Bu ülkede halk çalışır, çabalar, eker, biçer, üretir, vergi öder, askere gider, sınırlarda nöbet tutar, canını kurşunlara siper eder, ancak elitler, mümtazlar ve seçkinler hiçbir sıkıntıya girmeden ve hiçbir zorlukla karşılaşmadan halkın emeğini keyiflerince savurup çarçur ederler. Kemalist rejim temelinde örgütlenen bu gruplar, herhangi bir değişimle mevzi kaybedeceklerini bildiklerinden statükonun devamı için hiçbir fedakârlıktan kaçınmazlar. Değişimler, dönüşümler ve yenilikler sorgulamalara, halkın asıl yeri olan iktidara yönelişine ve halkı sömüren vampirlerin kelaynaklar gibi ortalığa saçılmasına yol açar korkusuyla her türlü değişime karşı çıkarlar.
Ülkemizde en kilit ve en hassas noktalar dayatmacılara ve statükoculara bir lütuf olarak takdim edilmiş. İsmi konmamış kast sistemini oluşturan rejim, felsefesine iman eden elit tabakayı efendiler olarak tepeye yerleştirmiş. Kendilerinin dışındakilere sağılması gereken birer inekten öteye bir mevki biçmezler.
Yeryüzünün neredeyse yarısına yakınına hükmeden Komünist sistemin dağılışı, kapitalist sistemin en büyük krizlerden birinde can çekişip çökme arifesini yaşadığı dünyamızda karşılaştığımız bunca değişime rağmen 90 yıllık zorba ve diktatör rejimin varlığını sürdürmesi akla ziyan ve tabiata aykırıdır. Halbuki insan fıtratıyla uyuşmayan, sonradan oluşturulan yapay sistemin fatihasının çoktan okunması gerekirdi.
Ülkeyi hortumlayanların çelikten duvar gibi duruşu değişimi önemli ölçüde engelleyebilmektedir. En tepeye yerleşip ülke kaynaklarını hortumlayan ve değişim karşısında büyük gürültüler koparan statükonun bekçilerine değinmekte yarar var.
Adaletten anlamayan, Kemalist rejimin hurafe inanışlarına sonuna kadar iman eden, önemli kısmı suç örgütleriyle işbirliği içerisinde bulunan yargıçlardan müteşekkil hukuk kurumu değişimin önündeki en büyük setlerden birini oluşturmaktadır. Değişimin gerçekleşmemesi ve sömürü çarkının devam etmesi için suçluya suçsuz, suçsuza da suçlu muamelesi yapan yargıçlar, statükonun devamı için yoğun çaba harcamaktadırlar. Menfaatleri uğruna kılıca çevirdikleri hukukla hamle üstüne hamle yapmaktadırlar.
 85 yıldır efendiler ve köleler olarak ayırdığı sistemin en tepe noktasındaki yerini koruyan ordu, büyük bir dokunulmazlık zırhına bürünmüştür. Bugüne kadar istediği her cinayeti işleme, istediği her suça bulaşma, ülkenin kaynaklarını istediği gibi çarçur etme, canı istediği zaman darbe yapıp siyasileri cezalandırma geleneğini sürdürürken değişimden bahsedilmesini vatan hainliğiyle eşdeğer kabul eder. Askerin işlediği kanlı cinayetlerin hesabının sorulması gündeme yansıyınca büyük gürültüler koparılır. Ortalıkta darbe söylentileri dolaşmaya başlar. Siyasiler tehditlerle korkutulmaya çalışılır.
İşin bir ucu da siyasilerin eline verilmiş. Namludan çıkan kurşun gibi başlarlar ortalığı germeye. Değişimlerle kavganın, gürültünün, kanın ve cinayetlerin son bulacağı, halkı kışkırtıp oy isteme bahanesinin ortadan kalkacağı korkusuna kapılırlar.
