Allah’ın adıyla! KONUYA BAKIŞ “Hedef seçilen kişilere muhbirliği kabul ettirme şekilleri” başlığı altında polis ve jitemin sıklıkla uyguladığı yöntemlerden bahsedildi ve ikna, korkutma, şantaj ve menfaat vaat etme konuları işlenerek bunlarla ilgili örnekler verildi. Bu örnekler çoğaltılabilir. Verilen bu örneklerden bazılarını alıp bunlar üzerinden değerlendirmede bulunmak ve bazı hususlara dikkat çekmek istiyorum. Mesela; İKNA başlığı altında verilen A.D.’yi ele alalım. Bu şahıs, muhbirliği kabul ettikten sonra, polisler tarafından bir çok defa fahişe kadınlarla bir araya getirilerek fuhuşa alıştırılmış, bu arada kameraya alınmış, içkiye alıştırılmış, yakınları, komşuları ve çevresindekiler içinde imkan ve fırsat bulduğu herkes ile zina yapmaya yönlendirilmiş ve kendisinden ayrıca bunun raporu istenmiş, Müslümanlar hakkında bildiği bilgileri vermekle birlikte sürekli takip, ihbar, tahrip ve ifsat işlerinde kullanılmış. Yine aynı başlık altında verilen N.G.’yi ele alalım. Bu şahıs, muhbirliği kabul ettikten sonra polislerin kullandığı fahişelerle sürekli bir araya getirilerek ve mahalle içinde fahişelik yapan ancak polis ile de çalışan Remziye adındaki bayanla onun evinde defalarca bir araya getirilerek fuhuşa alıştırılmış ve bütün bunlar, aleyhte kullanılmak üzere kameraya alınmış, içkiye alıştırılmış, ayrıca Hizbullah Cemaati hakkında polis tarafından hazırlanan bir metni kamera karşısında, sanki polise ifade verip itiraflarda bulunuyormuş gibi okuması istenmiş, akrabalarından olan bir kızı, evlenme vaadiyle kandırarak polis ile tanıştırmış ve polis bu kızı kendi kirli işleri için fahişe olarak kullanmaya başlamış. KORKUTMA başlığı altında verilen S.F.’ye bakalım. Bu şahıs, muhbirleştirildikten sonra içkiye alıştırılmış, kullanılan fahişelerle defalarca bir araya getirilmiş, girdiği fuhuş alemleri kameraya alınmış, birlikte çalıştığı istihbarat şefi onu evine götürerek kendi hanımıyla yatırmış (Bu, S.F.’nin kendi ifadesidir. Ya gerçekten böyledir veya evi olarak tanıttığı başka bir eve götürmüş ve fuhuş için kullandıkları bir kadını kendi hanımı olarak tanıtmış) ve ayrıca kendisi de ona livatada bulunmuş, erkek erkeğe cinsi münasebette bulundurulmuş, yakınlarından, komşu ve tanıdıklardan yapabildiği ile cinsel ilişkiye geçmesi yönünde yönlendirilmiş ve böylece fuhşun her çeşidine bulaştırılıp alıştırılmış, Müslümanlar hakkında bildiği bilgileri vermekle birlikte, onları her tarafta takip etmiş, ihbar etmiş, sözlü ve fiili tahribatlarda bulunmuş, Müslümanlar adına çirkin ve hoş karşılanmayacak olan eylem ve hareketlerde bulunup onları karalamaya çalışmış. Aynı başlık altında verilen Murat Kurtboğan’a bakalım. Bu şahıs, muhbirleştirildikten sonra içki, zina, silahlı eylem, mafyatik ve çete işlerine tamamen bulaştırılıp alıştırılmakla birlikte, Tatvan’da Molla Ğiyaseddin adındaki Müslümanın şehadetinde bulunması gibi, Müslümanlara yönelik silahlı eylemlere sokulmuş ve ayrıca birçok kirli ve çirkin icraatlara bulaştırılmıştır. Yine aynı başlık altında verilen H.