 Gözlerdeki hain bakışlar ve kalplerin derinliklerindeki gizlilikler Allah’ın bilgisindedir. Kâinattaki varlıkların attığı bütün adımlar, aldıkları bütün nefesler ve yönelttikleri bütün bakışlar ondan habersiz gerçekleşemez. Bina ettiği yeryüzünde kullarını birer muhatap gibi karşsına alıp haykırmakta: “…sinsi casuslar gibi ayıp aramayın…” (Hucurat 12)
Hıyanet, tarihin bütün dönemlerinde ayıplanan, aşağılanan, yerilen, iğrençliğini kelimelerin tarifte yetersiz kaldığı çok tiksindirici bir davranış! Bu aşağılık halet-i ruhiyeye bürünen yaratıklar sebep oldukları bozgunculuklarıyla tarihin seyrini daima kötülüğe doğru kaydırmışlar. Bazen tahammülü zor ve ağır eziyetlerden kurtulma ümidiyle bin bir çaba ve fedakârlıkla bir araya gelen doğruların, toplumlarını özgürleştirme yürüyüşleri çok küçük menfaat uğruna zalimlere jurnallenerek, koca ümitleri ve tatlı rüyaları bir çırpıda büyük kâbuslara dönüştürürler. Bundan sonrası ise, en yoğun ve en katmerli baskı ve eziyetlerin başladığı bir zamanın adıdır artık. Onlarca yıllık ölümcül baskı ve ruhları tahammülsüzleştiren köleleştirmelerden kurtuluş kapısının aralandığı zamanlarda Musa (as)’nın kavminden Karun’un hıyaneti, Firavun yönetiminin mazlum bir toplumun kurtuluşunu engellemesi için harekete geçmesine neden olmuştu.
Bazen de, son üç yılda bütün dünyanın tanık olduğu Lübnan ve Gazze savaşlarında olduğu gibi, üzerlerine bomba yağdırılan, evleri yerle bir edilen ve bütün hayatları ateşe verilen mazlum halkların daha fazla öldürülmesi ve servetlerinin daha fazla yok edilmesi için, birkaç dolar uğruna düşman adına yapılan casusluk hareketlerinden kaynaklanan hıyanetlerdir. Lübnan’da faş olan Siyonist rejimin casusları aşağılık savaşın perde arkasını sinema filmleri gibi anlatmaktadır. Aynı durum vicdanı olan herkesi derinden yaralayan ve ölü kalpleri yerlerinden fırlatacak cinsten zulmün en koyusuna tanık olan Gazze’de de zaman zaman ortaya çıkmaktadır.
Benzer aşağılık hareketlere ülkemizde de sıkça rastlarız. Ülkenin üzerinde dolaşan küfür bulutlarını dağıtma adına kıyama kalkışan Şeyh Said’e son anda hıyanet eden en yakınlarından biriydi. Bu küçücük(!) hizmetiyle, bir kıyamın yerle bir edilmesine, Müslüman Kürt halkının bir daha başını kaldıramamasına, 46 seçkin insanın idamına, binlerce insanın ağır baskı ve işkencelerle öldürülmesine ve yüz binlerce insanın topraklarından zorla sürülmesine yol açtı.
Tarih, hıyanetlerin ağır sonuçlarıyla acı veren bir toz bulutu gibi suratımıza çarparak gözlerimizi görmez kılıyor. Hıyanetler, tarih sayfasının içerisine saplanan kanlı bıçaklar gibi, Adem (as)’den bugüne o acıyı sürekli canlı tutmaktadır. Yapılan her hıyanet, hıyanet yaralarının bir kere daha kanamasına, kötülerin zalim pençelerinin mazlumların bedenlerine daha acımasızca dalmasına yol açmaktadır.
Etrafımızda birçok hıyanet vakıasıyla karşı karşıyayız. Şeyh Said kıyamından sonra ilk defa, ezilen Müslüman bir halkı zulmün ve sömürünün olmadığı tevhid kuşanmış geleceğe açma adımlarını atan Hizbullah’i Müslümanlar, küçük bir menfaate kafa üstü dalan hainlerin hıyanetinden en büyük darbeleri yediler. Ortaya çıkan her hain ve yapılan her hıyanet, İslami mücadele kalesinin duvarlarında telafisi mümkün olmayan koca yarıklara sebep oluyordu.
