Türkiye Cumhuriyetinin kurucuları, Türklerin İslam’dan dolayı geri kaldığını ileri sürüp yeni devleti ırkçılık üzerine bina ettiler. Bu yeni devleti, Durkheim’in felsefesinden ilham alarak İslam’dan arındırılmış ırkçı bir devlete dönüştürmeye çalıştılar. İçlerinden bir kısmı Türklerin eski dini olan Şamanizm’e dönüşü savunurken, diğer bir kısmı ise çağın moda dini olan, ancak Avrupa’da insanların vicdanlarına sıkıştırılan Hristiyanlığı kabul etmekle çağdaş medeniyet seviyesine yükselebileceklerini savunuyorlardı. Bazıları ise Türklere has yeni bir dinin kurulmasını, M. Kemal’in de bu dinin peygamberi olmasını istiyorlardı. Oysa Müslüman halkı kolayca değiştirmek ve dönüştürmek mümkün görünmüyordu. Toplumun İslam’dan arındırılması için baskı ve zulmün gölgesinde uzun soluklu programlar uygulanmaya konuldu. İdamlar, sürgünler ve zindanlara rağmen toplumun İslam’dan vazgeçmediği görününce dini dönüştürme programları geliştirildi. Ezan ve namaz Türkçeleştirildi. Uzun yıllar devam eden çabalar sonucu bunun da tutmadığı görüldü. Bu sefer ırkçılıklarının içine sos olsun diye İslam’dan düşünce ve yaşamlarını etkilemeyecek birkaç sembol yerleştirildi. Böylece İslami kültürden uzaklaştırılmış, dinsizlik dayatılan halktan bir kısmını cezbetmeyi başarmışlardı. Aynı zihniyete sahip devlet, varlığını sürdürmek için yeri geldiğinde yok etmek için çalıştığı dinin ibadethanesi olan cami inşa etti. Ankara Kocatepe Cami örneğinde olduğu gibi! Yeri geldi varlığına karşı olduğu İHL’yi hizmete açtı. Dersim’deki İHL örneğinde olduğu gibi. Ancak bu adımların hiç biri din için değildi. Devletin dinden arındırılarak varlığını sürdürmesi ve halkın gözünü boyayarak itaate zorlaması için yapılıyordu bütün bunlar. Müslüman halk ırkçı zihniyetten büyük zararlar gördü. Özellikle Müslüman Kürdler her adımlarında zulümle karşılık buldular. Hem dillerine hem de dinlerine darbe vuruldu. Irkçılık üzerine bina edilen devletin zulmünün dalgaları inişli çıkışlı da olsa her zaman varlığını sürdürdü. Ancak Kürdlerin 90 yıllık zulüm tarihini tersyüz edeceklerini iddia edenlerin Müslüman Kürdlerin inancına karşı tutumu TC kurucularının tutumuyla büyük benzerlikler taşımaktadır. Onlar da Kürdlerin İslam’dan dolayı geri kaldığını iddia ediyorlar. Onlar da Kürdlerin eski dinleri olan Zerdüştlüğe dönmeleri gerektiğini savunuyorlar. PKK’nin ileri gelenleri konuşma ve yazılarında bilaistisna Kürdlerin dini olarak Zerdüştlüğe vurgu yaparlar. Hiçbiri İslam’ı Kürdlerin dini olarak kabul etmez. İmralı sakini de ara sıra aynı nakaratları tekrarlar. Bazen bunlarla yetinmeyip Kürdlerin peygamberi olduğunu iddia eder. Bütün bu yaklaşımlar halkta karşılık bulmayınca cumhuriyetin kurucuları gibi dönekliğe başladılar. Kürd şehirlerinin merkezlerinde halkı sivil cumalara çağırdılar. İnanmadıkları, karşı oldukları ve Kürdleri geri bırakıp diğer milletlerin esiri haline getirdiğini iddia ettikleri İslam’ı kullanmak için münafıklığa yeltendiler. Bir taraftan İslam düşmanlığında sınır tanımazken diğer taraftan sivil cumalarla halkı cezbedip oy avcılığı yapıyorlar. Yıllarca İslam düşmanı ırkçı Kemalist zihniyetin zulmü altında sıkıntı çeken halkımız, bugün de kurtarıcı olarak ortaya çıkan aynı dilden ancak farklı dinden İslam düşmanı ırkçı Marksist zihniyetli çevrenin baskısı altındadır. Irkçı Kemalist zihniyetin ırkçı Marksist zihniyetten farkı, kullanılan dille sınırlıdır. Aslında dil farkı da yoktur. Çünkü Marksist zihniyetlilerin büyük çoğunluğu konuşma ve yazışmalarında Türkçeyi kullanmaktadırlar. Dağda bile Türkçe’den başka dil kullanılmamaktadır. Kültürleri, bakış açıları, İslam’a yaklaşımları aynı temeller üzerine bina edilmiştir. Halkın kültür ve inancıyla hiçbir ortaklıkları olmadığı gibi, baskı ve zor kullanarak halkı itaate mecbur etmeye çalışırlar. Baskılar işe yaramadığı zaman ikiyüzlülük yapıp dini istismarla önce çıkarlar. M. Kemal’in Balıkesir Hutbesi, BDP’nin Kürd illerindeki sivil cumaları gibi. Allah Teala namazı istismar edenler hakkında şöyle buyurmaktadır: “Vay, o namaz kılanların haline ki; Onlar kıldıkları namazdan gafildirler. Onlar gösteriş yaparlar.” (Maun suresi 4-6) Oysa her iki kesimin unuttuğu bir şey var. Bugünkü halk, 90 yıl önceki halk değil. Dostunu düşmanını tanıyan, kimliğini çekinmeden ibraz eden, İslam’dan başka inançları kabul etmeyen bilinçli insanlarımızın varlığı, bunların hesaplarını altüst etmektedir. Kutlu Doğum etkinliklerine katılan büyük kitleler İslam düşmanı her iki kesimin uzun soluklu çabalarının boş çıktığını göstermektedir. Müslümanların yorulma bilmez gayreti ve halkın İslami yönelişi hem Kemalist zihniyetin hem de Apoist zihniyetin çabalarını boşa çıkarmaktadır. Bugünlerde gördüğümüz hayahuylar ve gürültüler her iki gücün birlikte tasarlayıp sergilediği gösterilerden ibarettir. Halkın İslami duruşu bütün bu oyunları boşa çıkarma ve İslam düşmanlarının hesaplarını altüst edecek niteliktedir. Ve inşallah zaman bunu en güzel şekliyle ifade edecektir… M. Emin ÇELİK |