Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

ASIRLIK ZALİMLER VE POTANSİYEL SUÇLULAR

İnsanımız bir asır boyunca içinde zulüm olmayan, refahla iç içe bir hayata hasret kalarak yaşadı. Bizi yönetenler, zulmederek, haklarımızı çiğneyerek ve başımıza vurarak yönettiler. Hâlbuki bu işi, zulme kalkışmadan, insanca ve medenice yapabilirlerdi. Ancak bu durumda, halkla uyum içinde olup inanç ve düşünceleriyle çelişmeyen bir karaktere ve bakış açısına sahip olmaları gerekirdi. Bu özelliklerden yoksun olduklarından, işin daha da ötesinde Batı tarafından topluma dayatılan yönetimin başına getirilen Batı işbirlikçiliği kimliği taşıdıklarından, Müslüman halkla aykırı ve çelişkili bir karakter taşıyorlardı.

Zulüm üzerine bina edilen rejim, tarihi boyunca bu kimlikten kurtulamadı. Varlığının idamesi için gerekli gördüğü zulüm silahından her zaman istifade etti. Bazen işi daha fazla yokuşa sürerek gaddar yüzünü ortaya çıkarıp halkı tedip etmeye kalkıştı. Bazen de münafıkça bir tutum içinde görünüp iktidarını sürdürmeye çalıştı. Oysa hiçbir zaman halkla, halkın inanç ve kültürüyle barışmaya yanaşmadı. Belki de Batılı efendiler böyle bir tutuma izin vermiyorlardı. Tehdit olarak gördüğü halkın belasından korunmak için toplumsal değişim projeleri geliştirdi. Halkı İslam’dan soyutlamaya, kendisiyle uyuşan bir toplum organizasyonu geliştirmeye çalıştı.

İlk yıllardaki toplu katliamlar ve halkın üzerinde estirilen korku fırtınaları, yalnızlığın, korkunun ve gelecek kaygılarının ürünüydü. Baskı ve zulümlerin en büyüğüne İslami şahsiyetler maruz bırakıldı. Darağaçları binlerce âlimin tenine tanıklık etti. Çok sayıda yakıldı. Halkın başına büyük felaketler getirildi.

Bugünlerde vefatının üzerinden 50 yıl geçen Üstad Bediüzzaman’ın yaşadıkları, zulmün yarım asırlık tarihini bütün çarpıklığıyla ortaya koymaktadır. Bu ülkede iktidarda bulunan siyasi partilerin sağ ya da sol oluşları hiçbir şeyi değiştirmedi. Bir zamanlar CHP’nin Müslümanlara kan kusturan zulmünden kurtulmanın simgesi olarak görünen Demokrat Parti, Üstad’a ve Müslüman şahsiyetlere farklı şekillerde zulmetmeye devam etti. Müslümanlara karşı medyanın ardı arkası kesilmeyen yargısız infaz karakterli saldırıları bir asır boyunca varlığını sürdürdü. Zamanın hükümet yetkilileri, hastalıktan takati kesilen Üstad için “Gerekirse çöp arabasına konularak” Urfa’dan çıkarılması talimatını vermişlerdi. Medyanın tahrikleriyle harekete geçen hükümet yetkilileri, tıpkı bugünkü gibi Üstad’a karşı ahlaksızca tutumlarından geri durmadılar.

Aradan yıllar geçti. Zalimlerin Müslüman halka yaşattığı acılar hiçbir zaman son bulmadı. Zaman zaman darbelerle iktidara gelen askerler zulüm silahını vazgeçmediler.

Zalimlerin baskı ve dayatmaları Müslüman halkı yeterince yormuştu. Rejimin hesaplarını altüst edip içinden birilerini iktidara taşıdı. Güzel şeyler söylendi. Büyük vaatler yapıldı. Ancak hiçbir şey değişmedi. Zulüm bütün çıplaklığıyla varlığını korudu. Bu sefer yüzeysel olarak bazı şeyler kabuk değiştirdiği halde temelde her şey eskisi gibiydi. Yine tesettürlü gencecik kızlar okul kapılarından kovuldu. Yine, Müslümanların evleri ve hayır kurumu olan dernekleri polisler tarafından basıldı. Suçları olmadığı halde yine Müslümanlar zindanlara dolduruldu. Gazetelerine, dergilerine ve yayınevlerine baskınlar yapıldı. Son günlerde sudan sebeplerle zindana atılan bir Müslümana polis amirinin söyledikleri, rejimin Müslümanlara karşı bakış açısını özetliyordu. “Sizler potansiyel tehlikesiniz!” demekle rejimin baştan beri Müslümanlara nasıl baktığını gözler önüne seriyordu.

