Sanki Hitler ve Saddam diktatörlüğünde yaşıyoruz. Baskı yapan, tehdit eden ve ajanlaştırmak için yoğunlaşan polisleri var ülkemizin. Ülkeden bağımsızmış gibi hareket eden Adana polisi, Müslümanlara karşı adeta savaşım veriyor. Hukuktan ve insan haklarından hiçbir şey anlamıyor. Çocukları İslami derneklere giden aileler tehdit ediliyor. Çocuklarını İslami derneklere göndermemeleri isteniyor. İslami derneklerde çocukların beyninin yıkandığı söyleniyor. Ailelere adresli, telefonlu kartlar bırakılıyor. Çocuklarının İslam’i derneklerden uzaklaştırılıp ajanlığa yönlendirilmesi isteniyor ailelerden. Köşe başlarında çocukların önü kesilerek uyarılar, baskılar ve tehditler yapılıyor. Fesada yönlendiriliyor çocuklar. İslami derneklerin sunduğu İslam’i anlayışın tehlikeleri anlatılılarak, Müslümanlar tehlikeli ve öcü gösteriliyor. İslami derneklerden uzaklaştırılmaya çalışılan Adana'daki Müslüman halkın çocukları sokaklarda başıboşluğa ve uyuşturucunun kucağına itiliyor. İslamı öğrenmeleri, İslami kişilik kazanmaları tehlikeli görünen çocuklar serseri sokaklarda derbederliğe zorlanıyor. Serkeşlik yapmaları ve suça bulaşmaları, İslami şahsiyete dönüşmelerine tercih ediliyor. Kemalist rejimin emir kulu polislerinden bundan başkası beklenemez zaten. Ancak, hukuksuzlukla mücadele ettiğini iddia eden, insan haklarıyla ilgili açılımları gündeme taşıyan, işkence ve zorbalıkların sona erdiğini bağıra bağıra dile getiren hükümetin bu cinayetler karşısındaki sessizliği şaşırtıyor. İnsani değerlerden sık sık dem vuran İçişleri Bakanının emri altındaki polisler hangi gerekçeyle bu cinayetlere bulaşıyorlar. Çocukların uğradığı dernekler İçişleri Bakanlığının izniyle açılmışken çocukların uğramasının engellenmesi hangi mantığa hizmetin ürünüdür. Daha önce de Adana polisinin sebepsiz yere derneklere baskınlarına, dernek çalışanlarını ve yöneticilerini göz altına almasına, sudan sebeplerle çok sayıda gencin zindanla cezalandırıldığına defalarca tanık olduk. Adana gibi başka yerlerde de dernek binalarına doküman bırakıp ardından yapılan baskınla çok sayıda Müslüman’ın yakalanmasına ve uzun yıllara varan zindanla cezalandırılmasına şahit olduk. Her yıl on binlerce ihtiyaç sahibi ve yoksul insanın yardımına koşan Mustazaf Der, sudan sebeplerle kapatıldı. Bu arada Mustazaf Der'in kapatılması Adana polisi ve Adana Devlet Güvenlik Mahkemesinin ortaklaşa operasyonuyla gerçekleşti. Yani Adana polisi burada da otoriterliğini ortaya koyarak, ergenekon kokuları yükselen Devlet Güvenlik Mahkemesiyle el ele verip 73 milyonun gözüne baka baka en büyük cinayetlerden birinin mimarı oldu. Orduya, yargıya ve bir kısım medyaya söz geçiremeyen hükümet, emniyete de mi söz geçiremiyor? Adana polisi Ergenekoncuların emriyle mi hareket ediyor? İçişleri Bakanı o makamda neyin temsilciliğini yapıyor? Yoksa baskılar, tehditler ve zulümler "bazı Müslümanlar" için meşru mu görülüyor? “Bazı” diye adlandırılan Müslümanlara yapılan zulümler hükümetin teşvikiyle mi yapılıyor? Yoksa irade gösteremez duruma düşen hükümet yapılanları görmezden gelip sessizliği tehcih etmek zorunda mı bırakılıyor? Hukuksuzlukların arkasında kim olursa olsun, baskı ve engellemelerin tarihin hiçbir döneminde Müslümanları alıkoyamadığını ve geri adım attıramadığını bilmelidir. Aksine bütün bunlar kamçı görevi görüp Müslüman yürekleri daha da bileyecek ve azim çıtalarını daha da yükseltecek. Müslüman halkın oylarıyla iktidara gelen hükümete ve emir kulu polislerin amiri İçişleri Bakanına birkaç soru sormak istiyorum. Sizlerin izni olmadan memurlarınızın sistemli olarak yürüttüğü hukuksuzlukları hangi mantıkla değerlendiriyorsunuz? Müslümanlara yöneltilen bu tür cinayetlere göz yumarak ortak olmayı ya da ilişkiniz yoksa zan altında kalmayı tercih sebebiniz nedir? Olanlardan rahatsızlık duyuyorsanız bunları engellemek için herhangi bir girişimde bulunmamayı neye bağlıyorsunuz? Bütün bunlara gücünüz yetmiyorsa, en azından yapılanlardan beri olduğunuzu ve üzüntünüzü bir iki kelime ile dile getirebilirdiniz. Oysa uzun süredir beklediğimiz halde hiçbir şey göremedik. Tavrınızı netleştirmezseniz, gelişmeleri izleyip suskunluğunuzu südürmekle emrinizin altınkadilerin ortağı olduğunuzu kabul etmiş olursunuz. Müslümanlar konuştukça, düşüncelerini dillendirdikçe ve insanları hayra yönlendirmede köprü oldukça şiddetin limanlarına uğramayı düşünmezler. Ülkedeki bütün faaliyetleri suçlardan ve günahlardan arındırılmış tertemiz insanlar yetiştirmeye yöneliktir. İnşallah ilgililer kendilerine gelip zulüm ve cinayetlerden vaz geçerler. Onların baskı ve engellemelerine Müslümanların boyun eğmeyeceğini ve hakkı anlatmaktan vazgeçmeyeceğini bilmelidirler. M. Emin ÇELİK
|