İslam’ın mesajı Mekke’de yankılandığı gün Allah’a ulaştıran vasıtalar olarak adlandırdıkları taştan yontulmuş putlara tapan Mekkeliler büyük şok yaşadılar. Yeryüzü dinlerinin hiçbirine benzemeyen yeni dinin çağrısının cezp edici çehresiyle yüzleşenler büyük bir inkılâpla sarsılıp baştan aşağı değişime uğruyorlardı. Saltanatları sarsan, sömürüleri sorgulayan ve zalimlerden hesap soran bir güç doğuyordu. Üstelik dini karaktere sahip olduğu için Kabe’ye sahip olmaktan kaynaklanan seçkin kullar avantajına rağmen İslam karşısında büyük acziyete duçar olmuştu Mekke müşrikleri.

İslam’a karşı tutunacakları hiçbir dinamikleri yoktu. Peş peşe inen ayetlerin muhteşem çağrısı karşısında acizliklerini keşfetmekten başka hiçbir şey yapamıyorlardı. Resul-i Ekrem (sav)’e bol servet ve krallık vaat ederek bu eşsiz çağrıdan vazgeçirmeyi denediler. Başarılı olamayınca eziyet ve işkencelere başladılar. Secdede iken üzerine devenin iç organlarını bırakma, yoluna tiken dökme, taş ve toprak fırlatma gibi basitliklerle alıkoymaya çalıştılar. Ölümle tehdit ettiler. Yılları bulan ambargolarla açlıktan öldürmeye kalkıştılar. Ama rahmet Peygamberi (sav), korkmadan, boyun eğmeden, yorulmadan ve usanmadan insanlığa mesajını sunmaya devam etti. Kısa bir süre sonra şirkin bütün izleri Mekke’den silindiği gibi Arabistan yarımadasının semalarında İslam’ın bayrağı dalgalanıyordu.

Batının İslam düşmanlığı Mekke müşrikleriyle büyük benzerlikler taşır. İlk günden beri İslam’ı hedef tahtasına oturtan Batılılar, bütün hesaplarını bu ilahi dini yeryüzünden silme üzerine yaptılar. Hıristiyan dünyası, İslam’ın Arabistan yarımadasını aşmasıyla birlikte bu yeni dinin mesajına kulak verme ve ne olduğunu anlamaya gerek duymadan ruhlarını kuşatan taassup örgüsüyle İslam’a düşmanlığa başladı. Uzun yıllar devam eden ve milyonların hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan Haçlı Savaşları sonu gelmez düşmanlığın uzantısıydı.

Sanayi ve teknolojide zirveyi yakalayan Batı dünyası İslam’ı biricik düşmanı görmekten vazgeçmedi. Yeryüzünde geniş çaplı tahakküme sahip olduğu halde Allah’ın vahyinden beslenen Müslümanlara boyun eğdiremedi. İslam coğrafyasının bir bölümünü işgal ettiği halde Müslümanları etkisizleştirme ve itaate muvaffak olamadı. En önemlisi de gün geçtikçe yayılan, son zamanlarda Batı insanının kurtarıcı olarak yapıştığı İslam’ın Batıda yayılışını durduramadı. İşin aksi tarafı, İslam’a saldırdıkça düşünsel ve inançsal alanda büyük bir bunalım yaşayan Batı halklarının İslam’ı merak edip araştırmalarına ve yönelmelerine yol açtı. Örneğin Batının eliyle planlanıp devreye sokulduğundan kimsenin şüphe etmediği 11 Eylül saldırısının İslam’ın önünü alma ve etkisizleştirmede önemli alt yapıyı oluşturacağı hesaplanıyordu. Bu planlı oyun gereği İslam coğrafyasının bir bölümü işgal edildi. Müslüman halkların üzerinde patlatılan yüz binlerce bombaya rağmen İslam’ın gücünü etkisizleştirme hedefleri birer birer dökülmeye başladı. 11 Eylül’den sonra Amerika’da ve diğer Batı ülkelerinde İslam’a yönelişin kat kat arttığını bizzat Batı kaynakları haber vermektedir.

