Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36
Bir Hadis: Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
Kürdler, Osmanlı İmparatorluğunun yıkıldığı, küçücük toplulukların bile bağımsızlığını ilan ettiği bir sırada İslami anlayışlarına dayanarak ayrılma arayışlarından uzak durdular. Emperyalist güçlerin işgaline karşı çıkıp Kurtuluş Savaşına katılarak kanları ve canları pahasına da olsa işgalci güçlerin ülkeden kovulmasında etkin rol oynadılar. Ancak, Müslümanların değerlerinden koparılmaya çalışıldığı İttihat Terakki'nin Kemalist devrimiyle Kürdlerin acı ve zor yılları başladı. 90 yıl boyunca baskı ve zulümlerle karşılaştılar, aşağılandılar ve yok edilmeye çalışıldılar.
Kürd halkının özgürleşmesi için mücadele yürüttüğünü iddia edenler baskıcı ve dayatmacı Kemalist rejimi aratmadılar. Kürd halkına baskı ve dayatmalarda bulunarak, ellerindekini almaya ve isteklerini yaptırmaya çalıştılar.
Kürdler adına mücadele yürüttüğü iddiasındaki Marksist örgüt, öncelikle Kürd coğrafyasında kendisinin dışındakileri etkisiz hale getirmek için zorbaca dayatmalarda bulunmaktadır. Son zamanlarda PKK'nin sivil kanadından DTK'nin ileri sürdüğü "Demokratik Özerklik Modeli"nin Müslüman halkı baskı altında tutma, zulmetme ve dönüştürmenin yeni bir versiyonu olduğu şimdiden görünmektedir. Bu projeye bağlı olarak ileri sürülen öz savunma güçlerinin vazifeleri şöyle sıralanmaktadır: "Şehir, kasaba, mahalle ve köyde yaşayan tüm halklar faşist, gerici ve soykırımcı saldırılara karşı bilinçli ve duyarlı olur, öz savunma esasında bu yönelimler karşısında toplumsal direnişi ifade eder ."
Yukarıdaki ifadelerde görüldüğü gibi PKK, Müslümanları gerici olarak nitelendirmekte, inancına bağlı Kürd halkına karşı gerçekleştirmeye çalıştığı örgütlenmesinin ipuçlarını vermektedir. DTK’nin toplantıları ve çalıştayları boyunca bir kez olsun Müslüman Kürd halkının inanç yönü gündeme gelmedi. Ancak sonuç bildirisinde lütfedilip Müslümanlardan düşman taraf şeklinde gerici güçler olarak bahsedilmiş.
Kürdlerin inançlarından uzaklaştırılması çabaları 90 yıllık Kemalist rejimin tarihi boyunca varlığını sürdürdü. Bugün aynı oyunların aktörlerinden birini PKK oluşturmaktadır. Ufak tefek aykırı sesler duyulsa da PKK'nin İslam'dan arındırılmış, Müslümanları dışlayan Özerk Kürdistan projesi hem Kemalist çevrelerden hem de ABD-Batı dünyasından beklenen desteği bulacak. Burada önemli olan Müslüman Kürdlerin dönüştürülmesi ve laikleştirilmesidir. Bunu da PKK’nin, Kemalist rejimden daha iyi becerdiği son 25 yıllık geçmişinde görülmektedir.
Bütün bu oyunlar oynanırken Müslümanlar, pasif ve edilgen davranamazlar. Bazen yüreklerindekini basına yansıtan açıklamalarda bulunarak, Kürd sorununun çözümünde yapılması gerekenleri sıralayarak muhataplarına duyurma çabalarında maalesef muhataplar sağırları oynamaya devam etmektedir. Özellikle Kürd Müslümanlarının varlığına karşın bütün kesimlerde ortaklaşa bir koalisyonun varlığı göze çarpmaktadır. En İslamcıları bile PKK'nin projesine karşı çıkarken, bu örgütün bütün Kürdleri temsil edemeyeceğini dile getirirken, bölgedeki Müslümanları gündeme getirmekten özellikle kaçınmaktadır. Bütün bu gelişmeler bilinçli bir perdelemenin olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Müslümanların varlıklarını aktif olarak ortaya koymamaları durumunda laik güçler Müslüman Kürd halkının çocuklarını İslam'dan uzaklaştırmaya devam edecek. Müslüman Kürd toplumu içinde yaygınlaştırılmaya çalışılan ilhad ve dinsizlik çok daha ileri boyutlara ulaşacak.
