Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -13

Allah’ın adıyla!

KORKUTMA

Polis ve jitemin, muhbirleştirmek istedikleri kişiye karşı çok sık olarak uyguladıkları yöntemlerden biri de korkutmadır. Bunu, ya doğrudan kendileri veya dolaylı bir şekilde kendileriyle birlikte olan muhbirler vasıtasıyla yaparlar. Hedeflerinde bulunan şahısların özelliklerini, durumlarını ve zaaflarını öğrenir ve ona göre muamele ederler. Bu şahıslarda korku gibi bir zafiyet tespit ettiklerinde, onları kaybetmekle, öldürmekle, ağır işkenceler yapmak ve sakat bırakmakla, mallarına zarar vermekle, işlerinden etmekle, zindanda uzun süre tutmakla, ailelerine ve çocuklarına zarar vermekle tehdit ederek korkutur ve muhbirliğe zorlar. Korkuya kapılıp cesaret ve direnç gösteremeyen şahıslar da teslim olup tekliflerini kabul ederler.

Burada onların istediği şey, muhbirliği kabul ettirmektir. Dolayısıyla hedefteki kişinin zaaflarından istifade ederek korkutmaya çalışırlar. Onun içindir ki; bu yöntemle muhbirleşen kişiler, genellikle korkuya yenik düşen, cesaret ve direnç gösteremeyenlerdir. Her şeyi göze alıp korkmayan ve cesur davranan kişiler ise genellikle onların çabalarını boşa çıkarmıştır.

Örneğin; S.F., İHL’yi bitirdikten sonra bulunduğu yerleşim yerindeki Müslümanların kendisiyle ilgilenmesiyle Hizbullah Cemaatinin mahalli çalışmalarına dahil oluyor. Orada yapılan bir genel operasyonla kendisi de gözaltına alınıyor ve işkenceler eşliğinde kendisine muhbirlik teklifi yapılıyor. İşkenceler sonucu yapılan teklifi kabul ettiğini söyleyen, ancak üç ay kadar cezaevinde tutuklu kaldıktan sonra çıkan ve polislerden uzak durmaya çalışan S.F.’nin peşini polisler bırakmıyorlar ve tekrar yanına gelerek öldürmeyle korkutup muhbirleştiriyorlar. Konuyu kendisi şu şekilde anlatıyor: “Bizim orda devlet operasyon yaptı. Bütün arkadaşlarımızı hemen hemen topladı ve bizi götürdüler. Önce bizim oradaki emniyete sonra ise ildeki Terörle Mücadeleye götürdüler. Ben Terörle Mücadelede itirafçılığı kabul ettim. Yapılan işkenceler sonucu kabul ettiğimi söyledim. Komutan bana kabul ettirmişti. İşkenceler sonunda kendileriyle çalışmam gerektiğini, bırakıldıktan sonra kendileri ile irtibat halinde olmam gerektiğini ve bundan dolayı da artık bana işkence yapmayacaklarını ve işkenceyi bırakacaklarını söylemişti. Ve o şekilde artık işkence yapmadılar, işkenceyi bıraktılar. Sonra mahkemeye sevk ettiler ve ardından üç ay kadar cezaevinde kaldıktan sonra bırakıldım. Bırakıldıktan sonra dükkanda çalışmaya başladım. Bir ay falan geçmişti, iki