canım benim, nasılsın, seni çok özlemiştim gibi laflar söylüyordu. Çavuş da dedi, sen tek mi özlemişsin yav, ben de özlemiştim, kıskanıyorum ha. Öyle iltifat, şaka ve alay karışımı takılıyorlardı. Tabi ben de öyle kabarıp gururlanıyordum doğrusu. Yedik, içtik, kalkıp masa başında birlikte dans ettik, oynadık. Bu arada kadın benim üstümdeki elbiseleri çıkarmaya başladı, sonra kendi elbiselerini de çıkardı ve beni yatak odasına çekti, kapıyı da açık bıraktı. Orada onunla yattım. Daha sonra ben dedim eve gideceğim, çok geç oldu. Çavuş dedi aferin oğlum, canını sıkma, istiyorsan biraz istirahat al, iki aya kadar. Bir iş falan yaparsan söyle. Dedim tamam düşüneceğim ve oradan ayrıldım…..Tabi ona bu şekilde bilgiler verdiğim zaman, bazen bana para da veriyordu ve beni evine götürüyordu ve o pisliği yapıyorduk. Bazen de sadece para verip aferin oğlum diyordu….” Yine D.O., itiraflarının başka bir bölümünde de şunları söylüyor: “……Tabi Çavuş bana diyordu ki, git baldızınla zina yap. Genç kızdır, evdedir, nasıl yapacağım, belli olacak falan dediğim zaman, diyordu oğlum benim emirlerime karşı mı çıkıyorsun, it oğlu it, seni geberteceğim, sen hele yapma göreceğiz. Ne yapacağımı, nasıl yapacağımı bilmiyordum, sıkışmıştım. Çünkü babasının evindeydi. Ama denedim, fakat onunla yatmaya cesaret edemedim, korkuyordum….Tabi ben bu işi yapamayınca, artık Çavuş bana çok hakaret etti. İt oğlu it, köpek oğlu köpek, o…çocuğu, sana bu kadar para veriyorum, bu kadar şey veriyorum, sen ise bir şey yapmıyorsun. Sonra dedi bizim eve gel. Sonra evlerine gittim. Orada bana içki verdi önce, içkimizi içtikten sonra dedi soyun. Dedim niye, dedi sana soyun diyorum. Hanımı da oradaydı. Ben de soyundum. O zaman hanımı oradan gitti. Sonra bana livatada bulundu. Çok kızgındı. Dedi madem ki sen yapmıyorsun, aha işte ben sana yaptım. Sen hele emirlerime karşı çık, ne kadar bedel ödeyeceğini göreceksin. Senin gibi insanların derdini çekmekten bıktım artık. Zaten pek yakında belki giderim de buradan. Yeter lan. Sen benim hanımımın üstüne nasıl gittinse, ben de senin hanımının üstüne gideceğim. Haydi, sen hanımının üzerinde duracaksın, hanımını bana getireceksin, eğer getirmezsen sen bilirsin. Seni mahvedeceğim. Sen zaten ölüsün. Ben de tamam dedim, tamam demek zorunda kaldım daha doğrusu ve eve döndüm. Artık böyle perişan bir duruma girmiştim. Böyle mahvolmuştum. Yani artık zavallılaşmıştım, böyle ne yapacağımı bilmiyordum……Ondan sonra ben öyle çok zor durumdaydım. O durumu biraz telafi etmek için ben diğer baldızıma yöneldim. O evliydi. Bir sefer bizim eve gelmişti, ben de bunu fırsat bilerek geceleyin kalktım ona yanaştım. İlkin biraz tepki gösterdi ancak daha sonra fazla bir şey demeyince onunla yattım. Bu sefer başka bir hafta tekrar bize geldiğinde, ben tekrar ona elimi attım, o yüzünü çevirdi, ancak tekrar onunla yattım. Sonra bunu Çavuşa söyledim. Çavuş da dedi neyse, bu biraz senin suçunu hafifletti ama dedi sen hanımını getir bize kazandır. Bize kazandırman lazımdır ve ben kesinlikle kabul etmiyorum, sen benim eşimle nasıl yatmışsan ben de senin eşinle yatacağım. Ben dedim abi bu zordur, bu mümkün değildir. Bana kızdı. Dedi ben sana ne diyorsam sen onu yapacaksın………….bütün bunları yapmaya çalış ve onu bize kazandır. Ayrıca dedi, işte kaynanana da el atacaksın, amcalarının kızları varsa, dayılarının kızları varsa, kardeşlerinin hanımları varsa bunlara göz dikeceksin, el atacaksın. Yav dedim benim ortamlarım müsait değildir, ortaya çıkacak, sonu kötü olacak. Dedi bilmiyorum, bunları yapacaksın……Ben de onun verdiği görevleri yerine getirmeye çalışmak için, bir gün kaynanamın evinde yattığım zaman, işte geceleyin onların yattığı odada ben de yattım. Yatar gibi yaptım ve ondan sonra benim de yatağımı oraya indirdiler, kaynanam da o tarafta ve iki tane çocuğu da bizim aramızdaydı. Ondan sonra gece olunca ben tabi böyle ayağımı onun üstüne attım.Ayağımı atınca baktım hemen fark edip uyandı ve bağırarak dedi hayırsız ne biçim yatıyorsun, bunun uykusu niye böyle kötüdür, hiç hoş değildir dedi ve kalkıp diğer odada yatan kayınbabamın yanına gitti, o odada yattı…” Allah’a emanet olun. M. ALİ NUR |