Hıyanete bulaşanlar farkında olsun veya olmasın bir toplumun, gecelerini gündüzlerine katarak bir ömür çalışan binlerin pak ve temiz duygu ve çabalarını bir çırpıda düşmanın avucunda kor bir ateşe döndürürler. Yıllarca devam eden uğraşıların mahsulü bütün güzellikler, hainlerin küçük menfaatlerinin ateşinde küle çevrilmektedir.
Hıyanet gömleğini giyenler insani özelliklerden yavaş yavaş uzaklaşmaya başlarlar. Namus ve arları ortadan kalkan aşağılık varlıklara dönüşürler. Dünyalarını kaybettikleri gibi ahiretlerini de yitirirler. Yoğun çabalara ve başlarını secdeden kaldırmayacak derecede ibadete de dalsalar, kalpleri necisleşen bu varlıklar temiz toplulukta sütün içerisine düşen kara sinekler gibi kendilerini ele verirler.
İslami bir topluma hıyanet ve İslami bir toplumun sırlarını düşmanın avuçlarına vermekle yapılan çirkeflikler, dinle savaşın en korkunç boyutunun adıdır. Böyle bir kişilik, Allah Teala’nın büyük azap tehditleriyle değindiği münafıklığın en korkunç boyutudur. Münafıklar, görünürde iman etmiş, ancak kalplerine iman nuru girmemiş kişilerdir. Hainler ise, aynı özellikleri taşımakla birlikte Allah’la, Allah taraftarlarıyla savaşanların saflarındaki gizli savaşçılardır. Allah dostlarının sırlarını Allah düşmanlarına iletmekle, Allah’la savaşın en faal cephesini oluştururlar.
Küçük menfaatin kulları olan hainler, hesabına çalıştıkları güçlerin de desteğinden yoksundurlar. Sağılmaya hazır birer inek ve kullanılmaya hazır bir piyondurlar. İşleri bittiğinde hıyanet ettikleri insanların elinden bir şey gelmezse de hesaplarına çalıştıkları tarafından kafalarına birer kurşun sıkılarak en büyük ödüllerine kavuşturulurlar. Dostlarına, cemaatlerine, dinlerine ve akidelerine hıyanet edenlere hesaplarına çalıştıkları da güvenmez. Yani işlerinin sonunda hıyanet edenlerin hak ettikleri en iyi ödül paslı bir kurşundur.
Onlarca yıl bozmak, özünden uzaklaştırmak ve fesada sürüklemek için üzerinde çalışılan toplumu özüne döndürmeyi, insanlığı her gün yeniden öldüren fesadı ebediyen yok etmeyi amaçlayan ümmetin imanlı evlatlarının rabbani çağrıları; ajanların, casusların ve hainlerin çirkin elleriyle susturulmaya çalışılmaktadır. Fesadın korumacılığını yapan rejimin polisi, tavuklara atılan buğday gibi eline tutuşturduğu birkaç TL ile gençleri hıyanet çetesine kazandırmak için sonu gelmez bir koşuşturmanın içindedir. Bu değersiz yem ile insanlar kişiliksizleştirilerek ve münafıklaştırılarak hıyanete sürüklenmekte, ardından kullanılmış ayakkabı gibi atılmakta, mahşerde ise yakıtı taşlar ve insanlar olan ebedi bir ateşe doğru yol almaktadırlar. İşin diğer tarafında ise hayatlarını Allah’a adamış inançlı gençlerin pak ve temiz faaliyetlerinin ebediyen sona erdirilmesi çabaları yatmaktadır.
Karanlık tarihe sahip Kemalist rejimin ajanlaştırma oyunları, adi ve aşağılık çehresinin diğer bir yüzünü göstermektedir. İnsan onur ve izzetiyle tezat teşkil eden bu aşağılık girişimler, vasfına ve kimliğine uygun bir asırlık karanlık faaliyetleri yürütme çabalarıdır. İnsanların çehrelerinin hakla bütünleştiği, hainlerin çirkin yüzlerinin daha iyi tanındığı ve halkın cesaretinin asil bir ruh gibi şekillenmeye başladığı zamanın çok yakın olduğu, bu güzel gelecekte kötülerin bohçalarını toplayarak meydanı boşaltacağı, adalet ve muhabbet üzere bina edilmiş hakkın ikamesiyle yeryüzünün yeniden yaşanabilir bir yurda dönüştüğü günlerin çok yakınlarda olması dileğiyle…
Allah’a emanet olunuz.
M. Emin Çelik |
