Tam 11 yıl önceydi. İslami görüntü taşıyan ve Hizbullah kokusu gelen herkes yakalanıyor, ağır işkencelerden geçiriliyor ardından zindanlara dolduruluyordu. Yargıç görevi üstlenen medya, yargısız infazların en acımasızını yapıp, kocaman yalanlar ve büyük iftiralarla yakalanan Müslümanları büyük suçlular olarak takdim ediyordu. Hizbullah’ın fermanını hep beraber çıkarmışlardı. Yok etmeye, bir daha eser bırakmamaya azmetmişlerdi. Basılan evlerde canlı canlı infaz edilen gencecik delikanlılar ya da kelepçelenip işkencehanelere çekilenler televizyon dizileri gibi ekranlarda gösterilirken, çok istisnaları hariç, hiç kimse suçları ispat edilmemiş bu insanların içinde suçsuzların da olabileceğini dile getirmiyordu. Hiç kimse hukuk ve adalet kavramlarını ağzına bile almıyordu. “Vurun abalıya” misali, herkes vurmaya, parçalamaya ve yok etmeye çalışıyordu. Geçen 11yıllık süre içinde çok şeylerle karşılaştı bu ülke. Hizbullah’ı tamamen yok ettiklerinin huzuru kalbiyle zevk ve safahatın tadını çıkaran güçler, bazı gerçekleri kavrayamamışlardı. Müslüman halkın kalbinde bir çınar gibi yükselen Hizbullah’ın, baskınlar, işkenceler, infazlar ve ağır koşullardaki zindanlarla yok edilemeyeceğini, bu aşkı sökmeye güçlerinin yetmeyeceğini anlamamışlardı. Bütün hesaplar maddi kıstaslar esas alınarak yapıldığından, tabii olarak Hizbullah’ın esamesinin bile okunmaması gerekiyordu. Oysa mazlum ve muvahhidlerin dostu ve destekçisi Allah Teala iradesini, muhaliflerinin hesaplarını altüst edecek şekilde tecelli ettirdi. Küle çevirdiklerini düşündükleri Hizbullah’ın kalıntılarından dinamik bir güç doğurdu. Özellikle Müslüman Kürd halkı, yüreklerinde taht kuran bu çağrıya her aşamada “lebbeyk” diyerek sahip çıktı. Etkinliklere yüz binlerle katıldı. Hal dilini kullanarak, zalimlerin bütün oyunlarını bozduğunu, Hizbullah’ın arkasında tek yürek olarak durduğunu herkese gösterdi. Hizbullah mensuplarının yargılandığı mahkemeler, kimi dosyaları kısa zamanda sonuçlandırırken, bazı dosyaların yargılanması 10 yıldan fazladır devam ediyordu. Mahkemelerin hantal yürüyüşü, bezdirici ve çile çektirici tavırları Hizbullah mensuplarını ciddi şekilde yoruyordu. Özellikle başka şehirlerden mahkemeye götürmek için kapalı zindan arabalarıyla yaptırılan uzun yolculuklar büyük sıkıntılar doğuruyordu. Derken kimsenin beklemediği bir anda CMK yasasının 110. maddesinin yürürlüğe girmesiyle 10 yıldan fazladır yargılanan ancak ceza almayan sanıklar tahliye edilmeye başlandı. Hizbullah mensuplarının aynı yasalardan istifade edip dışarı çıkması özellikle laik çevrelerde büyük şok etkisine yol açtı. Bu malum çevrelerin ağızlarından salyalar boşalıyordu. İki yıldır cezaevinde tutulan Ergenekoncu dostlarının serbest bırakılmasını isterken, 11 yıldır cezaevinde tutulan Hizbullah mensuplarının tahliyesine tahammül edemiyorlardı. Bütün bunlar, bazı çevrelerin ümit bağladığı polis baskınlarının, işkencelerin ve zindanların Hizbullahi hareketi bitirmeye muktedir olmadığı göstermektedir. Toplum içinde derin nüfuzu olan Hizbullahi harekete hakkının verilmesi zamanı gelmiştir. Zaten bazı Hizbullah mensuplarının tahliye edildiği bu günlerde halkta görünen sevinç çığlıkları ve muhabbet duygularının gözlerine yansıması, toplumun atmosferi hakkında yeterince bilgi vermektedir. Gazetelerden ve televizyon ekranlarından kin kusanlar ise, her zamanki gibi İslam’a tepki gösteren Laik/Kemalist çevrelerden başkası değildir. Hizbullah cemaati, doğduğu topraklarda geniş halk kitlesinden aldığı destekle varlığını sürdürmektedir. Bu süreçten sonra herkes, bu ülkenin bir gerçeği olan Hizbullah’ı kabul etmeli, Hizbullah ile yaşamayı öğrenmelidir. Hizbullah mensuplarının bu halkın çocukları olduğu, uzaydan gelmedikleri gerçeği kabul edilmeli ve saygı duyulmalıdır. M. Emin ÇELİK
|