Şehir kara teslim olmuş, kar tabakası şehrin kabuğunu baştanbaşa örtmüştü. Esen buz fırtınası iliklere kadar donduruyordu. Evlerin çatılarından sarkan buz parçaları büyük katedrallerin zihinlerde iz bırakan süslerini gölgeleyecek kadar muhteşemdi. Ancak bu muhteşem güzellikten süzülmüş buz parçaları mevsimin ısınmasıyla su olup kaldırımlara dökülmeye, ayaklar altında buharlaşmaya başlamıştı. Havanın dondurucu soğuğuna rağmen inanmış yürekleri en derin yerlerinden ısıtan şehadet ayı Mü’minler tarafından en kutsi yönüyle anılıyordu. Şubat, İslam ümmetinin nezdinde şehid kanlarıyla sulanmış, şehid rengiyle boyanmış bir ayın adıydı. Dünyanın dört bir yanında müstekbirlerin kanlarını akıttığı dava erlerinin göğe tırmanan çığlığını hisseden, duyan ve yaşatan bir aydı bu ay. Kanla boyanmış cıvıl cıvıl çehrelerin zulme meydan okuyan haykırışlarının Mü’min yürekleri kıyama kaldırdığı bir sevdaydı bu muhteşem ay. Sadece Hakkı, sadece tevhidi, sadece İslam’ı yaşamayı azmetmiş Mü’min yürekler, Moğol istilasına benzeyen zalim kasırgaların hedefi oluvermişlerdi. Şehadet ayının hemen arefesinde en azizlerinin şahadete yürümesiyle başlamıştı kirli savaş. Kalemi, gazetesi, dergisi, mikrofonu ve ekranı olan herkes Mü’min bir topluluğu yok etme cephesinin ortağı olmuş, amansız bir saldırı başlatmıştı. Koronun öncülüğünü üstlenen devlet, vurucu güçleriyle öldüresiye yükleniyordu. İstediğini infaz ediyor, istediğini Ortaçağ Avrupa işkencehanelerini aratmayan korkunç işkence salonlarında evire çevire işkence helezonlarından geçiriyordu. Biçare halk bu dehşetengiz oyunu büyük bir korku ve panik içinde seyrediyordu. Televizyon kanalları Roma imparatorluğunun mahkeme salonlarına dönüşmüştü. Programlara katılanlar eli kanlı Roma yargıçları gibi en ağır cezayı vermek için yargısız infaz çarkını sonuna kadar işletiyordu. Tarihin kalbinden akıp gelen Van’ın karla kaplı soğuk gecelerinde sadece iki grup ayaktaydı. Biri gecelerini Rab’lerine ibadetle geçirmek için çabalayan inananlardı. İnsanlar kışın şirin uykusunun kollarında uykunun zevkini çıkarırken, Rablerinin dergahında gecelerini bir nur ışıltısı gibi ihya etmeye çalışıyor, karıncalaşmış elleriyle Rab’in sonsuz rahmet umanına açılıyorlardı. Diğeri ise, boğazına kadar günah bataklığına saplanmış, Mü’minlerin ocağını basıp aşağılayan, onurlarını çiğneyen sarhoşlardan oluşuyordu. Şehadetle kuşanmış Şubat yarılarına dayanmıştı. İnsan onurunu çiğnemekle görevli günahkâr toplum, gecelerini ihyayla geçiren bir grup Mü’min’in varlığından haberdar olmuştu. İşte bu, büyük zevk veren bir eğlenceydi onlar için. Mü’minlerin evlerini basacak, onurlarıyla oynayacak ve aşağılayacaklardı. Tam da sarhoş ve dumanlı kafalara zevk veren eğlenceyi bulmuşlardı. Zilzurna sarhoş zevat eğlencelerin tadını çıkarmak için Mü’minilerin mütevazi evine yöneldi. Loş bir ışığın altında ibadete dalmış gençler, evlerinin dört taraftan sarıldığını kısa zamanda fark ettiler. Ancak, karanlığın güçlerine eğlence imkanı vermeye niyetleri yoktu. Zaten bir aydır Mü’minlere karşı yürütülen kirli savaş canlarına tak etmişti. Ekranlarda sarkan kafası dumanlı iğrenç suratlıların yargısız infazlarını ve Mü’minleri yeryüzünden silmek için yürütülen yoğun çabaları görmekten bıkmışlardı. Teslim olmaları durumunda aşağılanacak, işkencelerin en şiddetlisinden geçirilecek, ardından sarhoş yargıçların karşısında Mü’min olmanın bedeli olarak bir ömür zindana mahkûm edileceklerdi. Zulmün polisine, işkencehanesine, zindanına ve İslam’a düşmanlıkları çehrelerinde derin izler bırakmış sarhoş yargıçlarına uysal kuzular gibi boyun eğmeyi onurlarına yediremediler. Zalimlerin eğlenceleri olmayı ellerinin tersiyle ittiler. Eğlenceye gelenleri eğlenceye çevirdiler. “Allahuekber” nidalarıyla şehre, ülkeye, dünyaya, tüm insanlığa ve tüm tarihe seslenip Mü’minlerin kitabında teslimiyetin olmadığını haykırdılar. Buz kesilmiş bir Şubat şafağında bedenlerini delik deşik eden kurşunların altında şehadete merhaba deyip, kanlı gömlekleriyle hayatlarını vakfettikleri Rab’lerinin dergahına uçtular. Şehadetleriyle Mü’minlerin onur ve izzetini koruyan, direnişleriyle tarihi destan yazan aziz Van şehidlerimiz; Şehid Sabahattin, Şehid Nuri, Şehid Zahir, Şehid Nureddin ve Şehid Murat’ı şehadetlerinin 11. yılında rahmetle anıyorum… M. Emin ÇELİK |