Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36
Bir Hadis: Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
Bundan yaklaşık 10 yıl önce Bush’un başkan seçildiği günlerde ABD büyük bir çıkış arıyordu. ABD’yi dünyanın tek hâkimi haline getirme ve dünyayı istedikleri gibi dönüştürme amacındaki Siyonist-Hıristiyan koalisyonu Neo-Con’lar, çareyi savaşta buldular. O sıralar ABD’nin silah depoları yıllarca devam edecek savaşa cevap verecek derecede silahla doluydu. Ortam savaş için her zamandan daha müsaitti.
Hiç kimsenin beklemediği bir esnada 11 Eylül saldırısı gerçekleştirildi. İkiz kuleler yerle bir edildi. Bu kulelerde çalışan Yahudilerin sayısı binleri bulduğu halde olayın olduğu 11 Eylül 2001 günü burada çalışan hiçbir Yahudi’nin işe gitmediği sonradan anlaşıldı. İkiz kalelerin üzerinden dumanlar yükseldiği sırada açıklamalarda bulunan Bush, saldırının faili olarak Müslümanları gösterip İslam’a karşı Haçlı savaşını başlattıklarını ilan etti.
Derken Afganistan ve Irak savaşıyla dünyayı avucuna alma ve yeraltı kaynaklarını tasarrufuna geçirme projesi işleme kondu. Ancak evdeki hesap her zaman çarşıya uymuyordu. Hesapları farklı olan Allah Teala zalimlerin tuzaklarını altüst ediyordu. ABD, Irak ve Afganistan’da beklemediği ağır darbelerle karşılaştı. İşgaller büyük bedelleri beraberinde getiriyordu. ABD işgaliyle Ortadoğu’yu etkisi altına almayı ve sözde vaad edilmiş topraklara açılmayı hedefleyen Siyonist rejimin de hesapları bozulmuştu.
ABD’nin içine düştüğü bataklıktan payını alan Siyonist rejim büyük bir açılıma ihtiyaç duyuyordu. 6 gün savaşında aldıkları yenilgiden sonra uzun süre kabuğuna çekilen ancak intifadalardan sonra gittikçe baş ağrısı haline gelen Araplara tarihi bir ders vermenin zamanının geldiğine inanıyordu. Arapların yenilgisinden sonra sıra baş düşman İran’a gelecekti. ABD ve diğer emperyalist güçlerin yardımıyla dünyanın en modern silahlarını işgal edilmiş topraklara taşıyan Siyonist rejim, modern silahlarla donanmış güçlü ordusuyla Hizbullah’a saldırdı. 33 günlük şiddetli savaştan sonra ağır darbeler yiyen Siyonist rejimin yenilmezlik yalanı sona ermiş, balonu inmeye başlamıştı. Tarih adeta gerisin geriye dönüyordu. Bir şeyler yaparak bunu telafi etmeli, bataklıktan çıkmalı ve yok edilen prestijini yeniden elde etmeliydi. Uzun süredir kuşatma altında yaşayan, savunma silahlarından bile yoksun Gazze’ye yoğun bir saldırı başlatıldı. Büyük katliamlar gerçekleştirip Gazze’yi yerle bir ederek korkunç yüzünü göstermeyi, böylece yarasını sarmayı hedefliyordu. Oysa Filistin halkının 22 günlük kahramanca direnişi Siyonist rejime ikinci bir şok yaşatmıştı. Ellerindeki basit silahlarla direnen Filistinli gençlerden ağır bir yenilgi almıştı.
Bu ağır bedellerden sonra ABD ve Siyonist rejim yeni bir çıkışa ihtiyaç duyuyordu. Her zaman yaptıkları gibi savaşlarla hedeflerine ulaşamayacaklarını tecrübe etmişlerdi. Başlarından geçen son savaşlar bu yolun çıkmaz olduğunu göstermişti. Yıllardır tehdit ettikleri ve biricik düşman diye adlandırıp nihai hedef tayin ettikleri İran meydan okumaya devam ediyordu. Oysa bu ülkeye saldırma cesaretini bir türlü bulamadılar. Bu arada Mavi Marmara Siyonist rejimi iyice köşeye sıkıştırmıştı. ABD ise ağır ekonomik krizler altında zor günler yaşıyordu.
