Allah Teala, farklı hasletlerle donatır kullarını. Bazılarına lütfünden güzellikler bağışlar. İnsanların çoğu, sahip oldukları güzellikleri yeryüzü günlerini gün etmek için, bedava tüketirler. Bazıları ise Allah’ın insanlara yol gösterici ve önderler olarak gönderdiği peygamberlerin yolunu ve üslubunu izleyerek, Allah Teala’nın verdiği güzel hasletleri O’nun yolunda harcarlar. Böylece zamanlarını maddi karşılıklarla ölçülemeyecek büyük değerlere tebdil ederler.

Hepimizin bağrı yanık mazlumlar olarak serpiştiği zulümden bizar coğrafyamızda, Allah’ın güzel kullarından biri, zekâsını, ilmini, zamanını, kısaca sahip olduğu bütün sermayesini feda ederek öne çıktı. Duruşundaki kararlılık, ihlâsındaki muhkemiyet, fedakârlığındaki sınırsızlık çağrısının kısa zamanda Müslüman halk nezdinde karşılık bulmasına yol açtı.

Zulme kurban edilen bir halkın özgürleşmesi için birilerinin elini taşın altına koyması gerektiğine inanıyordu. Bu iş için ilk adımını kendisi attı. İslam’ın aydınlık günlerine susamış, ancak rejimin zulüm kırbaçları altında başını kaldırmaz durumdaki halk, içlerinden birinin hak çağrısını duyunca duyarsız davranmadı.

O, samimi, ihlâslı ve fedakârdı. Müslüman halk, bu güzel vasıflarla mücehhez, sadece İ’lay-ı Kelimetullah için çalışan Hüseynini yalnız bırakmadı. İslami mücadelenin layık olduğu yere ulaşması için “ben de varım” feryadıyla çağrısına karşılık verdi. İslam’ın yok olmayla karşı karşıya olduğunu düşünüp Kufe’ye doğru yola çıkan ve zalim Yezid rejimine karşı kıyam eden Hz. Hüseyin gibi bizim Hüseyin’imiz de kıyam ipini sırtlayarak yola çıktı.

Sıcak ve kurak yazların yakıcı güneşi altında susuz kalmış toprakların suya ihtiyaç duyduğu gibi İslam’i mücadeleye susamış topraklarımız, Hüseyni kıyamla karşılaştığında adeta ab-ı hayata kavuşmuştu. Yıllardır kaybolana ulaşılmıştı. İslam toprakları İslami değerlerle buluşuyordu. Müslüman halkın İslam dışı söylemlerle paslanan kulaklarına İslami ruh üfürülüyordu.

Bu nurani damarı ebediyen yok etmek isteyen istikbar güçleri harekete geçtiler. Ateşli silahlarını Müslüman gençlerin bedenlerine boşaltıp fidan gibi delikanlıları yerlere serdikleri halde istedikleri neticeye ulaşamadılar. Dünya tarihi boyunca Allah için akıtılan kanların berekete dönüşmesi gibi, şehitlerin kanlarının bereketi İslami ruhun mazlum coğrafyayı kaplamasına ve İslami mücadele bilincinin halkın içerisinde nema bulmasına yol açtı.

Düşman yeni silahlarını harekete geçirdi. Kokuşmuş silahlar ateşlendi. Fitne ve fesadın ağır kokuları altında iftira, yalan ve töhmetlerle uyarlanan silahlar medya aracılığıyla gece gündüz toplum sathında piyasaya sürüldü. Düşman bu işlerde tecrübeliydi. Yalan ve iftiralar televizyon ekranlarında ve gazete sayfalarında tekrarlana tekrarlana, Hizbullah rehberinin Müslüman halkın zihninde temellendirdiği Hizbullahi hareketin ebediyen mahkum edilmesi hedefleniyordu. Ancak, hak için çalışan samimi yüreklerin çabalarını boşa çıkarmayan Allah Teala, zalimlerin heveslerini kursaklarında bıraktı. Bitirmek için bütün imkanlarını kullanmalarına rağmen, Rehberin ihlas, samimiyet ve takva üzere attığı temel çelik gibi güçlüydü. Düşmanın çirkef yalanları, hak binasının duvarlarına çarpınca yanık buğdaylar gibi devriliveriyordu.

Rehberin kurduğu bina gün be gün yükseliyordu. Şiddetli fırtınalar karşısında ufak sarsıntılar geçirse de temeli güçlüydü. Ancak, şeytana pabucu ters giydirmekte mahir düşman, İslam binasını içten içe çökertmek için yoğunlaştı. Emniyet ve istihbarat güçleriyle ve bol meblağlı bütçelerle adeta seferberlik ilan edilmişti. Takva üzere örülmüş hak binası, çirkef saldırılar karşısında da dimdik ayaktaydı. Kökü yerde, gövdesi dört bucak yayılmış bereketli ağaç gibi her tarafa rahmet yağdırıyordu.

Hz. Hüseyin, etrafındaki birkaç kişilik savaşçıyla, binlerce savaşçıdan oluşan düşman ordusuyla karşılaşmanın güçlüklerini ve çatışmanın sonunda şehadetin olduğunu çok iyi biliyordu. Müslüman halkın bağrından çıkmış, İmam Hüseyin’in varisi Hüseyin’imiz de güçlü düşman karşısında verilecek mücadelenin sonunda şehadetin olacağından emindi. Ancak, Allah Teala, insanlık tarihi boyunca dostlarından çoğunun ölümünü ölümsüzlük olan şehadetle ödüllendirmişti. Uzun ve yorucu mücadeleden sonra Allah Teala, dostlarına bağışladığı bu güzel ölümü Hizbullah’ın rehberi Hüseyin’e de bağışladı. O da İmam Hüseyin gibi düşmanıyla çarpışa çarpışa şehadete yürüdü. Onun da şehadeti, İslami uyanışa, İslami mücadelenin güçlenerek yoluna devam etmesine ve gelecek nesillerin İslam’a yönelişine büyük etkiler yaptı.

Bize nasıl mücadele etmemizi, nasıl direnmemizi, İslami davaya nasıl sahip çıkmamızı ve İslam’ı nasıl yaşamamız gerektiğini öğreten Şehid Rehberi, şehadetinin yıl dönümünde saygı ve muhabbetle anıyorum.

M. Emin Çelik