Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

ESMA-ÜL HÜSNA - 11

Allah’ın Adıyla!

ALLAH’IN GÜZEL İSİMLERİ

EL MUSAVVİR

Bu ismi şerif; tasvir eden, her şeye bir şekil, suret ve hususiyet veren anlamında olup Allah’ın (cc), canlı ve cansız bütün yaratıkları birbirlerinden ayrı olarak birer şekil ve özellik üzere yarattığını ifade eder. Diğer bir ifadeyle; canlı ve cansız bütün yaratıkların birbirlerinden ayrı şekil ve özelliklerde olması, Allah’ın (cc) el-Musavvir isminin tecellisidir.

“O; yaratan, var eden, varlıklara şekil veren Allah'tır….” (Haşr 24)

Yaşadığımız şu yeryüzünde, gerek karada ve gerekse denizde, gerek canlı ve gerekse cansız milyonlarca farklı varlık vardır. Bunların her biri diğerinden tamamen farklı görünüş ve özelliklere sahiptir. Birbirlerinden tamamen farklı olağanüstü güzellikte ve özellikteki canlı varlıklar, insanı kendine hayran bırakmaktadır. Hareketleriyle, sesleriyle, şekilleriyle, beslenmeleriyle, yaşam şekilleriyle her biri apayrı bir alem ve her biri ayrı bir sanat harikası, mükemmel bir tasarım eseri.

İnsan ise, bütün bunların ötesinde başlı başına son derece mükemmel bir tasarım ve olağanüstü bir sanat eseridir.

“Gerçekten biz insanı en güzel şekilde yarattık.” (Tin 4)

İnsanın gözü, şu anda var olan en mükemmel kameraların dahi çok ötesinde ve üstünde bir mükemmelliğe sahiptir. İnsanın kulağı, yine şu anda var olan en mükemmel ses alıcı cihazlardan çok daha üstün özelliklere sahiptir. İnsanın midesi, belki de insanoğlunun hiçbir zaman ulaşamayacağı mükemmel bir fabrika ve laboratuardır. Yenilenleri kana, süte, ete ve diğer besinlere dönüştürebilen mide, aynı zamanda yenilenlerin içindeki bütün maddeleri de birbirinden en ince ayrıntısına kadar ayrıştırmayı yapabilmektedir. Ancak şu anki ilim ve teknikle kan, süt veya et, hiçbir fabrikada ve laboratuarda üretilememektedir.

Dünyadaki hiçbir insan, hiçbir hususiyetiyle diğer bir insan ile aynı değildir. Yeryüzünde milyarlarca insan yaşadığı halde, hiç birinin parmak izi, deri yapısı, saç ve kıl dokusu, göz yapısı, diş yapısı, sesi, DNA yapısı ve diğer bedensel özellikleri birbirinin aynısı değildir, hepsi birbirlerinden tamamen farklıdır. Aynen bunun gibi, hiçbir insanın manevi özellikleri de birbiriyle aynı değildir.

Bütün bunlar; her şeye gücü yeten ve alemlerin Rabbi olan Allah’ın (cc) varlığının birer ayet ve delilleri olduğu gibi, Allah’ın (cc) Alim, Kadir ve Musavvir isimlerinin de tecellisidir. O (cc); bunlarla kendi yücelik ve sanatını kullarına gösterir, ta ki kulları O’nu tanısınlar, üstünlük ve kemal sıfatlarını bilsinler, Allah’ın (cc) her şeye hükmünü geçirdiğini görsünler, kulluklarının farkında olup yalnız O’na ibadet etsinler.

EL ĞAFFAR

Bu ismi şerif; mağfireti ve bağışlaması bol olan, çok çok olan anlamındadır. Kök itibariyle, örtmek ve korumak anlamına gelen bu ismi şerif; Allah’ın (cc), Mü’min kullarının günahlarını örttüğünü, razı olduğu kullarını günahlardan koruduğunu ifade etmektedir.

“Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi, güçlüdür, çok bağışlayandır.” (Sad, 66)

Bir hayat sınavından geçirilmek üzere şu yeryüzünde yaratılan ve Allah’a (cc) ibadet etmekle yükümlü tutulan insan, her an günah işleyebilir. Yaşadığı ortamın etkisinde kalır, nefsinin isteklerine boyun eğer, yokluğun beraberinde getirdiği sıkıntı veya bolluğun beraberinde getirdiği imkanlar karşısında sabrını yitirir ve nihayet günahlara dalar. Çünkü zayıftır, güçsüzdür.