tane sivil polis geldi. Benimle konuşup kendileriyle çalışmam gerektiğini, önceden yakalandığım zaman söz verdiğimi söylediler. Ben de herhangi bir şey elimde olmadığını, kimse ile beraberliğimin olmadığını, dükkana baktığımı söyledim. Ve onlar da kendi kafalarına göre gelmediğini, buraya görevli gönderildiklerini söylediler. Ben de elimden bir şey gelmediğini söyledim. Daha sonra müşteriler geldiğinden bırakıp gittiler. Bunlar 20 gün kadar sonra yine geldiler. Yine aynı şeyleri söylediler. Ben de dedim elimde herhangi bir şey yoktur. Benim yapabileceğim bir şey yoktur. Söylemişsem de ben ne yapabilirim, benim elimden bir şey gelmez. Ve bunlar gitti. Daha sonra bir ay falan geçti. Bir polis geldi. İsmini bilmiyorum. Ama bizim orada görev yapan birisi idi. Çağırdı, dolmuşa kadar gittim. Komutan içerdeydi. Dolmuşa girdiğimde hemen üstüme baktılar. Otur dedi seninle emniyette konuşacağız. Direk emniyete götürdüler. Bir odada oturduk. Ve komutan konuşmaya başladı. Bana dedi beni tanıyor musun? Ben dedim evet sizi tanıyorum. Peki, arkadaşları kaç seferdir gönderiyoruz niye arkadaşlara önem vermiyorsun, söylediklerini takmıyorsun. Söz verdin. Ve bu verdiğin sözden cayıyorsun. Ve bu verdiğin sözü yerine getirmezsen deyip silahı kafama dayadı, dedi bak bunu görüyorsun ve sonunu da biliyorsun, ne yapabileceğimizi de sen çok iyi biliyorsun. İstersen verdiğin sözde durma. Onun için artık sonunu sen düşün. Silahı kafama dayadığı halde konuştu. Ve sonra silahı çekti. Dedi eğer bizimle çalışmazsan senin sonun ölümdür, ona göre sen de bunu düşün. Biz adamı götürürüz, hiç kimse bunu çakmaz. Ve hiç kimse bilemez, adamı öyle kaybederiz ki kimsenin kılı bile duymaz. Onun için sen de düşün ve ona göre kararını ver. Yani çalışmamazlık da zaten edemezsin, çalışmadığın takdirde veya ortalıktan kaybolayım gibi herhangi bir şey yapmaya yöneldiğin takdirde yine devlet arkandan gelip ensenden tutup, seni istediği yerde bulup ve seni orada hal eder, kendi kesenden gidersin. Onun için bizimle olup sana sadece söylenenleri yerine getireceksin. Herhangi bir şeyden korkmana da gerek yoktur. Sadece bizim senden istediğimiz bilgileri bize getireceksin. Başka herhangi kimseden korkmana da gerek yoktur. Ve arkadaşlarından da korkmana gerek yok çünkü bunu kimse bilmeyecek bir biz bileceğiz. Ve sen bileceksin. Ve senden istediğimiz fazla bir şey değildir. Sadece senden bilgi isteyeceğiz, bu bilgileri de gizli tutacağız kimse bilmeyecek. Sen gizli tuttuktan sonra sen kendini muhafaza etmiş olursun. Neticede kabul ettim.”