CHP, öteden beri Kemalist rejimin resmi temsilcisidir. Bu etiket, cumhuriyet kurulduğundan beri ülke kaynaklarının önemli kısmının CHP elitleri tarafından paylaşılmasına yol açmaktadır. Değişim gerçekleşirse rejimden alınan rantların ve kaynağı tükenmeyen hortumların hesabı sorulacak. Hortumlanan paraların kaynağı kuruyacak. Bu korkular, değişim çığlıklarının karşısına demir perde zihniyetli CHP engelinin çıkarılmasına yol açmaktadır.
MHP’nin varlık sebebi kan ve gözyaşıdır. Ülkede kan varsa MHP’nin siyasi geleceği parlak demektir. Kan edebiyatıyla gençleri cezp edip oya dönüştürme sanatının en mahir ustalarındandır
Zulüm ve baskı rejiminin değiştirilip ülkeye barış ve adaletin gelmesi, Müslümanlarıyla ve Kürdleriyle barışı sağlayacak bir ülkede temel sorunlar rahatlıkla çözülebilecek. Bu gibi önemli değişimlerin varlık sebebine son vereceği bilindiğinden, değişim isteyenleri vatan haini ilan eden MHP en şiddetli tepkiyi göstermektedir.
BDP, Kürd halkının haklarını savunmak için faaliyetlerde bulunduğunu sık sık gündeme getirir. Oysa Kürd halkının sorunlarının çözülmesi ve haklarının verilmesi gündeme gelince sokağa dökülen BDP’liler sağa sola saldırmaya başlarlar. En fazla kendilerine yarayacak olan “açılım” ile ilgili girişimlere en şiddetli tepkiyi gösterirler.
BDP, MHP gibi kanla beslenen partilerdendir. Barış, açılımlar ve değişimler kanın kesilmesine ve barışın toplumu kuşatmasına yol açacağından BDP, MHP ve CHP ile aynı safa çekilmekte, statükodan yana tavır koymaktadır. Ergenekon soruşturmalarında olduğu gibi ordudan taraf görünmekten kaçınmaz. Böylece düzenin diğer partileri gibi statükonun en büyük hizmetçiliğine soyunur.
Bir de tetikçilik ve dalkavuklukla ünlü basın, değişime en büyük tepkiyi göstermekle maruftur. Zorbalığın, sömürünün, zulmün ve kanın sürmesi için kışkırtıcılıklarının ardı arkası kesilmez. Toplumsal barış ve değişimin baltalanması için her gün yeni oyunlar geliştirir. Değişimi etkisizleştirmek için en acımasız silahlarını ateşlemekten kaçınmaz.
Tabiat an be an değişim halinde olduğu gibi, insanoğlu dirense de, set olsa da, karşı koysa da sonuna kadar değişimin önünde duramayacak. Yakın bir gelecekte Kemalist rejimin şemsiyesi altında palazlanan unsurların direniş halkaları birer birer kırılacak. Uyanan, gerçeği gören, hakikati keşfeden, korku atmosferinden sıyrılan ve bilinçlenen halk, zalimlerden, hainlerden ve kepazelerden işledikleri cinayetlerin hesabını soracak. Değişimin önünde duranlar verecekleri hesap korkusuyla ayak diretseler de, büyük gürültüler çıkarsalar da ve ortalığı toz dumana katsalar da kaynağından kopup gelen değişim nehrini durduramayacaklar.
Başına vurulan, korkutulan ve baskı altında tutulan halkımız uyanmaya ve hakikati görmeye başlamıştır. Halk selinin önünde çerçöpler tutunamayacağından halkın tepesine kâbus gibi çöken rejim tarih sayfasına gömülecek, bunun yerini halkın özgürce yaşadığı ilahi adalete dayalı bir sistem alacak. Zalimlerin iktidarı ebedi olmayacak, mazlum ve müstazaflar da bir gün iktidar yüzü görecekler.
Selam ve dua ile.
M. Emin ÇELİK |