Marksist örgütün Kürd milliyetçiliğine soyunması, bunu her platformda işleyip Kürd gençlerini etkilemesi çabalarında halktaki İslami duyarlılığının renginin solması, İslami düşünce ve anlayışın yok edilmesi hedeflerinin önceliği teşkil ettiği unutulmamalı.
Uluslar arası konjüktür bu aşamadan sonra Kürd sorununu çözülmesi gerçeğini dayatmaktadır. Diğer taraftan 90 yıllık çabaları sonucu Kürdleri dönüştüremeyen Kemalist rejim, inkar politikasına son verilmesi gerektiğini itiraf etmek zorunda kaldı. Yani hem iç hem de dış şartlar Kürd sorununun çözümünü dayatmaktadır. Hükümetin ayak diretme oyunlarına rağmen bu süreçten geri adım çözülmesinde, en azından bu sürecin Türkiye devletine ciddi zararlar dokundurmaması için hem dış aktörlerin hem de rejimin uzun ve kısa vadeli bazı tez ve projelerinin perde arkasında şekillendiği muhakkaktır. Ancak her iki kesimin üzerinde ortaklaşa ittifak ettikleri nokta, Kürdlerin İslami kimlikten uzaklaştırılıp laikleştirilmesidir. Bu arada PKK, iç ve dış laik güçlerin projelerini uygulayacak en uygun aktördür. Zaten zindanlarında olduğu halde Apo’nun elinin sonuna kadar açık tutulması, PKK’yi zindandan yönetmesine izin verilmesi, İslam’a karşı yürütülen yok etme çabalarından ayrı düşünülemez.
Bu arada PKK yöneticilerinin söylemlerinde rejime aykırılık göze çarpsa da, konuşma ve yazıları incelendiği zaman düşmanlık ve tehdit dilinin rejime yönelik olmadığı, hedeflerinde Ak Partinin olduğu görülecek. Bütün bunlar PKK’nin rejimle sorununun olmadığını, derin güçlerin projelerini gerçekleştirecek bir aktör olarak kullanıldığını göstermektedir.
Bölgedeki Müslümanlar binlerce dernek ve vakıf çerçevesinde faaliyetlerini yürütseler ve milyonlarla kitlesel eylemler gerçekleştirseler de muhatapları tarafından görmezden gelecekler. Çünkü laik güçler Müslümanların varlığını kabule hazır değiller. Müslümanların olaylara müdahale etmemeleri ve sessizlikleri, bu güçlerin projelerini rahatlıkla yürürlüğe koymalarına yol açmaktadır.
Laik güçlerin projelerine halel getirmeyecek bir tutum sergileme yerine doğrudan meydanlara inip, Müslüman halkın geniş şekilde katılacağı kitlesel eylemlerle alternatif olarak ortaya çıkılmalıdır. Aksi taktirde ister özerklikle ister başka bir şeyle olsun Müslüman Kürdlerin içinde bulunmadığı, Müslüman Kürd halkının iradesinin yansımadığı her oluşum Kemalizm ve Saddamizm gibi Müslümanların geçmişte yaşadıkları zulmün bir benzerini yaşatacak. Henüz bir örgütken Müslüman Kürd halkına tahammül edemeyen Marksist örgüt, resmi bir güce ulaştığı zaman daha büyük zorbalıklara başvuracak. Zaten bu, PKK’nin mayasında ve tabiatında var olan bir özelliktir.
Müslümanlar ırkçılık yapamaz. Ancak zulme maruz kalmış ve hakları gasp edilmiş halklarını zalimlerin pençelerinden kurtarıp özgür bir hayata ulaştırmayı vazife bilirler. Kur’an-ı Kerim’in zalim ve mazluma yaklaşımı bütünüyle ele alındığında Müslümanların böyle bir vazifeye mecbur oldukları, zulme karşı mazlumu korumalarının farz olduğu görülecektir.