Murat Kurtboğan, askerlik dönüşü bir Müslümanın ilgilenmesiyle Hizbullah Cemaatinin bulunduğu yerdeki yerel çalışmalarına katılıyor. Bu arada bir takım olaylarda yer alıyor ve bulunduğu yerdeki askeri bir birime dahil olup ilk eylemlerini yapıyorlar. Ancak bu eylemde kendisi yakalanıyor ve gözaltında korkutularak muhbirleştiriliyor. Kendisi konuyu şöyle anlatıyor: “……….Olay yerinden uzaklaşırken, olay mahalline yakın olduğunu sandığım biri sivil, biri resmi iki polis arabası tarafından etrafım sarıldı….Daha sonra beni tutuklayan polisler tarafından terörle mücadele şubesine götürüldüm. Terörle mücadele şubesine götürüldüğüm gün yumruk, tokat ve tekmelerle kaba dayaktan geçirildim. İkinci gün, o tarihlerde devlet mahsulleri ofisinde personel şefi olan ve aynı zamanda halk ve hayat sigortanın temsilcisi olan amcamoğlu Burhan Kurtboğan, yanında komiser olarak görevli olan bir polis memuruyla asayiş şube müdürlüğüne gelmişti. Beni oraya çağırdılar. Oraya girdiğim zaman amcamoğlunu, şube müdürünü ve karakolda komiser olan diğer polisi gördüm. Odaya girdiğimde şube müdürü bana işlemiş olduğum suçu anlatmamı istedi. Olayın şahsi olduğunu söyleyip bir şeyler anlatmaya çalıştım. Anlatırken amcam oğlu lafımın arasına girip, şube müdürüne dönerek, benim yalan attığımı, benim 1 yıldır bu şeraitçilerle olduğumu ve benim onlar tarafından kandırıldığımı, bu eylemi onların istek ve emirleri doğrultusunda gerçekleştirdiğimi ifade ve ısrar ederek hakaret etmeye başladı. Bunun üzerine kendisine cevap verip söylediklerinin yalan olduğunu ifade etmeye çalıştım. Fakat kendisi beni dinlemeyip tekrar şube müdürüne dönerek beni cemaatten uzaklaştırmak için gayret sarf ettiğini fakat benim sert kafalı biri olduğum için, inatçı olduğum için kendisini dinlemediğimi ve bugün bu hallere düştüğümü, ailemi, kendimi mahvettiğimi ifade ve ısrar etti. Bunun üzerine şube müdürü bana, henüz hiçbir şeyin geç olmadığını, halen bana yardım edebileceklerini ifade ettikten sonra, bana eğer gerçekleri anlatırsam, cemaat içerisinde tanıdığım insanlar hakkında, gerçekleştirdiğim eylemler hakkında ve konumlarını bildiğim Müslümanlar hakkında bilgi verdiğim takdirde cezamın hafifletileceğini, devletin maddi-manevi konuda her zaman benim yanımda olacağını ifade ettikten sonra bunları itiraf etmem için ısrarda bulundu. Bir süre aynı şeyler tekrar edildikten sonra ben yine ilk önceki ifademde ısrar edince şube müdürü benim tekrar sorgu yerine götürülmemi söyledi. Yanımdaki memur beni tekrar sorgu yerine götürdü. Sorgu yerine gittikten sonra yaklaşık 2-3 gün boyunca sorgu amirliğinde bulunan polisler, farklı farklı polisler beni bir odaya çıkarıyor, orada beni ikna etmek için türlü türlü mazeret ve bahaneler uyduruyorlar ve beni ikna etmek için maddi-manevi birçok konuda bana menfaat sağlayacaklarını söylüyorlardı. Bunları yaparlarken de işkence odasının karşısındaki bir hücreye konduğumdan işkence odasında işkence gören kişilerin sesleri bana dinlettiriliyor ve birtakım konuşmaları bana dinlettiriyorlar ve bana korku veriyorlardı. Daha sonra bir seferinde komiser Ali Doğan, yanımda hücre kapısının yanında konuşarak eşimin hemen tutuklanmasını, yakalanıp getirilmesini söyledi. Daha sonra beni hücre odasının kapısından çıkardılar. Ali Doğan benimle yapmış olduğu konuşmada, konuşmadan önce işkence odasında işkence gören siyasi bir tutuklunun kız kardeşini işkence odasında yarı çıplak vaziyette gösterdikten sonra beni yan odaya aldı ve biz sana ve senin eşine böylesi eziyetleri yapmak istemiyoruz. Bana anlatılanlardan ve duyduğum işkence seslerinden ve işkence gören kişileri gördüğümden, bir hayli etkilendim. Bu baskı ve eziyeti üzerimden def etmek için karışık bir şeyler yazıp ona verdim. O da konuştuklarımı ayrıca yazıyordu. Aradan bir gün geçtikten sonra komiser Ali Doğan, yanında komiser yardımcısı Hakan olduğu halde yanıma gelip daha önce yazmış olduğum kağıtları masanın üzerine fırlatıp bana, benim sahtekar olduğumu kendilerini kandırmaya çalıştığımı, bunun hesabını çok ağır bir şekilde vereceğimi, bana karşı iyi niyetle davrandıklarını ve düşündüklerini fakat benim bunun aksine davrandığımı söylediler. Verdiğim bilgilerin yanlış olduğunu, kendilerini aldatmaya çalıştığımı ısrarla ifade ettikten sonra, bu sefer endişelerim yerini korkuya bırakmıştı. Daha sonra Emniyet müdürlüğü istihbarat bölümünde görevli olduğunu söyleyen bir başka polis memuru benimle gelip görüştü. Bana kendisinin istihbaratta görevli olduğunu, sorgulama amirliğine bağlı olmadığını ve benimle özel olarak görüşmek isteğini ifade etti. Ben kendisine ne istediğini sorduğumda, bana cemaat hakkında bilgi toplamak için görevlendirildiğini, bu konuda kendilerine yardımcı olduğum taktirde maddi ve manevi bütün sorunlarımın hal olacağını ve cezamın hafifletileceğini ifade etti, aksi taktirde çok ağır ceza alacağımı ve cezaevinden çıkamayacağımı, bununla birlikte ne benim ve ne de ailemin hiçbir zaman rahat yüzü göremeyeceğimizi, isterlerse kendisine de ailesine her türlü zararı verebileceklerini, ancak yapmak istemediklerini, bana yardımcı olmak istediklerini, benim de kendilerine yardımcı olmam gerektiğini söyledi. Artık çok korkmuştum………..”

