Son yıllarda ülke tarihinde görülmemiş ilginç olaylarla karşılaştık. Zulüm üzerine inşa ettiği 90 yıllık tecrübesinden sonuna kadar istifade eden devlet, halkın bağrından kopup gelen İslami bir hareketi bitirmek için hiçbir çılgınlıktan geri durmadı. Bazen kanlı çehresini perdeleyip insan haklarına sahip çıkan bir kurum görüntüsü vermeye çalıştı. Oysa üzerine perde çekilmiş kanlı çehresini örtmeyi bir türlü beceremedi.

En aşağılık iftiraları, en çirkin yalanları ve en vahşi kavramları kullanarak, ülkedeki farklı kesimlerden istifade ederek, İslami bir hareketi ibreti âlem olsun diye yeryüzünden nasıl tamamıyla sileceğinin provalarını yaptı. Alnı secdeye deyen, camilerde Kur’an dersiyle meşgul, İslami görüntüye sahip gencecik insanlar evlerinden bir bir toplanarak en ağır işkencelere tabi tutuldu. Ülke çapında binlerce insan Hizbullah’la irtibatlandırılarak aşağılık işkencelerden geçirildi.

Kürd coğrafyasında kültürel faaliyet yürütüp kimsenin suyuna sabununa dokunmazken, önüne silahla çıkan, “ya sev, ya terk et” tehditlerine karşı gösterdiği ihtiyatlı tutumuna kurşunlarla karşılık verildi. Gençlerinin kanı dökülünce coğrafyasını terk etmeyi ya da teslimiyeti kabul etmedi. Öldürmeye gelenlere karşı direndi. Dağlardan inip Müminleri katletmeye gelen silahlı PKK’lilere karşı baş eğmeyip kendini savundu ve kendisine dayatılan bir kavga içine girdi. Bu kavgada yüzlerce insanını kaybetti. Hiç kimsenin gündeme getirmediği, hesabını sormadığı, tamamıyla görmezden geldiği yüzlerce yiğidini yitirdi bu kanlı çatışmalarda. Elbette bu insanların tümü PKK saldırıları sonucu hayatlarını kaybetmedi. Önemli kısmı bizzat devlet tarafından infaz edildi.

Ne pahasına olursa olsun topraklarını terk etmedi, despotlara ve Marksistlere teslim olmayı kabul etmedi. Ağır çatışmalardan sonra memleketin ağalığına soyunan dayatmacıları bozguna uğrattı. Ardından devletin sızdırmalarına ve ajanlaştırmalarına karşı mücadele etti.

Devlet, geçmişte yaşananları herkesten çok daha iyi biliyor. Devletin eline geçen Hizbullah’ın arşivi, geçmişte yaşananları detaylı bir şekilde anlatır. Bu arşivler, kimin hain, işbirlikçi, zalim ve despot olduğunu, insanların neden sorgulandığını, PKK’nin ve devletin işlediği cinayetleri bir bir açıklayıp gerçek yüzlerini bütün çarpıklığıyla ortaya koyuyor. Bütün bunların farkında olan devlet, kirli çamaşırlarının ortaya çıkmaması için arşivleri mahkemelere takdim etmekten kaçındı.

Hizbullah’ı tamamıyla bitirmek için yıllarca canhıraşane çabaladı. Devletin kanunları insanların sorgu için en fazla 15 gün gözaltında tutulabileceğini yazarken, Hizbullah söz konusu olunca kanunlar es geçildi. Tam altı ay sorguda tutuldu Hizbullah mensupları. Gözaltına alınan binlerce insan en ağır işkencelerden geçirildi. Camide, Kur’an okurken yakalanan 12 yaşındaki çocuklar bile ağır işkencelere tabi tutuldu.

