Suriye’de iktidarı elinde bulunduran Baas Partisi, öteden beri bu rejime karşı faaliyet yürüten ve fiili olarak eyleme geçen Müslümanlara karşı sert ve acımasız tutumuyla bilinir. Hama olaylarında rejime karşı kıyam eden Müslümanlardan 30-40 bini katledilmiş, çok sayıdaki Müslüman uzunca yıllar zindanlarda tutulmuştu. Ancak rejime karşı fiili bir yapılanmanın içinde bulunmayan İslami grupların faaliyetlerine ise rejimin karıştığı yoktu. Hiçbir grup Hz. Peygamber (sav)’in doğumunu veya Mekke’nin Fethini kutladığı için cezalandırılmıyordu. Dolayısıyla rejimin zalim ve acımasız tutumuna rağmen Suriye’de İslami hayat önemli ölçüde devam ediyordu. İslami müesseselerin faaliyetleri oldukça yaygındı. Suriye rejiminin Müslüman kadının örtüsüyle de bir sorunu olmamıştı. Zalim Hitlerin Almanya’sında da ve diktatör Saddam’ın Irak’ında da durum bundan farklı değildi. Oysa demokrasinin yerleşik olduğuyla ilgili hikâyelerle başımızın şişirildiği, insan haklarına bağlılıktan ve insana saygıdan dem vurulup, diktatörlere karşı ayağa kalkan Arap halklarına örneklik teşkil ettiği söylenen bir sistemin, bir düzenin ve bir rejimin ülke Müslümanlarına çektirdiklerinden, kimi zaman Suriye Baas rejimini ve Saddam’ı da geride bırakan zulümlerinden hiç kimse bahsetmiyor. Belki de vicdan denilen şey dumura uğramış da bundan haberimiz yok. Belki de insanlarda adalet denilen şeyden eser kalmamış. Müslümanlara yapılan zulme karşı cılız seslerin dışında kimseden ses çıkmaması insanı kuşkuya düşürüyor. Elazığ’da Hz. Peygamber (sav)’in doğumunu ve Mekke’nin fethini kutladığı için bir sivil toplum örgütü olan İhya Der’in elemanları yasadışı örgüte üye olmaktan 150 yıl zindana çarptırılıyor. Derneğin üyesi olmanın dışında hiçbir suçları bulunmayan 19 Müslüman “Kutlu Doğum Etkinliği” düzenlediği için uzun yıllara varan zindanla cezalandırılıyor. Sırf üyelerin içinde ismi bulunduğu için 60 yaşındaki bir kadın örgüt üyeliğinden 7.5 yıl cezaya çarptırılıyor. Bu büyük zulmün ilan edildiği günlerde halkın % 50 oyunu alarak iktidara gelen İslamcı parti ise ülke çapında zaferini kutluyor. Evet, bir taraftan İslamcı parti iktidarını kutlarken, diğer taraftan Hz. Peygamberin doğumunu kutlayan Müslümanlardan her biri 7.5 ile 15 yıl arasında zindanla cezalandırılıyor. Hiç kimseden en küçük bir ses çıkmıyor. İslam cezalandırıldığı için, İslami düşüncelerinden dolayı Müslümanlar cezalandırıldığı için kimse itiraz etme gereği duymuyor. Çünkü bu zulüm ateşi sadece düştüğü yeri yakıyor, başka da kimsenin menfaatine, malına ve mülküne dokunmuyor. Kimseyi yaralamıyor. Dolayısıyla hiç kimse umurunda bile olmuyor. Elleri kalem tutan Müslüman yazarları da ilgilendirmiyor. Çünkü cezaya çarptırılan Müslümanlar kendi grupları olmadığı için, bu cezayla konumları zedelenmediği için, maaşlarına halel gelmediği için seslerini çıkarmıyorlar. İslami grupları hiç ama hiç ilgilendirmiyor… Belki de “oh” olsun diyenler çıkıyor içlerinde. “Size mi kaldı Kutlu Doğum kutlamaları… Oturun oturduğunuz yerde” gibi sesleri duysam bundan böyle hayret etmeyeceğim. Müslümanlara yapılan zulme en küçük bir tepki göstermeyenlerden başka ne beklenir ki… Oysa bu bir KCK operasyonu olsaydı laik ve solcu çevrelerin gümbürtüsünden dolayı yer yerinden oynayacaktı. Onların şiddetli ve hiddetli tepkilerinden dolayı milletin malı ateşe verildiği ve canları kurşunlara maruz kaldığı halde Müslümanlar için aslan kesilen devletin kolluk güçlerinden ve mahkemelerden çıt çıkmıyor. Oysa İslami kesimin üzerine ölü toprağı serpildiğinden, Müslümanlara yapılan en aşağılık ve vahşiyane zulme karşı kimseden en küçük bir itiraz yükselmediğinden İslam düşmanlarına adeta gün doğuyor. Önlerine çıkan insanların İslami kimliğe sahip olmaları cezalandırılmaları için en büyük delili teşkil ediyor. İslam düşmanları ve zalimler zulümlerine devam etsinler. İmkânları olduğu halde karşı çıkmayan, tepkisiz kalan, zulüm karşısında kör ve sağırları oynayan Müslümanlar da duyarsızlık dalgaları arasında boğuşmaya devam etsinler. Her şeyin hesabı olduğu gibi bunun da bir hesabı olacak. Yakın tarih Müslümanlara zulmedenlerin ne tür acıklı akibete maruz kaldıklarının en bariz kanıtıdır. Oysa biz, zulme uğradığımız için hakkımızdan vazgeçmiyoruz. Önlerine Müslümanlar çıktığı zaman suç unsuru teşkil edecek hiçbir şeyleri olmadığı halde kalemlerini kılıca çevirip zevklerine göre en ağır cezalarla cezalandıranları Allah’a şikayet ediyoruz. Allah Teala’nın mazlumların hakkını söke söke alacağını, Müslümanlara zulmedenleri rezil ve rüsva edeceğinden adımız gibi eminiz. Zalimlerin Müslümanlara yaptıkları zulmü görmezden gelen, duymayan, tepki göstermeyen ve her zaman sessizliği tercih eden Müslümanlara da Allah Teala’nın basiret vermesi ve üzerlerinden ölü toprağını kaldırıp İslami duyarlılık kazandırması için dua ediyorum. Aksi taktirde kötü bir akıbetle yüzleşeceklerinden korkuyorum… M. Emin ÇELİK |