C.B., muhbirleştirilirken kendisine yapılan tehditleri şöyle anlatıyor: “……..Eve gitmek için arabaya binip cezaevi üst köşesine kadar gittim ve orada indim. Birazcık ilerledikten sonra polisler önümü keserek silahın ucunu gösterecek şekilde arabaya bin dedi. Arkama dönüp baktığımda üç tane keleşli polis arkadaydı. Onlar da anlamadığım bir şekilde bana bağırdılar ve ben arabaya bindim. Arabaya biner binmez kafamı dizlerimin arasına sokarak beni gözaltına götürdüler. Gözaltına götürdükten sonra sorguladılar. Daha önce içinde bulunduğum olayı tespit etmişlerdi ve bana bu olayın var, ayrıca şuyun var buyun var diye bana anlattılar. Sonra bana, işte ‘oğlum seni bu şekilde mahkemeye sunarsak tam 27 yıl hapis yatarsın, bir ömür boyu içerde yatarsın, içerde yattığın zaman senin çoluk çocuğuna kimse bakmaz’ diyerek beni tehdit edip korkutarak işbirliği teklif ettiler. Ben de hapis hayatından korktuğumdan dolayı işbirliğini kabul ederek muhbir oldum…..”

H.T., nasıl muhbirleştirildiğini şöyle anlatıyor: “………..Bir ara Müdür yardımcısı beni odasına çağırdı. Odasına gittiğimde 35-36 yaşlarında, sarışın iki polis oturuyordu. Birisinin elinde telsiz olduğu için ben onların polis olduklarını anlamıştım. Müdür yardımcısı, seni bazı arkadaşlarla tanıştırayım dedi. Bunların kim olduğunu sorduğumda, polis arkadaşlardır, dedi. Birisi kendisini Tarık, diğeri de Turgay olarak tanıttı. Müdür yardımcısı onlara, H.T. bizim iyi bir memurumuzdur, kendisini seviyoruz dedi. Tarık polis, eğer öyle iyi bir kişiyse, biz her zaman iyi insanları görmek, tanımak isteriz dedi. O esnada ortalık sessizliğe büründü. Müdür yardımcısı bana, sen şimdilik çık, sonra seninle görüşürüz dedi. Ben de oradan ayrıldım. Bundan yaklaşık bir ay sonra Müdürümüz beni kendi odasına çağırttı. Müdürün odasına gittiğimde 37-38 yaşlarında elinde telsiz olan, kumral bir kişi oturuyordu. Müdür bana, bu arkadaşımız Terörle Mücadelede Müdür yardımcısıdır, seninle görüşmek istiyor, ben sizi yalnız bırakayım dedi ve odadan ayrıldı. Polis kendisini Kenan olarak tanıtarak bana; Senin adın da H.’dir herhalde. Biz seni araştırmışız ve durumunu kesin olarak tespit etmişiz deyip biraz önce anlattığım hususları bana anlattı. Bunların da devlet nazarında suç olduğunu ve cezalandırılabileceğimi söyledi. Ancak dedi biz seni cezalandırmak istemiyoruz. Senin belli bir işin, mesleğin vardır. Bu işinden olmadan bize de yardımcı olarak işlerini yapmanı istiyoruz. Ben sana 15 günlük bir düşünme payı vereceğim. Düşündükten sonra gelip bana kararını açıklayacaksın dedi ve çıktı. O çıktıktan sonra bende ilk defa böylesi bir şok dalgası yaşandı. Bundan yaklaşık on gün kadar sonra, saat dokuz, dokuz buçuk civarı eve geldim. Eve varmadan evin köşesinde 30-35 yaşlarında, esmer, sivil, elinde telsiz olan bir polis çıktı. Polis bana, seninle bir işimiz olacak, bir dakika arabaya doğru yanaş dedi. Arabada şoförle birlikte dört kişi idiler. Beni arabanın arka tarafına iki polisin arasına alarak, seninle biraz konuşacağız, sonra seni bırakırız dediler. Bu şekilde Karayolları istikametinde 15-20 dakikalık bir yol gittik. Bu esnada sohbeti işim vb beylik laflarla geçiştirdiler. Beni ……nehri üzerindeki köprünün ortasına getirdiler. Beni aşağı indirdiler. Polislerden biri sağ ayağımı, diğeri sol ayağımı tutarak beni köprüden baş aşağı ettiler. Bu arada bana: ‘görüyorsun, biz istersek seni buradan aşağıya atarız, kimvurduya gidersin, ortalıktan kaybolursun, bu şekilde imha olmuş, mahf olmuş bir şekilde gidersin’ dediler. Bu halde yaklaşık beş dakikalık bir tehditten sonra beni indirdiler………….Beni oradan yaklaşık 75 km uzaklıkta bulunan ……üçyoluna götürdüler. Burada sürekli arama ve kontroller yapılır. Orada bana: ‘bundan birkaç yıl önce birkaç kişiyi buraya getirip imha ettik. Yakınları onlar için her ne kadar adam devreye sokup avukat tuttularsa da herhangi bir neticeye varmadılar. Şimdi biz seni burada vurup aynı akıbeti senin başına da getirebiliriz. Sen de aynı sona uğrarsın ve kimse senin kimler tarafından ve niçin vurulduğunu bile bilmez. Ama biz bununla kalmayız. Biz senin anneni, bacını, hanımını emniyete getirip senin gözlerinin önünde tecavüz ederiz. O zaman sen ne yapacaksın, ona dayanabilecek misin’ dediler. Ondan sonra ben de kabul ettim…….”

