Bugünlerde bizim başbakana bir şeyler oluyor. Batman’da büyük İslam müçtehitlerine taş çıkartırcasına koca koca fetvalar veriyor. Ankara’da muhalefetle kavgasını yürütmek ve siyasi hırslarını tatmin etmek için Müslümanları “terörist”likle suçlayıp hakaretlerde bulunuyor. Müslüman’ın hiçbir zaman cana kastedemeyeceğini, kastediyorsa ona Müslüman diyemeyeceğimizi söylüyor. Oysa 1990’lı yıllarda evleri başlarına yıkılan, çocuklarıyla birlikte kurşunlara dizilen ve ibreti âlem olsun diye kaldırılmalarına izin verilmediği için günlerce cenazeleri yerde kalan, sırf namaz kılmak ve Kur’an okumak için camiye giden gencecik delikanlıları kurşuna dizilen Müslümanların her günü kan ve ölümle yoğrulmuşken sırçalı köşklerde ve koca koltuklarda oturanlar elbette bu durumu derk edemezler. Devletin karanlık örgütleri tarafından ajanlaştırılan, bir yandan Hizbullah’a karşı kullanılan, diğer yandan Hizbullah adı kullanılarak cinayetler işletilen aşağılık yaratıkların Müslümanların başına getirdiği musibetleri elbette kavrayamazlar. Müslüman oldukları için İslam düşmanlarının kurşunlarına hedef olup canlarını yitiren insanların öksüz büyüyen çocuklarının haleti ruhiyesini yaşamadıkları için elbette ezbere konuşacaklar. Gencecik delikanlılarını İslami terbiye ile büyütmek için çabalayan ana-babaların İslami kimliklerinden dolayı öldürülen çocuklarından dolayı yüreklerini yakan ateşi anlamadıkları için elbette ahkâm kesecekler. Başbakan Erdoğan, komünist, faşist, Marksist, Kemalist yani bilumum İslam düşmanı medyanın Müslümanları sanık sandalyesine oturtup yargısız infaza tabi tuttuğu ve canlı canlı derilerini yüzecek kadar saldırganlaştığı rüzgarın etkisinde kalarak Müslümanlara hakaretlerde bulunuyor. Müslümanlara saldırıda sınır tanımayan İslam düşmanı medyanın vuruşlarına ortak olup “bir taş da ben atayım” dercesine onların diliyle Müslümanları aşağılıyor. İslam düşmanı medyanın gözüne girmek ve takdirini kazanmak için Müslümanları teröristlikle itham ediyor. Kemalist rejimin kartlaşmış zihinlerini memnun etmek için Müslüman bir topluluğa hakaretlerde bulunma hakkını kimden alıyor Tayip Erdoğan Bey? Onurlu bir Müslüman; komünist, faşist, kapitalist, yani bilumum İslam düşmanı medyanın dümenine girip Müslüman bir topluluğa iftira atıp hakaretlerde bulunamaz. Bu büyük bir fitnedir. Fitne ise katlden daha büyük cinayettir. Zaten Allah Teala fasıkın getirdiği haberlere itibar edilmemesini, bunların araştırılmasını emretmiyor mu? Batman’a, Diyarbakır’a veya bölgenin diğer yerlerine giderken Marksist örgütün veya devletin karanlık örgütlerinin zulmünden dolayı perişan olmuş Müslüman ailelerden birine kulak vereceği yerde sabahtan akşama kadar İslam ve Müslümanlara küfreden ağzı salyalı basına itibar etmesi ve İslam düşmanlarının diliyle Müslümanları terörist olarak adlandırması hangi mantığın, anlayışın ve vicdanın ürünü!? Başbakan, İslam düşmanlarının hoşuna gitme amacıyla büyük bir İslami kitleye hakaretlerde bulunmakla çok kötü bir iş yaptı. Marksist örgütün veya devletin karanlık örgütlerinin cinayetlerinden dolayı babalarını yitiren çocukları, kocalarını yitiren kadınları, evlatlarını yitiren anne ve babaları yüreklerinin en derin yerlerinden yaraladı. İslami bir camiaya iftira ve töhmetlerde bulundu. İftira ettiği camianın kim olduğunu Müslüman Kürd halkının sıradan bir ferdine sorsaydı en uygun cevabı alacaktı. Oysa medya köşelerine sıkışmış sarhoş, yalancı ve müfterilerin mugalâtalarını tercih etti. Hakikati Müslümanlardan öğreneceğine İslam düşmanlarından öğrenmeyi yeğledi. 10 yıldır insanlara hizmet eden, fakirin ve düşkünün yardımına koşan, hakları çiğnenen ve gaspedilen mazlumların haklarını arayan, yüz binlerce insanla Kutlu Doğum mitingleri düzenleyen, Filistin davasına sahip çıkan ve Kürd coğrafyasına İslami bir çehre kazandırmak için yoğun çaba harcayan Müslüman bir kitleye hakaretlerde bulundu. Müslüman bir camiaya bu derece kin ve nefretle yaklaşma İslami şahsiyet sahiplerine yakışmaz. Bu türden seviyesiz söylemler sadece İslam düşmanlarının ekmeğine yağ sürer. Umarım Başbakan yaptıkları yanlışların farkına varır da bir daha bu tür davranışlarda bulunmaz. M. Emin ÇELİK |