Bundan birkaç gün önce Ankara ve bazı illerde polis operasyon yapmış ve aralarında Doğru Haber Gazetesi yazarı A.Kadir Turan ve basının üzerinde fazlaca durduğu M.Şerif Onuk’un da bulunduğu toplam 11 kişi yakalanmıştı. Basında bu olay öylesine çirkin bir şekilde işlendi ki, o günden bu güne gelişmelerin nereye varacağını büyük bir merak ve endişe ile takip ediyorum. Özellikle Samanyolu TV ve Zaman gazetesi 2000’den sonra İslami kesime yönelik sürdürdüğü düşmanca siyasetini devam ettirip bu olayı zan, yalan ve iftiralar üzerine bina ederek çirkin bir şekilde haber yaptı. Sabah gazetesinin tamamen yalana dayalı haberini de hiç tahkik etme ihtiyacı duymadan ve gerçekmiş gibi verdi. Böylelikle Samanyolu TV ve Zaman Gazetesi, Müslümanlara düşmanlık noktasında “laik ve güdümlü medya” safında yerlerini almış olduklarını bir kez daha teyit etmiş oldular. Müslümanların bunlara ve bu tür yayınlara karşı son derece duyarlı olmaları gerekir. Özellikle de işledikleri konulara dikkat edilmelidir. Sürekli dinlerarası diyalog adı altında ne kadar papaz, haham ve İslam düşmanı tanınmış batılı Hıristiyan ve Yahudi şahsiyetler varsa, bunlarla yapılan toplantılar ve görüşmeleri öve öve verirken ve sanki İslam dininin bir gereğiymiş gibi lanse ederken, şu ana kadar hiçbir İslami grup, cemaat veya Müslüman bir dini lider ile bir araya gelip İslam kardeşliği veya Vahdet yada Müslümanlar arası dayanışma gibi herhangi bir girişime yanaşmamış, bu tür oluşumların içinde yer almamıştı ve teşfik dahi etmemişlerdir. Üstelik diyalog geliştirilen kesimler sürekli Müslümanlara düşmanlık yapıyorken ve sürekli Müslümanların kanlarını akıtıyorken, buna mukabil İslam alemi içinde Müslümanların vahdete, birliğe, beraberliğe, kaynaşmaya, dayanışmaya ve özellikle yapılan zulümlere karşı güç birliğine şiddetle ihtiyaçları varken. Ayrıca çeşitli dönemlerde, çeşitli yerlerde Müslümanlara karşı yapılan zulümleri görmezden gelmiş ve adeta sağır davranmışlardır. Mesela; 2006 yılında Danimarka kaynaklı Hz. Peygambere (sav) yapılan hakaret üzerine İslam alemi ayağa kalkarken, bu gelişmelere gereken tepkiyi vermedikleri gibi dünyada ve Türkiye genelinde yapılan tel’in gösterilerini provokatörlük eylemleri olarak değerlendiren haber ve yorumları öne çıkarıyorlardı. Bu da onların hangi safta yer aldıklarına ve hangi cepheye hizmet ettiklerine bir işarettir. Bu, ister bilinçli isterse bilinçsizce yapılısın hiç fark etmez. Bu konularda önemli olan, yapılan işin neticesidir. Netice İslam ve Müslümanlar aleyhinde ise, yapılan iş kötüdür, zararlıdır ve reddedilir. İşte Müslümanların bunları görmeleri gerekir. İslami kesime ve Müslümanlara yönelik yaptıkları bütün haberlere bu hassasiyetle bakmaları ve bunları dikkate alarak değerlendirmeleri gerekir. Bu son olayda Doğru Haber Gazetesinin konuyu araştırması, olayın tarafları ve tanıkları ile birebir görüşüp haber yapması ve malum medya kesiminin yalanlarını ortaya çıkarması çok isabetli olmuştur. Bunların yalanlarını ve Müslümanlara karşı sürdürdükleri çirkin ve kirli siyaseti ortaya çıkarıp deşifre etmek gerekir. Bundan sonra da bu gibi çirkinlikleri deşifre etmeye, kamuoyunu yanıltmaya dönük yalan haberleri ortaya çıkarmaya ve gereken haklı tepkiyi vermeye devam etmek gerekir diye düşünüyorum. Bence sadece yazılı olarak ve basın yoluyla tepki göstermek de yetersiz kalır ve etkili olmaz. Duyarlı Müslümanlar, bu yayın organlarını boykot etmekle tepkilerini gösterebilirler. Bunların yaptıkları bu tür haberlere karşılık, gerek TV ve gerekse Gazete bürolarına tepki mesajlarını ulaştırabilirler. Aksi taktirde bunlar hiç arlanmadan yaptıklarına devam edeceklerdir. 2000’den bu yana sanki özel görev almışlar gibi hararetle aynı şeyi yapmıyorlar mı? Şu ana kadar Müslümanlar hakkında kamuoyuna sundukları kaç tane haber doğru çıktı? İşin garip tarafı, bu yayın organları İslami kimliklerini öne çıkarıyorlar ve daha çok İslami kesime hitap ediyorlar. Hal böyleyken, Müslümanları hedef tahtasına oturtmaları ve en olmadık kötü vasıflarla tavsif ederek saldırmaları ve düşmanlık yapmaları, acaba onlara ne gibi bir fayda veriyor? Basın ve yayının görevi, kamuoyunu gerek ülkedeki ve gerekse dünyadaki olaylardan ve gelişmelerden doğru bir şekilde haberdar etmek değil midir? Hak ve hukuka riayet etmeden, yalan ve yanlış bilgilerle kamuoyunu yanıltmak basın-yayın görevleri arasında var mıdır? Özellikle inançlı olduğunu iddia edenler böyle şeyleri yapabilirler mi? Böyle yapanlar genellikle inançsız, Allah’a inanmadığı için ahiret hesabını yapmayan, yanlı, çıkar ilişkilerine göre hareket eden, kendi ideolojik menfaatleri için her türlü yolu mübah görerek İslam ve Müslümanlara her türlü saldırıyı yapan ateist, laik ve Kemalist unsurlar olarak karşımıza çıktı şimdiye kadar. Ancak görünen o ki; bu sahada iki yüzlülük yapanlar da rol almaktadırlar. İnançlı görünüp inanç sahiplerini hedef alan, diline İslam’ı dolayıp Müslümanlara düşmanlık yapan, dine hizmetten bahsedip sırtını İslam alemine dönen ve İslam düşmanlarıyla her türlü ilişkiyi geliştirip onlarla ortak hareket ederek onların çıkarlarına hizmet edecek icraatlarda bulunanlar, İslam’a ve Müslümanlara zarar vermekten başka bir şey yapmamaktadırlar. Yazıklar olsun bunları yapanlara, yazıklar olsun bu zillete düşenlere ve yazıklar olsun Allah’tan korkmayıp ahiret hesabını yapmadan Müslümanları karşılarına alanlara. Allah’a emanet olun. M. ALİ NUR |