Ç.’ye bakalım. Bu şahıs, muhbirleştirildikten sonra polis teşfikiyle öylesine fuhuşa bulaştırılmış ki, daha mümeyyiz yaşına gelmeyen yakınlarıyla (kız çocuklarıyla) bile livatada bulunmuş, küçük çocuklarla livatada bulunmuş, kendi emsalleriyle karşılıklı livatada bulunmuş, komşusunun hanımıyla, yakınlarının hanım ve kızlarıyla ilişkiye girmiş ve bütün bunları polisin teşvik ve yönlendirmesiyle yapmış. ŞANTAJ başlığı altında verilen M.K.’ye bakalım. Bu şahıs, kendisine livata yapılma ve kameraya alınmakla birlikte, her türlü fuhşa ve uyuşturucuya bulaştırılıp alıştırılmış, camilerde Hizbullah adına halkın hoşlanmayacağı ve nefret edeceği çirkin işler yaptırılıp cemaat zan altında bırakılmak istenmiş, uyuşturucu alım-satımına bulaştırılmış, Cemaat adına tehditlerde bulunma, haraç alma, zorla zekat toplama, hırsızlık yapma, kumar oynatma gibi işler yaptırılmış, mafya ve çete işlerine bulaştırılmış. MENFAAT VADİ başlığı altında verilen R.G.’ye bakalım. Bu şahıs muhbirleştirildikten sonra, içkiye alıştırılmış, polislerle karşılıklı livatada bulunulmuş, bunlar kameraya alınmış, defalarca fahişe kadınlarla fuhuş yaptırılmış, küçük çocuklarla cinsel ilişkiye zorlanmış, akrabasının kızıyla ilişkiye yönlendirilmiş, Müslümanlar hakkında bildiği bilgileri vermekle birlikte sürekli takip, tahrip ve ihbar işleri yaptırılmış. Aynı başlık altında verilen M.B.’ye bakalım. Bu şahıs, muhbirleştirildikten sonra, fahişelerle sürekli olarak ilişkiye geçirilmiş ve bunlar kameraya alınmış, küçük çocuklara livatada bulunmaya yönlendirilmiş ve böylece fuhşa tamamen bulaştırılıp alıştırılmış, içkiye alıştırılmış, polisin yönlendirmesiyle kendi akrabalarından olan bir kızı, evlendirme vadiyle polis ile tanıştırmış ve tuzağa düşürerek kızı polis eliyle fuhuş bataklığına sürüklemiş, yine polisin yönlendirmesiyle tanınmadığı yerlerde çarşaflı bayanlar aleyhinde karalayıcı söylem ve propagandalarda bulunmuş, silahlı eylemlere sokulmuş, silah zoruyla para toplatılmış, Cemaat adına halktan zorla zekat toplatılmış, gözaltına alınan Müslümanların (gözleri kapalı olduğu halde) işkencelerine bizzat sokulmuş. Örneklerde geçen bu hususiyetler, sırası geldikçe geniş bir şekilde işlenecektir. Şimdi bu şahıslar veya benzer durumda olan daha nice kişiler; polisin ve jitemin yapı, inanç ve faaliyet olarak nasıl olduklarını, muhbirleştirdikleri kişileri ne hale koyduklarını, onlara ne muamele yaptıklarını ve ne tür çirkin ve kirli işlere bulaştırdıklarını ve dolayısıyla kısmen belirtilen durumlara düşeceklerini önceden bilselerdi veya az da olsa bilgi sahibi olsalardı, acaba her şeye rağmen onlarla birlikte çalışmaya razı olur ve muhbirliği kabul ederler miydi? İster ikna olmakla, ister korkmakla, ister şantajla veya isterse menfaat beklentisiyle olsun, acaba muhbirliği kabul etmeleri hal ve hayatlarını daha mı iyi yaptı, insanlar arasında itibar mı kazandılar, izzet mi buldular, daha rahat ve daha mutlu mu oldular? Aksine, hayatları çok daha kötüleşti, şahsiyetlerini yitirdiler, zillete düştüler, her türlü çirkin ve kirli işlere bulaşıp tamamen kişiliksizleştiler. Dolayısıyla bu ve benzer durumdakiler hiçbir zaman rahat ve mutlu olamazlar, çünkü insan fıtratından tamamen uzaklaşmış olurlar. Halbuki muhbirliği kabul etmemiş olsalardı, bu ahlaki çöküntüye ve bütün bu çirkin ve kirli işlere düşmeyecek, kişiliksiz bir hale gelmeyecek, rezil ve rüsvay olmayacak ve zelil duruma düşmeyeceklerdi. Ya biraz daha fazla işkence göreceklerdi, ya bir müddet cezaevinde kalacaklardı yada bunlardan kurtulmak için mahkum olup hicret edeceklerdi. Ama onurlarını korumuş, şahsiyetlerini muhafaza etmiş, imani ve ahlaki değerlerini ayaklar altına almamış olacaklardı. Başları dik olacaktı. Çünkü hak yolda mücadele etmek ve bu uğurda başa gelenlere katlanmak kişiyi yüceltir. Mücadelede ölmek de vardır, öldürmek de, zindan