Beklenmedik bir esnada, izleyen, ilgilenen, kritik yapan, yorumlayan ve yazan kesimleri ikna edici ortamlar hazırlanarak Wikileaks operasyonu başlatıldı. Sözde bu, ABD elçilikleri aracılığıyla toplanan gizli belgelerin internet ortamına sızdırılması olayıydı. Söz konusu site, elindeki belgelerin büyük sarsıntılara yol açacağını günlerce önceden duyuruyordu. Sanki yeryüzünün farklı alanlarında görev yapan milyonlarca ajanı buharlaşan, internet üzerindeki etkisini yitiren, sırları çarşaf çarşaf deşifre edildiği halde müdahalede gücü bulunmayan ve hareketsiz bir cesede dönüşen bir ABD ile karşı karşıyayız gibi bir atmosfer çiziliyordu.
İkiz kulelerde çalışan binlerce Yahudi’nin 11 Eylül 2001’de işe gitmemesi gibi bir olay yaşanıyordu. Kameralar karşısına geçen Siyonist rejimin başbakanı yayınlanacak belgelerde kendilerine zarar dokunduracak bilgilerin olmadığını, bu işten Siyonist rejimin kârlı çıkacağını duyuruyordu.
Diğer taraftan büyük bir çıkmazla karşı karşıya kalmış, Irak ve Afganistan işgallerinde ağır darbeler yiyen ve ekonomik krizlerle zor günler yaşayan ABD çıkış arıyordu. Hizbullah ve Hamas’la tutuştuğu savaşlarda tarihinin en ağır yenilgilerini alan ve Mavi Marmara katliamıyla yıpranan Siyonist rejimin de bir çıkışa ihtiyacı vardı.
Bunlarla birlikte yeni operasyonlar arifesinde dünyanın dikkatini başka taraflarla yönlendirmek gerekiyordu. ABD’nin Irak, Afganistan, Pakistan, Yemen ve dünyanın diğer bölgelerinde işlediği cinayetler ve Sudan’ı parçalama çabaları devam ederken, Siyonist rejimin Mescidi Aksa’yı yıkma çalışmaları, yeni yerleşim alanları açmak için inşaatlara hız vermesi ve Filistin halkına dayattığı cinayetlere perde olması açısından Wikileaks gibi bir operasyon arzu edilen hedeflere ulaşma imkânı doğurabilirdi.
Sızdırılan belgeler zahiren ABD’ye zarar verebilecek bir görüntü arz etse de, detaylıca incelendiğinde ABD’nin ulusal çıkarlarına yönelik bir zarara yol açmadığı görülecek. Bilgi aktaran ajanlarının isimlerini belgelere yansıtmaktan kaçınıp (xxx) işaretiyle geçiştirmesi bu ülkeye zarar vermediğinin ipuçlarını ortaya koymaktadır.
Farklı ülkelerin yöneticilerinin açıklarını veya onlarla ilgili doğru ya da uydurulmuş bilgileri yayınlatıp kavgalara ve kümeleşmelere çanak tutulmaktadır. Aynı şey ülkeler arasındaki ilişkiler için de geçerlidir. Ülke yöneticilerinin birbirlerinin aleyhinde yaptıkları dedikodular gündeme taşınıp ilişkiler baltalanmakta ve yeni düşmanlıklara yol açılmaktadır.
Büyük bir çıkmazla karşı karşıya kalan ve itibarları zedelenmiş olan ABD ve Siyonist rejimin 11 Eylül’deki operasyonuna benzeyen “Wikileaks” isimli yeni bir operasyonla karşı karşıyayız. Önümüze konulan bu filmi uzun süre izlememiz isteniyor. Neticede büyük gürültü ve kavgalara yol açacak Wikileaks filmiyle, ülke yönetimlerindeki ve ülkeler arasındaki çekişme ve kavgalardan istifade edecek olan ABD ve Siyonist rejim, kaybolan itibarlarını yeniden elde etme ve dünya hegemonyalarını yeniden inşa etmeyi hedeflemektedirler. Projenin bir ucunda Siyonist rejim bulunurken, diğer ucu ABD’nin elindedir. Kara derili bir memurdan öte bir anlam taşımayan Obama’nın bu işin içinde olup olmadığı ise kuşkuludur. Ancak, CIA’nın, Neo-Con’ların veya ABD derin devletinin Siyonistlerle birlikte bu projenin patronluğunu yürüttüğünü kimse inkâr edemez.
Sonunda Allah Teala’nın tuzağı zalimlerin tuzağını bozguna uğratacaktır...