Müslüman yürekler, Hz. Resulullah (sav)’in Medine’ye hicretinde bir araya geldikleri gibi yeniden bir araya geldiler. Kinden eser yoktu yüzlerinde. Merhamet sarmıştı çehrelerini. Uzun yılların koynunda yaşayıp tecrübenin zirvesinde bulunan yaşlı çınarlar, el ele, gönül gönüle vermişlerdi.
Asırlık düşmanın oyunlarını teker teker bozuyorlardı. Şeytanların uğultusu yükseliyor, feryatları göklere tırmanıyordu. Uzun yılların emeğinin boşa gideceği endişesi çılgına çevirmişti. Yalan dolanla kurulan fitne binası büyük sarsıntıyla çatırdıyordu.
Bu vahdet yok edilmeliydi. Sünni ve Şiilerin vahdeti ümmetin yeniden dirilişinin habercisiydi. Ümmetin dirilişi, yeryüzü istikbarının saltanatının yıkılması demekti. İşte diriliş yoluna konulan bir bomba her şeyi yerle bir etmeye yetiyordu.
Ramazan ayında İran Kürdistan’ında bölgenin büyük âlimlerinden ikisi, camiden çıkıp evlerine giderken suikasta uğradılar. Her ikisi de hayatını kaybetti. Her iki âlim Kürd ve Sünniydi. Tek suçları faaliyetlerini İslam ümmetinin vahdeti çerçevesinde yürütmekti. Onlara kurşun sıkanlar kendilerini İslami olarak nitelendiren bir gruba mensuptu. Sünniler adına mücadele verdiklerini iddia ediyorlardı ve kurşunlarını da Sünni âlimlerin gövdelerinde patlatıyorlardı.
Yine 18 Ekim’de İran’ın Sistan ve Belucistan eyaleti büyük bir vahşete tanık oldu. Eyaletin Serbaz şehrinde her kesimden bir araya gelen insanlar büyük mozaiği oluşturuyordu. Emperyalizmin yıllardır ümmetin kalbine sokmaya çalıştığı fitneleri bertaraf edip Müslüman halkı bütünleştirmeyi amaçlıyordu. Bölge halkının iştirak ettiği büyük bir vahdet girişimiydi bu. Yöredeki ailelerin hazırlıklarını sergilemeleri için büyükçe bir fuar kuruluyordu.
Sabahın erken saatleriydi. Sıpah ordusu kara kuvvetleri komutanı ile bölge komutanı generaller, bölgenin uleması, aydınları, ileri gelenleri ve halkın her kesiminden insanlar, vahdet maratonuna katılmak için fuar alanına yürüyorlardı. Kardeşlik ve muhabbet köprülerini kurup düşmanın oyunlarını bozmayı amaçlıyorlardı.
Herkes toplanmıştı. Halkın emekleriyle oluşan serginin açılımı yapılacak, ardından vahdet toplantısına geçilecekti. Salâvatlar eşliğinde serginin açılışı yapıldı. İşte o esnada intihar bombacısı fitili ateşledi. Bomba, kalpleri birbirlerine kenetleyen vahdetin ortasında patlamıştı. Emperyalizmin oyunlarını bozan iyilerin gövdeleri paramparça edilmişti. İslam ordusunun büyükleri, âlimler, aydınlar, öğrenciler ve halktan onlarca insan hayatını kaybetti. Çok sayıda insan da yaralanmıştı.
Olayı yine İslami bir grup üstlendi. Üstelik adını da Cündullah olarak ilan etmişti. İslami isim taşıyan bu grup, halkın arasındaki tefrikayı giderip Sünni ve Şiiler arasında vahdeti gerçekleştirmeye çalışan Müslüman rehberleri öldürdü. Bölge halkının umutla beklediği vahdeti intihar bombasıyla parçaladı. Üstelik bunu İslami mücadele yaptığını iddia eden bir grup yaptı. Batı emperyalizminin ve Siyonizmin en büyük hedeflerinden birini gerçekleştirdi. Hem Şiileri ve hem de Sünnileri öldürerek bunu başardı.
İslam ümmetinin bölünmüşlüğünü giderecek güzel bir girişimi bombayla parçaladı. Uzun yıllardır arzulanan vahdeti bombalarla parçalayıp İslam ümmetinin bir daha başını kaldırmaması amaçlanmıştı.
Müslüman halka atılan bombaları kim ne adla atarsa atsın, kesinlikle İslam düşmanlarına hizmet etmektedir. Ümmetin ebedi düşmanları birilerini maşa olarak kullanıp İslam’la savaşta başarılı olmaya çalışmaktadır. Oysa şehid vermekle, bedel ödemekle tarihin hiçbir döneminde Müslümanların kaybetmediği bilinmelidir. Bugün de aynı bedelleri ödeyen Müslümanlar kaybeden taraf olmayacak. Şehidlerin kanı İslami davanın ve vahdetin çimentosuna dönüşecek. Müslümanların pak ve temiz kanları İslam düşmanlarının ve maşalarının bütün oyunlarını altüst edecek. Sonunda kazanan Müslümanlar olacak. Diğerlerinin nafile çabaları hiçbir sonuç veremeyecek.
M. Emin ÇELİK
|