Hizbullah cemaati tarihinin hiçbir döneminde devletle çalışmadı ve bu meyanda devletle hiçbir irtibatı olmadı. Ancak, Hizbullah’ın halk arasındaki nüfuzunun kırılması için bu türden yalan ve iftiralar bilinçli şekilde uyduruldu. Bölgenin ağalığına soyunan, ancak Hizbullah’ın direnişi karşısında mevzi kaybedip yıpranan PKK’nin, Hizbullah karşısında aldığı yenilgiyi anlatacak yüzü kalmamıştı. Büyük bir kibirle başlattığı savaşta aldığı yenilgiyi tabanına anlatmada zorlanıyordu. Hizbullah’ın devlet tarafından çıkarıldığı ve devlet desteğiyle PKK’ye saldırdığı yalanını uydurup yenilgisini örtmeye çalıştı. Hizbullah’ın halk arasındaki nüfuzundan rahatsız olan devlet, PKK’nin bu türden iftiralarını bazı adamları vasıtasıyla pişirip piyasaya sürerek rant elde etmeye çalıştı. 18 yıldır aynı lakırdıları tekrarlayıp duruyor. İki üç yılda bir bölgede cinayet işleyen eski elemanlarının ağzından bir iki söz yumurtlayıp aynı iftiraları canlı tutmaya çalışıyor.

Devlet bunlarla da kalmadı. Hizbullah tarihinde kimsenin adını bile duymadığı “domuz bağı” gibi bir terimi uydurarak halkı korkutmaya çalıştı.

Yakalanan Hizbullah mensuplarının hapishane hayatlarının her gününün işkenceye dönüşmesi için davalar bile bile bitirilmedi. Bunlarla Hizbullah mensuplarına daha fazla eziyet etmeyi amaçlıyordu.

Vurdular, öldürdüler, işkence ettiler, mahkemelerden mahkemelere süründürdüler. Ancak, Hizbullah’ı kalbinde çınar gibi büyüten Müslüman halk, her aşamada sahip çıkıp destekledi. Hizbullah’a karşı oynanan bütün kirli oyunları boşa çıkarttı. Tahliye edilen yüreğinin parçalarını kalabalık kitle halinde gece üçlere kadar yağmur altında bekledi. Halaylarla, tekbirlerle karşıladı.

Ateşe benzinle giden bir kısım medyanın sözde halkın vicdanı sızladı şeklinde döktükleri timsah gözyaşları akıl ve basiret sahiplerine inandırıcı gelmemektedir. Sızlayan halkın vicdanı değil, İslam’ın asırlık düşmanlarının, tahammülsüzlük üzerine bina edilmiş kara vicdanıydı.

Artık bütün bu çılgınlıklara son verilmeli. Hizbullah, halkın güven ve barış içinde yaşamasını hep arzuladı, huzursuzluğa sebep olacak hiçbir adım atmadı. Adaletin hâkim olması için çabaladı. Girdiği bunca kavgaya, mecbur bırakıldığı için girdi ve kendini savundu.

Günlerdir medyada Hizbullah’a karşı yargısız infazda bulunanlar büyük bir gaflet içinde bocalamaktadırlar. Azıcık düşünseler, empati yapsalar ve insan haklarının başkalarının da hakkı olduğunu düşünseler farklı davranmak zorunda kalacaklar.

Başkalarının savaş kışkırtıcılıkları, aba altından sopa gösterme çabaları ve çılgınlıklarından saldırgan ruh travmasına yakalanmaları Hizbullah karşısındaki acizliklerini, zaaflarını ve basitliklerini göstermektedir. Bağırma, çağırma ve tehditlerle Hizbullah’ın mücadelesinden vazgeçeceğini düşünenler ileride yanıldıklarını anlayacaklar. Çünkü halkın içinden gelen ve bir halk hareketi olan Hizbullah, neşvünema içinde bulunduğu halkının bostanında dalları dört tarafa açılan güçlü gövdesi üzerinde her geçen gün daha fazla büyüyüp yayılacak.

Hizbullah, Müslüman halkından aldığı güç ve destekle ayaktadır. Hizbullah, bundan sonra da barışın hakim olduğu ortamın gelişmesi için elinden geleni yapmaya çalışacak. Ancak empati yapma, Hizbullah’a karşı başvurulan yargısız infazlar ve yıpratıcı propagandalardan vazgeçme ve barış içinde birlikte yaşama zeminine katkıda bulunma bu ülkede yaşayan herkesin faydasınadır. Herkes, Hizbullah’ın da bu halkın bir parçası olduğu gerçeğiyle birlikte yaşamayı öğrenmelidir. Zaten hayatın tabii akışı ister istemez herkesi bu gerçekle yüz yüze bırakacaktır.

M. Emin ÇELİK