Örneğin Hollanda’da İslam’a çirkin saldırıları içeren “Fitne” filminin gösterime girmesinden sonra Kur’an-ı Kerim satışlarında patlama yaşandığını, İslam’a yönelişin her geçen gün daha fazla arttığını aktaran Batılı kaynaklar, yetkililerin gelişmelerden büyük kaygı duyduğunu dillendirmekten kendilerini alamıyorlar.

Demokrasi, insan hakları, düşünce, inanç ve ifade özgürlüğünün merkezi olduğunu iddia eden Batı dünyası, İslam söz konusu olunca bütün değerlerini elinin tersiyle itip çirkin bir düşmanlığı öne sürerek karşı durmaya çalışmaktadır. İslami değerlere saldırıyı ifade özgürlüğüyle geçiştirmeye çalışırken, bir buçuk milyar Müslüman’ın değerlerine yapılan hakaretin çiğnediği haklara ve yaraladığı gönüllere karşı kör ve sağırları oynamaktadır.

Son yıllarda İslam’ın yayılışının gözle görülür derecede artması karşısında çılgınları yaşayan mutaassıp Batılıların İslam’a kin ve nefretleri yönetim tabakasını da harekete geçirdi. Fransa’nın okullarında İslami örtüyle okula gitmenin yasaklanması, birkaç gün önce de Müslüman kadınların peçe takmalarına getirilen yasak, sözde demokrasi ocağında İslam düşmanlığının ulaştığı boyutları gözler önüne sermektedir.

Beş yıl önce Hz. Peygamber (sav) ile ilgili aşağılık karikatürler çizen bir çılgına bu büyük başarısından (!) dolayı bu günlerde Almanya başbakanı tarafından ödül verilmesi İslam düşmanlığının bizzat Batılı ülke yöneticiler tarafından kışkırtıldığını ortaya koymaktadır.

İslam düşmanlığı her gün yeni saldırganlıklarla ve çılgınlıklarla ortaya çıkmaktadır. Bu defa Müslümanlar arasında ilk günkü gibi canlılığını ve teravetini koruyan Kur’an-ı Kerim hedef tahtasına oturtuldu. Amerika, Siyonist rejim ve Avustralya’da Kur’an’a yapılan saygısızlıklar ve ateşe verme çılgınlıkları Kur’an mucizesi karşısında iflas etmiş bir medeniyetin ulaştığı en aşağılık noktaya işaret etmektedir.

Batıda İslam’a yapılan her saldırı Batı İnsanının dikkatlerini İslam’a yönlendirmekte, İslam kaynaklarıyla yüzleşen insanların kendilerini İslam’ın cezabiyeti ve hayat bağışlayan kollarına terk etmelerine yol açmaktadır. Etraflarındaki insanları kaybettikçe İslam’a kin besleyenler daha fazla saldırgan hale gelmekte ve daha fazla çılgınlıklara yönelmektedir.

Öyle görünüyor ki, onlar saldırdıkça Batı insanları daha fazla İslam’la yüzleşecek, daha çok araştıracak ve inşallah grup grup, fevc fevc İslam’a yönelecekler. Her düşmanlık, saldırı, İslami değerleri alaya alma ve aşağılama İslam’a yönelişte yeni kapılar aralayacak. Savunacak ve tutunacak değerleri olmayanlar hep saldıracak, çılgınlıklar yapacak ve hep kaybedenlerden olacaklar. İnşallah fazla geçmeden, İslam düşmanlarının çılgınlıklarına karşın Kur’an-ı Kerim’in cezbeden ve hayat bağışlayan kollarına kendilerini terk edecek Batı insanlarının susamış gönülleri İslam’ın Kevser suyunda ab-ı hayata kavuşacak. Saldırganlıklar ve çılgınlıklar İslam güneşinin fazla da uzak olmayan bir gelecekte Batı’nın semalarında yükselmesine yol açacak.

Bu arada Müslümanların içinde bulundukları zor durumdan kurtulmaları ve İslam’a yönelen saldırıları engellemeleri, her türlü bedeli göze alarak fedakârca çalışmalarına, hayatlarını İslam’a göre şekillendirmelerine ve Kur’an’ın mesajını bütün insanlığa ulaştırmalarına bağladır.

M. Emin ÇELİK