Bu ülkede olaylara Müslümanca yaklaşma ve Müslümanca yaşama çabaları “Potansiyel tehlike” olarak adlandırılmaktadır. Bu tabirler, tıpkı 50–60 yıl önce potansiyel tehlike görülüp zindandan zindana sürüklenen Üstad için söylenenlerle ne kadar da benzerlik taşımaktadır. Oysa bugün Üstada zulmedenlerin esamisi bile okunmazken, Üstad ve zulme uğrayan diğer Müslüman şahsiyetler milyonların kalplerindeki yerlerini korumaktadır.

Bu ülkenin Müslümanları bir asır boyunca potansiyel suçlu olarak görülüp Müslümanca yaşamaları suç sayılırken, İslami sembollere karşı şiddetli mücadele devam ederken, İslami kimliğe sahip bazılarının kıyama kalkışan Müslüman milletlere Türkiye’yi model olarak sunmaları gafletten başka bir tanımla ifade edilemez. Halkının inancına düşmanlık yapan, Müslümanca yaşamak isteyen halkı terörist ve potansiyel suçlu olarak gören, kız çocuklarının örtüleriyle okumalarına bile tahammül edemeyen bir ülkenin başında kim bulunursa bulunsun, Müslümanlara yapılanlar zulmün devam ettiğini göstermiyor mu? Bir ülke zulüm kabuğunu kırmadıkça, halkının inancıyla barışmadıkça, inanç ve düşüncede özgürlük kapılarını ardına kadar açmadıkça, model olarak sunulma bir yana, değişip dönüşmesi için sağlıklı ve halkının inanç ve kültürüyle uyuşan modellere şiddetle ihtiyacı vardır.

Bir asır boyunca dayatılan bunca zulümden sonra görünüyor ki zulmü engellemenin biricik yolu Müslümanların güçlü olmasıdır. Güçlü oldukları gün zulmedenler dayatmalarda bulunamayacak ve İslami hayatlarına müdahale edemeyecekler. İşte bunlar, bir asır boyunca zulme tabi tutulan yüreği yanık Müslümanların gecelerini gündüzlerine katarak, hep çalışarak, hep çalışarak ve hep çalışarak, Müslüman halkı bilinçlendirip zulme karşı birer kalkan haline getirmeleriyle gerçekleşecek. Bütün dakikalar, bütün saatler ve bütün günler çalışmaya adanırsa ve hayat bütünüyle seferber edilirse, yorulma bilmez bereketli çabaların sonucunda aydınlık ve nurlu yarınlara kavuşma imkanı doğacak. Öyleyse zaman, kaybetme lüksüne sahip olmayan Müslümanların büyük bir azim ve özveriyle çalışma zamanıdır.

M.Emin ÇELİK

Diger Basliklar
   ÜMMETİN SABRINI TAŞIRMAYIN!
   TÜRKİYE'NİN ÇIKMAZLARI VE ALTERNATİFLER
   ZİNDANDAKİ MÜSLÜMAN HASTALAR VE CUMHURBAŞKANININ VİCDANI
   DÜNYANIN GÖZÜ ÖNÜNDE MÜSLÜMAN KATLİAMI
   KANLA BESLENEN OYUN
   MUSTAZAFLAR HAREKETİ'NE UZANAN SÜREÇ
   İSLAM'A TAHAMMÜLSÜZLÜĞÜN SON ŞEKLİ
   ÖNEMLİ BİR AŞAMA...
   NASIL BAŞARABİLİRİZ?
   SOSYAL MEDYA FELAKETİ
   KUDÜS KÜRDİSTAN'IN NERESİNDE?
   HİZBULLAH'IN KARDEŞLİK ÇAĞRISI
   BEŞ GÜZEL İNSAN
   HİZBULLAH NASIL OLMALI?
   HİZBULLAH'IN MANİFESTOSU VE İSLAMİ KESİM
   ŞEHİD REHBER VE KAÇIRILAN FIRSATLAR
   BİR HALKIN ACISI
   KÜRDLERİN HAKLARI
   KÜRDLERİN ÖZE DÖNÜŞ ZAMANI
   ÇOCUK KATİLİ!
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git