Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
O gün Allah onlarin hepsini diriltecek ve yaptiklarini kendilerine haber verecektir. Allah onlari bir bir saymistir. Onlar ise unutmuslardir. Allah her seye sahittir. (Mucadele/6)

Bir Hadis:
Beş günah vardır ki, keffâreti yoktur. Bunlar; Allâh'a şerik koşmak, bigayri hakkın adam öldürmek, mü'mine bühtan ve iftira etmek, muharebe günü kaçmak ve yalan yere yemin ile hakkı iptal etmek.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

İRAN İSLAM İNKILÂBI VE YEŞİL MUHALEFET / M.EMİN ÇELİK

    İran İslam Cumhuriyeti 30 yıldır dünyanın gündeminden inmedi. ABD’nin Ortadoğu jandarması Şahlık rejiminin yıkılıp yerine İslam Cumhuriyetinin kurulmasıyla İran, dünya gündemine oturmuştu. “Ne Doğu, Ne Batı” sloganı herkesten farklı bir yol tayin etti. Kendilerini dünyanın sahibi gören süper güçlere boyun eğmediği için sürekli yaramaz çocuk olarak görüldü. Ancak, öyle sıradan bir yaramaz çocuk değildi bu. Kendine güvenen, kimseye boyun eğmeye yanaşmayan, dünya siyaset arenasında “ben de varım” diyen bir çağrıyı dillendiriyordu.


     Egemenleri rahatsız eden bu sesin susturulması için Irak’tan İran’a cephe açıldı. Başta ABD ve Araplar olmak üzere Batılı birçok ülke savaşın sürdüğü sekiz yıl boyunca Irak’a ekonomik ve askeri yardımlarda bulundu. İran’ın yardım alabileceği müttefiki yoktu. Halkına güvenerek, kendi dinamikleriyle ayakta durarak direndi. Nihayetinde sekiz yıllık ölümcül savaşın kazananıydı. Batının yıkılmayı beklediği İran, öyle kolay yıkılmayacağını, dimdik ayakta olduğunu bütün dünyaya gösterdi.

  
   Bundan sonra da İran Batının hedefinden çıkmadı. Herkese mubah olan bilimsel buluşlar ve gelişmeler İran’a yasaktı. İran’ın dünyadan tecrit edilmesi için ağır ekonomik ambargolar uygulandı. Muhalifler bunda büyük üçlüde başarılı oldular. Ancak, İran boş durmadı. Ambargoyu hayrına kullanmayı başardı. Silah sanayini modern koşullara göre geliştirdi. Çoğu ülkenin sadece adını hecelemekle yetindiği nükleer enerji reaktörleri kurmaya başladı. İşte bu yeni teknoloji Batının uykularını kaçırmaya başlamıştı. Öteden beri devam eden tehditler zirveye çıktı. İran her an kapısını çalabilecek bir savaşın tehditlerini alıyordu.

 
    Dışarıdan gelen baskılar sürekli İran’ı güçlendirdi. Batı, İran’ı içten vurmanın daha büyük gedikler açacağını, İslam Cumhuriyeti’ni daha fazla zayıflatacağını düşünerek bütün sermayesini bu yöne kanalize etti. Ahmedinejat’ın yeniden cumhurbaşkanlığına seçilmesini önlemek için seçimlere bütün destekler Musevi’ye yönlendirildi. Musevi’yi ülkedeki inkılâp düşmanları, Batı destekçileri ve ıslahat düşüncesindeki birçok İranlı destekledi. Musevi’nin kazanması için milyarlar harcandı. Çok büyük propagandalar yapıldı. Ancak, siyasi çizgisini tayin etmiş İran halkı tercihini Ahmedinejat’tan yana yaptı. Biraz da düşman tarafından oynanan oyunların farkında olarak bu tercihe yönelmişti.


     Seçimi ikinci kez Ahmedinejat kazandı. Muhaliflerinin milyarlar harcamasına rağmen 10 milyon fazla oyla kazandı. Şeytanın oyunları bitmediği gibi, sıradan bir seçimi büyük bir kaosa dönüştürmek için aylardır İran üzerinde oynanan oyunlar peşpeşe sergilenmeye başlandı. Önce seçimlerde yolsuzluğun yapıldığı söylendi. Tabi, Batı medyası bu startı verince, İran’da muhalefete oynayan Musevi ve Kerrubi bu havaya uymayı tercih ettiler. Polisin ihtarına rağmen muhalifler sokağa çıkınca Musevi ve Kerubi kalabalığın içindeydi. Gelişmelerin arkasında olduklarına dair mesajlar yayınladılar. İtirazda bulunan kalabalıktan büyük bir kesimin taşkınlık yapmaya niyeti yoktu. Ancak, yılların inkılâpçılarını sokakta hak ararken görünce onlar da katılmışlardı. Oysa İran İslam Cumhuriyetinin kanunları, haklarını nerede aramaları gerektiğini açıkça belirtiyordu. Yüksek seçim kurumuna itiraz edebilirlerdi. Oylar yeniden sayılabilirdi. Seçimde yolsuzluğun yapılmadığını bildiklerinden resmi hiçbir itiraz başvurusu yapılmadı. Sadece Batının yönlendirilmesine güvenerek sokakları tercih ettiler. Buna rağmen oyların % 10’u sayıldığı halde hiçbir sonuç değişmedi.

