Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

İBRETLİK BİR OLAY! / M. ALİ NUR
Müşriklere karşı, sırf ehli kitaptır diye Rumların savunulması

Nübüvvetin sekizinci yılıydı. İran ordusu ile Rum ordusu Şam toprağı ile İran arasında savaşa girişmişlerdi. İranlılar Rumları ağır bir yenilgiye uğratmışlardı. Rumların şehirlerini yakıp yıkmışlardı. Hatta kaynakların kaydettiğine göre bu günkü İstanbul’a kadar ilerlemişlerdi. İran şahı, Rum Kayserinden son derece yüklü tazminat alarak savaşa son vermişti.
Kureyş müşrikleri, İranlıların Rumları yenmelerine sevinmişti. Çünkü onlar putperest idiler. Müslümanlar ise, Rumların İranlıları yenmelerini istiyorlardı. Çünkü Rumlar ehli kitaptı. Bu nedenle ehli kitap olan Rumların, putperest olan İranlılara karşı yenilgisi Rasulullah’a (sav) da ağır gelmişti. Çünkü Kureyş müşrikleri Müslümanlara : “Siz ehli kitapsınız, Hıristiyanlar (Rumlar) da ehli kitaptır. Biz kitapsız ümmileriz. Farslı kardeşlerimiz sizin kitap ehli olan kardeşlerinize galip gelmişlerdir. Siz de bizimle çarpışacak olursanız, muhakkak biz de size galip geliriz” diyorlardı.
Hz. Ebu Bekir Müşriklerin bu sözlerini Rasulullah’a (sav) söyleyince, Rasulullah (sav) : “Şu muhakkak ki onlar (Farslılar er geç) mağlup olacaklardır” diye buyurdu. Yüce Allah da (cc) bu hususta indirdiği ayetlerde şöyle buyurdu : “Elif Lam Mim. Rum(lar) mağlup oldu yakın bir yerde. Halbuki onlar bu yenilmelerinin ardından galip olacaklar. Bid’-i sininde (üçten dokuza kadar olan yıllar içinde) Önünde de, sonunda da, emir Allah'ındır. O gün, Mü’minler de Allah’ın yardımıyla ferahlanacak. O (Allah), kime dilerse yardım eder. O (Allah) kudretiyle her şeye üstün gelen Aziz, rahmetiyle Mü’minleri esirgeyen Rahim’dir. Bu, Allah’ın vadidir. Allah vadinden caymaz. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler.” (Rum suresi 1-6. ayetler)
Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir Kureyş müşriklerinin yanına varıp : “Sizler, putperest olan Farslı kardeşlerinizin, bizim kitap ehli olan kardeşlerimiz Rumlara galip gelmesine hiç de sevinmeyin. Allah sizin gözlerinizi aydın etmeyecektir. Vallahi Rumlar muhakkak Farslılara galip gelecektir. Bunu bize Peygamberimiz (sav) haber verdi” deyince, Übey b. Halef kalkıp Hz. Ebu Bekir’e doğru vardı ve: “Sen yalan söyledin” dedi. Hz. Ebu Bekir: “Ey Allah düşmanı! Sensin yalancı olan. Eğer üç yıla kadar Rumlar Farslılara galip gelirse, bana on deve vermeyi borçlan, fakat Farslılar Rumlara galip gelirse, ben sana on deve vermeyi borçlanayım” diyerek bahse gir¬iştiler.
Hz. Ebu Bekir Peygamberimizin (sav) yanına gelip Übeyy b. Halef ile aralarında geçeni haber verince, Peygamberimiz (sav): “Ben böyle mi söyledim? Ayetteki 'bid'i' sözü ancak üç ile dokuz arasındaki müddeti ifade eder. Sen hemen gidip devenin sayısını da, müddeti de (ona göre) uzat” diye buyurdu.
Hz. Ebu Bekir gitti. Übeyy b. Halefle karşılaştı. Übeyy b. Halef: “Sen galiba (bahse giriştiğine) pişman oldun” dedi. Hz. Ebu Bekir: “Hayır, Pişman olmadım. İstersen aramızdaki bahiste alınacak, verilecek develerin sayısını arttıralım, müddeti de uzatalım. Bahiste kazanacak olan yüz deve alsın, kaybeden de yüz deve versin, müddet de dokuz yıla kadar uzatılsın” dedi. Übeyy b. Halef: “Öyle yaptım” dedi.
Übeyy b. Halef Uhud’da Peygamberimizi (sav) öldürmek isterken, Peygamberimizin (sav) mızrağından aldığı yaradan kurtulamayarak, Mekke yakınında öldü.