Allah (cc) ise, mağfireti sonsuzdur, kullarının zayıflık ve güçsüzlüklerine karşı onları kendi hallerine bırakmaz, günahlarına karşı onları hemen cezalandırmaz, onlara mühlet verir, onlara pişmanlık ve tevbe imkanı verir, tevbe ettiklerinde onların günahlarını fazlasıyla bağışlar, hatta zayıflık ve çaresizliğini O’na şikayet edip daima O’ndan korunma isteyen gayret sahibi Mü’min kullarını günahlara karşı korur. Nihayet şu anki hayat, bir sınav hayatıdır ve insanın şu yeryüzünde bulunması bir kereliğe mahsustur. Bir daha insan bu yeryüzüne gelmeyecek ve ikinci bir defa tekrar hayat sınavından geçmeyecektir.

“Eğer Allah, yaptıkları yüzünden insanları (hemen) cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmazdı. Fakat Allah, onları belirtilmiş bir süreye kadar erteliyor. Vakitleri gelince (gerekeni yapar). Kuşkusuz Allah, kullarını görmektedir.” (Fatır 45)

Ancak buna rağmen ne yazıktır ki pek çok insan bunları görmezden geliyor. Bu dünyada bir hayat sınavından geçtiğini, ölümden sonra tekrar diriltilip hesaba çekileceğini ve içinde bir daha ölüm olmayan ahiret aleminde cehennem veya cennette kalacağını hiç hesaba bile katmıyor. Bir çoğu ise, buna inandığı ve hesaba kattığını söylediği halde günahlar içinde yüzüyor, İslam’a aykırı ve hatta zarar veren faaliyetler içinde bulunuyor. Eğer insanoğlu günah işlemekte ısrarlı olmazsa, Allah’ın (cc) kendisine verdiği bunca nimetlere nankörlük etmezse ve Rabbine karşı isyankarlık yapmazsa, Allah (cc) neden ona azap etsin. 

“Eğer siz iman eder ve şükrederseniz, Allah size neden azap etsin! Allah şükre karşılık veren ve her şeyi bilendir.” (Nisa 147)

Mü’min olan birinin her amelinde ahiretin hesabını yaparak hareket etmesi gerekir. Her an hata ve günaha bulaşabileceğini unutmadan, Ğaffar olan Allah’a (cc) dönmesi, istiğfar etmesi ve O’ndan bağışlanma dilemesi gerekir. “Ve muhakkak ki ben, tevbe eden, iman edip salih amel işleyen, sonra da doğru yolda giden kimse için çok çok bağışlayıcıyım.” (Taha 82)

Bununla birlikte, yaptığı ibadet ve taatla Allah’ın (cc) kendisi üzerindeki hakkını ifa edemeyeceğini, nimetlerine karşılık borcunu ödeyemeyeceğini unutmamalıdır. Çünkü insanı yoktan var edip ona hayat veren Allah’ın (cc), gerek bu dünyada verdiği ve gerekse ahirette (cennette) Mü’min kullara hazırlamış olduğu sonsuz nimetlere karşılık ne yapılsa da azdır, bu hak ödenemez. Bu nedenle yapılan amellere değil, Allah’ın (cc) sonsuz merhamet ve bağışlamasına sığınmak ve güvenmek gerekir.

Buhari’nin Ebu Hüreyre’den (ra) yaptığı bir rivayette: “Orta yolu tutun, güzele yakın olanı arayın, sabah vaktinde, akşam vaktinde, bir miktar da gecenin son kısmında yürüyün (ibadet edin), ağır ağır hedefe varabilirsiniz. Unutmayın ki sizden hiç kimseye, yaptığı amel cenneti kazandırmayacaktır” buyurdu. “Sen de mi (amelinle cennete gidemeyeceksin) ey Allah'ın Resulü?” dediler. “Evet, ben de. Allah, affı ve rahmeti ile muamele etmezse ben de!” dedi. (Buhari, Rikak 18)

Allah’a emanet olun.

M. ALİYÊ XERZÎ

Diger Basliklar
   ESMA ÜL HÜSNA -44
   ESMA ÜL HÜSNA -43
   ESMA ÜL HÜSNA -42
   ESMA ÜL HÜSNA -41
   ESMA ÜL HÜSNA -40
   ESMA ÜL HÜSNA -39
   ESMA ÜL HÜSNA -38
   ESMA ÜL HÜSNA -37
   ESMA ÜL HÜSNA -36
   ESMA ÜL HÜSNA -35
   ESMA ÜL HÜSNA -34
   ESMA ÜL HÜSNA -33
   ESMA ÜL HÜSNA -32
   ESMA ÜL HÜSNA -31
   ESMA ÜL HÜSNA -30
   ESMA ÜL HÜSNA -29
   ESMA-ÜL HÜSNA -28
   ESMA-ÜL HÜSNA -27
   ESMA-ÜL HÜSNA -26
   ESMA-ÜL HÜSNA -25
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git