 
    Ancak, İran’da yıllardır ortamını bulmadıkları için sessizliğe gömülmek zorunda kalan saltanat taraftarları, ABD taraftarları, Halkın Mücahitleri taraftarları, Bahailer, Komünistler ve daha nice İnkılap düşmanları için gün doğmuştu. Musevi ve Kerrubi’nin şemsiyesi altına sığınıp Tahran’ı yakıp yıkmaya başladılar. Batıdan destek fevkaladeydi. Farsça yayın yapan İnkılâp düşmanı yüzlerce radyo ve televizyonla binlerce internet sitesi kalabalığı yönlendirmeye çalışıyordu. İnkılabi olduklarını iddia eden muhalif liderler ise basiretsizliklerinin kurbanı olup sonuna kadar kendilerini kullandırdılar.


     Tahran caddelerini ateşe veren Yeşil muhalifler işi o derece ileri götürdüler ki, üzerinde kelime-i tevhid olan İran bayrağı yerine Şah zamanında kullanılan aslanlı bayrağı taşımaya başladılar. Muhaliflerden “Ne Doğu Ne Batı İslam Cumhuriyeti” yerine “Ne Doğu Ne Batı İran Cumhuriyeti” sloganları yükselmeye başlamıştı. İmam Humeyni’nin fotoğraflarını parçaladılar. İranlıların çok hassas olduğu Aşure gününde, ABD ve İngiltere medyasının pohpohlamasıyla Tahran caddelerine çıkıp ortalığı ateşe verdiler. Halk İmam Hüseyin’in taziyesinde ağlarken, onlar ıslık çalıp alkış tutturdular.

  
   Bu gelişmeler Müslüman İran’ın halkının kanına dokunmuştu. Taziye merkezlerinden çıkan halk, sokakları ateş veren Yeşil muhaliflerin üzerine yürümeye başladı. Halkın tepkisi karşısında tutunmanın mümkün olmadığını gören Yeşiller sokaklara dağılıp kaçtılar. Bundan sonra öfkesi kabaran halk her gün sokaktaydı. 30 Aralıkta ise bütün şehirlerde meydanlara inen milyonlar, İslam inkılâbı düşmanlarına karşı nefretlerini haykırıp, İslami sisteme sahip çıktıklarını bütün dünyaya haykırdılar.


     Bir ülkede, özellikle de İslami sistemin bulunduğu bir ülkede muhalefetin bulunması en tabii olanıdır. Herkesten tek tip ve tek renk olması beklenemez. Ancak, İslami bir devlette söz konusu muhalefet İslam düşmanları tarafından kullanılıyorsa, İslam düşmanları muhalefetin şemsiyesi altında barınabiliyorlarsa, fırsatını buldukça bu şemsiye altından İslam’ın değerlerine saldırabiliyorlarsa, bu gelişme muhalefet değil, doğrudan doğruya İslami sisteme düşmanlık anlamındadır.

 
    İran’ı Batı medyasının bakış açısıyla, ya da Batı zihniyetinin penceresinden yorumlayanlar İran’ı kavramakta güçlük çekerler. Batı, 30 yıldır düşmanlık ve saldırı üzerine programlanmış bakış açısından başkasına prim vermez. İran’dan Batı duvarlarına çarpan her iyi gelişme mutlaka kötü yankılanır. Son zamanlarda İslam dünyasında Batı medyasının etkisinde kalan çok sayıdaki İslami kalem, ABD’nin ve Siyonistlerin ağzıyla konuşup meseleye o cenahtan bakmakta. Biraz saadete gelmeleri, yıllardır çile çekip İslam’ın izzetini muhafaza etmek için çabalayan Müslüman İran’a biraz da İslami zaviyeden bakmalarını öneririm. İran’ın mükemmel olduğunu iddia etmiyorum. Sorunlar, zaaflar ve sıkıntıları mutlaka var. Ancak, düşmanlarının vasıflandırdığı gibi barbar ve insan hakları düşmanı bir yönetim de değildir.

 
    İran’daki gelişmeler yakından takip edilince, düşmanlarının oyunlarının birer birer duvara tosladığını, Müslüman İran halkının İslam inkılabının arkasında olduğunu Çarşamba günü İran’da caddelere inip milyonluk yürüyüşe katılan öfkeli halkın yüzündeki bakışlardan anlamak mümkün. Batının oyun ve entrikalarına otuz yıldır direnen İran’da geri gidişin hiçbir alameti yok. Farklı yorumlar varsa, bunlar serap gören düşmanlarının bakış açılarının yansımasından ibaret. Görünen, 30 yıldır Batı’nın kabusu olan İran İslam Cumhuriyeti, yine kabus olmaya devam edecek.


 
M. Emin ÇELİK

 

Diger Basliklar
   ÜMMETİN SABRINI TAŞIRMAYIN!
   TÜRKİYE'NİN ÇIKMAZLARI VE ALTERNATİFLER
   ZİNDANDAKİ MÜSLÜMAN HASTALAR VE CUMHURBAŞKANININ VİCDANI
   DÜNYANIN GÖZÜ ÖNÜNDE MÜSLÜMAN KATLİAMI
   KANLA BESLENEN OYUN
   MUSTAZAFLAR HAREKETİ'NE UZANAN SÜREÇ
   İSLAM'A TAHAMMÜLSÜZLÜĞÜN SON ŞEKLİ
   ÖNEMLİ BİR AŞAMA...
   NASIL BAŞARABİLİRİZ?
   SOSYAL MEDYA FELAKETİ
   KUDÜS KÜRDİSTAN'IN NERESİNDE?
   HİZBULLAH'IN KARDEŞLİK ÇAĞRISI
   BEŞ GÜZEL İNSAN
   HİZBULLAH NASIL OLMALI?
   HİZBULLAH'IN MANİFESTOSU VE İSLAMİ KESİM
   ŞEHİD REHBER VE KAÇIRILAN FIRSATLAR
   BİR HALKIN ACISI
   KÜRDLERİN HAKLARI
   KÜRDLERİN ÖZE DÖNÜŞ ZAMANI
   ÇOCUK KATİLİ!
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git