Ancak Rumlar belirlenen müddet içinde İranlıları ağır bir yenilgiye uğrattı ve Hz. Ebu Bekir Übeyy b. Halefin veresesinden yüz deveyi alıp Peygamberimize (sav) getirdi. Peygamberimiz (sav) de Hz. Ebu Bekir’e: “Bunları fakirlere dağıt” buyurdu. O da fakirlere dağıttı. Bu olay üzerine Mekkeli müşriklerden bir çık kimse de Müslüman olmuştur.
Şimdi gelelim kıssadan hisseye.
Müslümanlara düşmanlık yapan Kureyşliler müşrikti, putlara tapıyorlardı. O zamanın İran halkı da müşrikti, ateşe ve putlara tapıyorlardı. Onların ortak yönleri, müşrik olmalarıydı.
Rumlar ise Hıristiyandı ve bir kitapları vardı. Her ne kadar kitapları tahrif edilmiş ve inançlarına insan eli bulaşmış olsa da, gerek kitapları ve gerekse inançları kaynak itibariyle ilahi idi. Müslümanlar ile ortak yönleri, kitap ehli olmalarıydı.
İşte bu yüzden gerek Rasulullah (sav) ve gerekse O’nun etrafında bulunan sahabiler, putperest olan İranlılara nazaran Rumları kendilerine yakın kabul ediyor ve yenilmelerini istemiyorlardı.
Bu konunun yanlış olduğunu Kur’an da, Allah’ın Rasulü de (sav) söylemedi. Aksine, Kur’an da, Rasulullah da (sav) Müslümanların bu fikrini ve niyetini desteklemiştir. Yukarıda Rum suresinde geçen ayetteki “O gün, Mü’minler de Allah’ın yardımıyla ferahlanacak” ifadesi ile, Hz Ebu Bekir’in Übey b. Halef ile bahse giriştiği halde Rasulullah’ın (sav) bunu men etmemesi, hatta yanlış anlamayı bertaraf edip desteklemesi, bunu teyit etmektedir.
Kısacası, sırf ehli kitaptır diye Rumlar, putperest olan İranlılara karşı savunulmuş ve bu, müspet karşılanmıştır.
Hal böyle iken, acaba günümüz Müslümanları için bu tarafgirlik hususunu nasıl yorumlamak gerekir? Aynı Allah’a (cc), aynı Peygambere (sav), aynı İslam dinine, aynı kıbleye, aynı şeraite inandığımız halde, biz Müslümanlar İslam düşmanlarına karşı birbirimizi ne kadar savunuyor ve tarafgirlik yapıyoruz? Bir yandan ateistiyle, müşrikiyle ve ehli kitabıyla her türlü diyalog ve hoşgörüyü geliştirirken, diğer yandan Müslümanları terörist gören ve faaliyetlerine tepki gösteren İslam düşmanlarının yaklaşımıyla Müslümanlara oldukça mesafeli durmak ne derece yukarıda izah edilen ruha uygun düşer?
Biz Müslümanların bu konu üzerinde tefekkür edip, durumumuzu gözden geçirmemiz gerektiğine inanıyorum.

Selam ve dua ile…

M. ALİ NUR
Diger Basliklar
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -43
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -42
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -41
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -40
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -39
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -38
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -37
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -36
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -35
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -34
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -33
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -32
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -31
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -30
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -29
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -28
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -27
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -26
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -25
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -24
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git