da vardır, mahkum ve muhacir olmak da. İnsanı değerli yapan ve hayvanlardan üstün kılan bazı özellikler vardır. Bunlar, imani ve ihlaki değerlerdir. İnsan bunlardan uzaklaştı mı, fıtratından da uzaklaşır ve hayvandan da daha aşağı bir dereceye düşer. Müslüman biri ve fıtratı henüz bozulmamış aklı başında bir insan, bu şekilde yaşamaktansa ölmeyi tercih eder. Ancak her şeye rağmen bunlar veya başkaları, bilerek ve isteyerek muhbirliği kabul ediyor ve bu işi yapıyorlarsa, buna kimsenin diyecek bir şeyi olmaz. Bu onların kendi bileceği iştir. Bilerek rıza gösteriyorlarsa, sonucuna da onlar katlanırlar. Günahı da, külfeti de, bedeli de onların olur, onlar çekerler. Fakat şu ana kadarki tecrübeler, bunların çoğunun bilinçli bir şekilde bu işi yapmadıklarını, daha önce yeteri kadar bilgi sahibi olmadıkları için aldanarak bunu kabul ettiklerini göstermektedir. Çoğu sonradan pişman olmakta, ama bir kısmı bataklığa saplanıp çırpındıkça batanın durumu gibi her gün biraz daha kişilik kaybına uğramakta ve insanlık meziyetlerini yitirmektedir. Bu yüzden bu dosyanın hazırlanmasının temel bir nedeni de; Polis ve jitemin ifsadi faaliyetlerini ve ifsat yöntemlerini deşifre etmek, muhbirleştirdikleri kişileri ne hallere koyduklarını ve ne işlerde kullandıklarını ortaya koymak ve böylece toplumu ve halkımızı imkanlar çerçevesinde bilgilendirmek ve bilinçlendirmektir. Burada; Anne-babalara önemli görev düşmektedir. Çocuklarına sahip çıkmaları gerekir. Duyarlı Müslümanlara görev düşmektedir. Çevrelerine sahip çıkmaları gerekir. Gençlere önemli görev düşmektedir. Şahsiyetlerine ve geleceklerine sahip çıkmaları gerekir. Polis ve jitemin ifsadına karşı uyanık ve dikkatli olmaları gerekir. Her ne sebeple ve her ne şekilde olursa olsun, polis ve jitemle çalışmaya yanaşan ve muhbirliği kabul eden kişi bilmelidir ki; polis ve jitem içinde başta uyuşturucu ve fuhuş olmak üzere ahlaksızlığın her çeşidine bulaştırılır ve kişiliksizleştirilerek her türlü kirli ve çirkin işlerde kullanılır. Ahretini de dünyasını da harap eder. Anne ve babalar! Çocuklarınızdan haberdar olun. Ne yaptıklarını, kimlerle birlikte olduklarını, nerelere takıldıklarını, ne işte çalıştıklarını bilin. Ahlak ve ibadetleri üzerinde çok durun. Kur’an ve Kur’an ilimleri üzerinde yoğunlaşmalarını sağlayın. Duyarlı Müslümanlar! Başta gençler olmak üzere, toplumu şer odakları hakkında bilgilendirip bilinçlendirin. İnsanlarımızı ve toplumu ifsat eden, ahlaksızlık, uyuşturucu, kumar, hırsızlık ve benzeri kötülükleri, bunların dünya ve ahiretteki zararlarını izah edin, bunları yapanları ifşa edin. Gençler! Toplumsal meselelere karşı duyarlı olun. Bilginin peşinden koşun ve gerçekçi olun. İslam’a ve dolayısıyla Kur’an’a sahip çıkın. İslam ve Kur’an’a ne kadar sıkı sarılırsanız, başta kendiniz olmak üzere insanlar, toplum, toplumsal meseleler ve hatta kainat hakkında en gerçek bilgilere sahip olacak, en doğru yolu bulacak ve en doğru tarafta yer almış olacaksınız. Çünkü İslam; alemlerin Rabbi olan Allah’ın dini, Kur’an ise O’nun yüce kitabıdır ve en hakiki yol gösterici ve hidayet kaynağıdır. Polis ve jitemin ifsat faaliyetlerine karşı uyanık ve dikkatli olmakla birlikte cesur ve başı dik olun. Karşı karşıya geldiğiniz zaman kararlılığınızı ortaya koyun ve çok sert bir şekilde karşı çıkın. Bununla beraber, hiç tereddüt etmeden karşılaştığınız hadiseyi ve şahısları olduğu gibi deşifre edin. Asla yanınızda saklı tutmayın. Güvendiğiniz