İnançlı insanlara karşı ülke çapında yapılan operasyonlar, sonu gelmeyen dayatmalar ve ender rastlanan zulümlerle karşı karşıya olduğumuz zor günler yaşıyoruz. Baştan aşağı silahla donanmış güçlerin gerçekleştirdiği ev baskınları ve gözaltılar Siyonist askerlerin mazlum Filistinlilere yaptıklarıyla büyük benzerlik taşıyor. Biçare insanlara ve ezilmişlere hizmetten başka amaçları olmayan Müslümanlar ağır hakaretlere uğruyor, onur ve izzetleri ciddi şekilde yaralanıyor. Toplum içinde büyük saygınlığa sahip Müslüman şahsiyetler çirkin uygulamalarla yüz yüze getirilip küçük düşürülüyor. Bir olan Allah’a inancımız, hayatımızı O’nun istediği gibi bina etme çabalarımız ve O’nun dinini en büyük ve en önemli sermayemiz olarak kabul etmemizle kendimizi güçlü hissediyoruz. Bizi yok etmek için dört taraftan yapılan saldırılar Allah’a olan güven ve bağlılığımızı arttırdığı gibi musibetlerin mum gibi erimesine yol açıyor. Zulme karşı durmak için bizim de yapacaklarımız var. Zalimlere dur demek ve bileklerini bükmek için basite alınmayacak derecede güçlü imkânlara sahibiz. Geçmişte olduğu gibi herkes konuşurken ve şov peşinde koşarken, konuşma, şov ve gösteriden uzak durarak büyük bir azimle çalışmalıyız. Bütün sıkıntıları sona erdiren, bütün musibetleri boşa çıkaran ve üzerimize yönlendirilen silahları etkisiz hale getirecek büyük silahımız bıkmadan, usanmadan çalışmaktır. Evimizdekileri; çocuklarımızı, kardeşlerimizi, yeğenlerimizi ve diğer akrabalarımızı İslami ahlak, bilinç ve kültürle yetiştirebiliriz. Mesaimizi onlara harcayıp evimizi İslam’ın evi haline getirebilir, ailemize İslami bir şekil kazandırabiliriz. Yakınlarımız, komşularımız ve etrafımızdakilerin önemli kısmı İslam’dan bihaber de olsalar İslam’a ve İslami değerlere ciddi derecede saygıları var. İşte bu saygı onlarla bizi hemdem edecek en sarsılmaz bağı oluşturacak. Onların İslam’a saygılarıyla bizim İslam aşkımız ve çalışma şevkimiz birleşince, haberdar olmadıkları İslam’ın gerçeklerinden bir bir haberdar edilince, İslam’ın ahlak ve kültürüyle yüzleştirilince, İslam’a susamış gönüllerine merhamet eliyle dokununca tereddüt göstermeden İslam’a yönelecekler. Yumuşak yaklaşımlar ve güzel söylemler inat sahiplerini bile etkileyip İslam’ın kucağına itecek. Böylece İslam ve Müslümanlar kazanacak. Müslümanların safları güçlenecek. İslami ahlak ve kültürün yaygınlaşmasıyla toplumda İslami yöneliş katlanarak büyüyecek. İşte o zaman dillerimizin yerine hal ve hareketlerimiz haykırmaya başlayacak. İşte o zaman halkımızı kuşatmaya başlayan İslami hayat, zalimlerin bileklerini büküp zulmetmelerini engelleyecek. İşte o zaman vahşiler gibi üzerimize gelenler bize yaranmaya ve iyi görünmeye çalışacaklar. Oysa bugünkü şartlarda zulme maruz kalmış mustazafların seslerini duymak istemeyen vicdanlar derin bir sağırlık dönemi yaşıyor. Sesimizin duyulması ve sözümüzün para etmesi için daha fazla çalışma, insanımıza İslami bilinç kazandırma ve toplumumuzda İslami kültürü ikame etme uğruna büyük bir seferberlik başlatabiliriz. “Zaten çalışıyoruz” sesleri kulakların zarına ulaşırken, bugün yaşadıklarımız çalışmalarımızın yeterli olmadığını, daha fazla gayretle, daha fazla koşuşturmayla ve daha büyük azimle hayatımızın en güzel zamanlarını İslami faaliyetlere ayırmamızın gerektiğini haber veriyor. Bugüne kadar Allah’ın dini için günde beş saatimizi harcamışsak, bundan sonra on saate hatta on beş saate çıkarmalıyız. Zalimlerin kökleri kuruyuncaya ve yeryüzünde zulüm sona erinceye kadar çalışmalarımızı büyük bir kararlılık ve sarsılmaz bir azimle sürdürülmeliyiz. Güçlerini sonuna kadar kullananlar ve Allah’ın dini için daha fazla mesai harcayanlar mustazafların bu zorlu süreçten bir an önce çıkmalarının öncüleri olacaklar. Böyle bir çalışma zulmün sona ermesine ve zalimlerin bileklerinin bükülmesine yol açacak. Öyleyse tek programımız ve tek parolamız bütün güç ve azmimizi harekete geçirerek çalışmak, çalışmak… ve çalışmak olmalıdır. M. Emin ÇELİK |