H.Ç., muhbirleştirme hikayesini şu şekilde anlatıyor: “……Dükkanımızdan eve doğru gelirken ki, abim o gün İstanbul’a gidecekti, hanımıyla beraber, eve gelirken polis tarafından takip edildiğimizin farkında değildik, arabayla evin önüne kadar geldik. Ben içeri girdim, içeri girer girmez arkamızdan 2 tane şahin araba demek geliyormuş o sırada. Onlar da içeriye girdiler. Ben tam asansöre binmek üzereyken kolumdan tuttular ve beni binadan çıkardılar, arabaya koydular önce, abimi de o sırada diğer arabaya koymuşlar, beni önce Kültür sarayı civarında bir yere götürdüler, başım öne eğik olduğundan nerede olduğumu tam olarak bilmiyordum. Orda biraz bekledik. İsmimi anons ettiler telsizle, daha sonra başka bir ekip arabası geldi, beni o ekip arabasına bindirip götürdüler. Direk olarak çevik kuvvete götürüldüm. Tabi yoldayken bana çevik kuvvete götürüldüğüm değil de askeriyeye götürüldüğüm ima edilmeye çalışıldı. Komutanlar sana ne sorarlarsa doğru cevap ver diye, askeriyeye götürüyoruz gibisinden bir şeyler söylediler bana, götürüldüğüm gibi üzerimdeki her şey zaten çıkarıldı. Daha sonra ben 8-9 saat kadar kelepçeli bir şekilde hücre kapısına bağlı olarak kaldım. Sonra sorguya alındım. Sorguya alındığımda yapmış olduğum şeyleri anlattılar bana. Askeri birimdeki olaylardan bahsettiler, cami derslerinden bahsettiler. Başta konuşmadım, direnmeye çalıştım, polisler önce bir kaba dayak çektiler bana, ardından beni soydular, tazyikli suya falan verdiler, hayalarımı sıktılar, kaba dayak sırasında dişimi kırdılar, dişimi yere attığımda bana konuşmazsan daha çok yerin kırılır diye tehditlerde bulundular. Eğer sen konuşmazsan, senin burada bizim adamımız olduğunu, yani muhbirimiz olduğunu söyleyeceğiz, senin arkadaşlarına senin hakkında böyle haber yayacağız, haberin olsun, yani buradan elini kolunu sallayarak dışarı çıkabileceğini zannetme dediler. Onlar da mutlaka seni öldürürler, dediler bana. Onlar bu tehditten sonra bir de ailemle tehdit ettiler. Onları getiririz dediler. Zarar veririz dediler. Ailem dolayısıyla tehdite uğradım. Bu tehditlerden sonra mecburi olarak üzerime düzenlenen ifadeyi kabul etmek zorunda kaldım. Sonra da bana mitlik teklif ettiler. Onların mitlik teklifini kabul ettim……”

Allah’a emanet olun.

M. ALİ NUR

Diger Basliklar
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -43
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -42
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -41
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -40
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -39
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -38
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -37
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -36
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -35
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -34
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -33
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -32
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -31
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -30
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -29
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -28
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -27
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -26
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -25
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -24
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git