Mazlum ve mustazaf Kürtlerin sorununun İslami kesimin gündemini teşkil etmeye başlaması sevindirici bir gelişme. Hayatları acımasız zulümlerle iç içe geçmiş mustazaflığın en koyusunu yaşayan çaresiz insanların iniltilerinin İslami kesimin kulağını tırmalaması ilki oluşturması açısından önemli bir adım. Ancak, İslami kesimin olayı derk etme ve sahiplenme şekli ise tartışılır konu olarak önümüze çıkmaktadır. Kürd sorununun çözümünü isteyip bu arenada bir ses vererek ortalıkta şov yapanlar veya Kemalist rejim ile PKK’yi kıstas kabul edip bu ikisinin sınırlarının bir köşesinde kendilerine bir yer bulanlar hakkında söylenecek çok şey var. Ya da Kürd sorununa İslami çözümün nasıl olacağı veya İslam’ın çözüm sunup sunamayacağı da ayrıca konuşulması ve tartışılması gereken bir konu. Değinmek istediğim nokta ise, bu güne kadar ortalıkta bulunmayan, meydanı boş bulduklarında ve söz söylemenin herhangi bir zorluk ve müeyyide ile karşılık bulmadığı ortamlarda takınılan yersiz tavırlar ve yapılan adaletsiz eleştirilerle ilgili olacak. Ülkede ortam gerginleşince ve asker cenazeleri kalkınca herkesin gündemine Kürd sorunu düşüverir. Sakin ortamlarda ise Kürd sorunu gündemin en alt sıralarına itilir. Oysa bu ülkede Kürd sorunu bir asırdır devam etmektedir. Kürdler, bir asırdır en aşağılık zulümlere tabi tutulan, en tabii ve insani hakları ellerinden alınan beşeriyetin en mazlum insanları olarak varlıklarını sürdürmektedir. Bugün altın tepside Kürdlerin haklarının Kürdlere sunulduğu bir ortam gelişmemiştir. Ya da Kürdlerin kafasına vuran Kemalist rejim, gasp ettiği hakları iade için muhatap arayışında değildir. Dolayısıyla bir asrı bulan zulüm fırtınaları farklı boyutlarda esmeye devam etmektedir. Bölgede biricik örgütlü İslami güç olan Hizbullah’ın Kürd sorunuyla ilgili duruşu bazılarının kafalarını kurcalarken, birçokları Hizbullah’ı görmemek, hesaba katmamak ve yok saymak için her fırsatı değerlendirmektedir. Kemalist Rejim, PKK, rejimin çizgisindeki sağ-sol kesimler ve İslami kesimin bir bölümü Hizbullah’a karşı aynı tutumu sürdürerek büyük bir koalisyon oluşturdular. Kürdistan’da Hizbullah’ın varlığı ne anlama gelmektedir? Yıllardır ateşin yağdığı bu bölgede varlıklarını sürdürmek isteyen Müslümanlar hangi aşamaları kat edip, hangi büyük zorluklarla karşılaşarak ne tür bedeller ödediler? Bütün bunlar, yumuşak koltuklarda Kürd sorununa çözüm (!) aradıklarını zannedenleri hiç ilgilendirmeyen ve hiç de hoşlarına gitmeyen konulardır. Oysa 1979 yılından beri Kürdistan’da faaliyetlerini yürüten Hizbullah, aşılması güç engelleri aşarak ve büyük bedeller ödeyerek bugüne gelmiştir. Kültürel faaliyetlerle meşgulken Kürdistan topraklarında İslam’ı tamamıyla yok etmek isteyen Kemalist rejimin ve Marksist örgütün ölümcül darbeleriyle karşılaştı. 1990-2000 yılları arasında Kürd halkının İslam’dan uzaklaştırılması ve İslami duyarlılığa sahip insanların yok edilmesi için dayatılan savaşta yüzlerce Hizbullahi Müslüman Kemalist rejimin ve Marksist örgütün saldırıları sonucunda hayatını kaybetti. Binlerce insanının uzun yıllara varan zindan hayatı ve yine binlercesinin muhaceret hayatı bütün bu bedellerin süreği olarak devam etti. Kürd sorununun çözümünde Hizbullah’ın tek dayanağı İslami perspektiftir. Kemalist rejim, PKK ve başkaları ister varlığını kabul etsinler ister kabul etmesinler Hizbullah, Kürdistan’ın bir gerçeği olarak varlığını sürdürmektedir. Müslüman Kürd halkının bağrından çıkan Hizbullah, aynı zamanda Müslüman Kürd halkının biricik temsilcisidir. Kürdistan’daki gelişmeler nasıl olursa olsun, sonunda konuşacak olan Müslüman Kürd halkıdır. Kutlu doğum mitinglerinde çığlıklarını yükselten yüz binleri isteyenler hesaba katsın, isteyenler katmasın, var olan gerçeği hiç kimse değiştiremeyecek. Müslüman Kürd halkının çığlığı Laik rejimin ve Laik-Marksist örgütün bakışından, niyetinden ve öngörüsünden farklı olacak. Bunun ispatı, Laik rejimle Laik-Marksist örgütün İslami duyarlılığa sahip Müslümanları ortadan kaldırma projesinde Müslüman halkın gösterdiği duyarlı ve ilkeli tavır ve yüzlerce genç insanın şehadetine rağmen ardı arkası kesilmeyen şanlı direnişti. Hizbullah, kimsenin kanatları altına sığınıp merhamet dilemek veya kendisini muhatap kabul etmeleri için birilerinden medet umacak kadar küçülmeyi kabul etmez. Birilerinin gündeminde figüran olma veya oyunculuğa soyunma gibi bir hafifliği de kendine yakıştırmaz. Aziz gençlerinin tertemiz kanlarıyla ödediği bedellere varlığını borçlu olan Hizbullah, hiçbir zaman temsil ettiği Müslüman halka hıyanet etmez ve hiçbir menfaat uğruna onları satmaz. Temsil ettiği Müslüman halkın insani ve İslami haklarına kavuşması ve İslami dayanaklar üzerine bina edilmiş bir toplum inşa etme amacıyla faaliyetlerini sürdürmektedir. Hizbullah’ın faaliyetlerinden ve gelişiminden rahatsız olanların veya ortaya çıkan yeni gündemlerle savrulanların istekleri doğrultusunda lütfedip programından ve hedefinden sapması beklenmemeli. Gerek İslami ve gerek İslam dışı güçlerin tutumları ne olursa olsun bölgenin bir gerçeği olan ve büyük bedeller ödeyerek bu güne gelen Hizbullah ne yaptığının bilincinde olup, hedeflerinde hiçbir sapmaya yer vermeden yoluna devam etmektedir. Dostça yaklaşıp Hizbullah’ın başka yerlerde olmasını arzulayanların yaklaşımları ve tutumları saygıyla karşılanır. Ancak, kin ve nefretle bakanların, görmezden gelenlerin ve varlığını hiçe sayanların çaba ve uğraşıları Müslüman halkın bağrından çıkmış Hizbullah’ın varlığına, faaliyetlerine ve salih adımlarla yürüyüşüne engel teşkil edemeyecek. Yıllarca mücadele ederek, İslam’ın yok edilmesi amacıyla Müslüman halka dayatılan savaşta gösterdiği direnişte büyük bir olgu sergilediği gibi, Müslüman halkın son sözü söylemesinde de kendisine düşeni en iyi şekilde yerine getirecek. Bunda kimsenin kuşkusu olmasın. M. Emin ÇELİK
|