bir yakınınıza, Müslüman bir ağabeyinize mutlaka haber verin. Gerekirse basın yoluyla kamuoyuna verilir. Bu şekilde kendinizi şer güçlerinden kurtaracağınız gibi, ifsat faaliyetleri içindeki kirli ve çirkin işlerden de korumuş olursunuz. Aksi taktirde onların şerlerinden ve zararlarından kendinizi kurtaramaz, her geçen gün biraz daha ahlaki çöküntülere maruz bırakılırsınız. İnsanımızın, kötülere ve kötülüklere karşı uyanık, dikkatli ve sürekli teyakkuzda olması gerekir. Bunun için de donanımlı olması lazım. Kişinin, kötülüklere karşı durabilmesi, iyi bir Müslüman olup İslami şahsiyetini koruyabilmesi, böylece zafiyetlere yenik düşmeyip direnç gösterebilmesi ve dolayısıyla polis ve jitemin ifsadına karşı durup şerlerinden korunabilmesi için, salih bir çevre içinde olmakla birlikte, sağlam bir iman, ihlas ve ilim sahibi olup ibadet ehli olması gerekir. İbadet, kötülere ve kötülüklere karşı, her türlü kirli ve çirkin işlere karşı koruyucu kalkan gibidir. Namaz, oruç, zikir ve Kur’an ile yoğun mesai böyledir. Bu konuda ayet ve sahih hadisler vardır. Bir soru: Madem öyle, peki neden Hizbullah Cemaati içindeki bireyler muhbirleştiler? Halbuki Hizbullah Cemaati kişi için salih bir çevredir. Kalpleri bilen Allah’tır, ancak zahiren göründüğü şekliyle mensupları; iman, ihlas ve ilim sahibi olup ibadet ehlidir. Buna rağmen neden bazıları muhbirleşip bu kadar kirli ve çirkin işlere bulaşabiliyorlar? Cevap: Bir kere, Hizbullah Cemaatine mensup olmak yalnız başına kişiyi kamil hale getirmez ve kurtarmaz. Ancak buna güzel bir vesile olur. Kişi cemaate girmekle, salih bir çevre içine girmiş ve böylece İslam’ı öğrenme, yaşama ve haramlardan korunma konusunda uygun bir ortam ile imkan ve fırsat bulmuş olur. Bu, kişi için önemli bir sığınaktır, lazımdır, ancak yalnız başına yeterli değildir. Cemaat; mensuplarını iman, İslam, ilim, ahlak, ibadet ve hak yolda mücadele konularında yetiştirmeye ve yönlendirmeye gayret sarf eder, imkanlar dahilinde üzerinde durur, bunun için programlar yapar. Bunlar önemlidir. Ancak kişinin bu yönde yeterli gayreti sarf etmesi ve alıp özümsemesi de en az bunlar kadar önemlidir. Neticede iş kişide biter. Dolayısıyla cemaat bünyesinde olduğu halde muhbirleşenler; iman, ihlas, ilim ve ibadet noktasında yeterli seviyeye gelmemiş ve zayıf kalmış kişilerdir. Netice itibariyle zafiyetlerini yenemeyenlerdir. Bununla birlikte, cemaat içinde olup muhbirleşen insanlar, sorumlu düzeydeki, özellikle de üst düzeydeki elemanlar değildir. Üst düzeydeki sorumluluk sahibi elemanlar hiçbir şekilde Polis ve jitem ile birlikte olmamıştır. Bu, önemli bir husustur ve cemaatin hassasiyet, disiplin ve kontrolünün neticesidir. Ayrıca, polis ve jitemin sürekli ve yoğun bir şekilde cemaat üzerine gidişini, her yönden ona savaş açışını ve cemaatin potansiyelini göz önüne aldığımızda, muhbirleşenlerin sayısı son derece azdır. Diğer yapılarla mukayese edildiğinde yok denecek derecededir ve alt düzeydekilerdir. Ancak arzu edilen, hiç olmamasıdır. Bunun için gayret sarf edilmesi gerekir. Şunu da kabul etmek gerekir ki; hiçbir hareket, elemanlarının tamamını yüzde yüz kendi kontrolünde tutamaz ve istediği noktaya getiremez. Aksini düşünmek, hayalcilikten öteye geçmez. İlahi vahyin kılavuzluğunda hareket eden Rasulullah (sav) döneminde bile O’nunla birlikte göründüğü halde münafıklık yapan, hıyanet içinde olan ve düşmanlık yapan insanlar vardı. Allah’a emanet olun. M. ALİ NUR |