Allah’ın
adıyla!
ALLAH’IN GÜZEL İSİMLERİ
EL-VELİYY
Bu ismi şerif; iyi kullarına dost olan anlamındadır.
Buna göre Allah (cc); mü’min kullarının dostudur, onlara her türlü yardımda
bulunur ve destekler, maddi ve manevi sıkıntılarını giderir, hayırlı işlerinde
onları muvaffak kılar.
“Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan nura çıkarır……….”
(Bakara 257)
İnsan,
hiçbir yönüyle kendisine yeterli gelmemektedir. Maddi ve manevi her açıdan
ihtiyaç halindedir. Hayatını sürdürebilmek için desteğe ve yardıma muhtaçtır.
Barınma ihtiyacı duyar, yeme ve içme ihtiyacı duyar, giyinme ihtiyacı duyar,
ulaşım ve iletişim alanında vasıtalara ihtiyaç duyar, ev eşyalarına ihtiyaç
duyar ve hakeza. Ancak bunların hepsini kendi başına temin etme imkanına sahip
değildir. İnşaat ustasına, çiftçiye, terziye, bakkala, esnafa, memura, komşuya,
akrabaya, tanıdığa ihtiyaç duyar. Her birinden ayrı bir ihtiyacını karşılar.
Onun için insanlar toplu halde yaşarlar, aralarında sosyal münasebetler gelişir.
Hal böyle olunca, insanlar arasında dostluklar oluşur. Dost olanlar, karşılıklı
olarak birbirlerinden yardım ve destek beklerler. Bu yüzden, imkan sahibi
insanlardan veya farklı kesimlerden dostu çok olanların, çevrelerinde bir
itibarları ve nüfuzları olur.Çünkü her bir dost, aynı zamanda bir imkan demektir
ve dost sayısı ne kadar çok olursa, imkanlar o kadar fazla demektir.
Bundan dolayı insanlar arasındaki dostluk ilişkilerinin yaşam içinde önemi
büyüktür. Ancak bu dostlukların hangi temel etkenlere dayandığı çok daha
önemlidir. İnsanlar arasındaki dostluk iki çeşittir. Birincisi; maneviyata ve
manevi sebeplere dayalı dostluklardır. İkincisi; maddiyata ve maddi sebeplere
dayalı dostluklardır.
Maddi sebeplere dayalı dostluklar, çıkar ve menfaate dayalıdır, geçicidir,
dünyalıktır. Bu dostluklarda karşılık beklemeden herhangi bir fedakarlık söz
konusu olmamaktadır. Menfaatin bittiği yerde, dostluk da sona ermiş olur.
Manevi sebeplere dayalı dostluklar ise, inanç ve manevi değerlere dayalıdır.
Çıkar ve menfaate bakmaz. Bu yüzden mü’minler arasındaki dostluklar, rıza–i
ilahiyi hedef alır.
Ancak bu imtihan diyarında ihtiyaçlar çok ve çeşitlidir. İnsanın güç ve
imkanları ise sınırlıdır. Dolayısıyla insanlar dost olsalar bile, birbirlerinin
ihtiyaçlarını tas tamam karşılayamazlar. Birçok dostumuz vardır ki, yıllarca
birbirimizi göremeyiz, birçok dostumuz olur ki, elinde hiçbir imkanı bulunmaz ve
birçok dostumuz olur ki, ihtiyaç anında yanıbaşımızda bulunamaz, bulunsa bile
yardım ve destek namına elinden bir şey gelmez. Nihayet insandır, yapacağı
şeyler sınırlıdır, her ihtiyacı karşılayabilmekten ve her desteği sunabilmekten
uzaktır.
Bu yüzden mutlak dost, sadece Allah’tır. Dostluğu daimi olan, her türlü yardımı
yapabilen, sınırsız destek verebilen, maddi ve manevi her türlü ihtiyacı kamil
manada karşılayabilen ve bunların hiç birine karşı herhangi bir karşılık
beklemeyen, çünkü hiçbir eksiği ve ihtiyacı olmadığı gibi bütün hazinelerin
sahibi olan ve hazineleri hiç tükenmeyen, her şeyin O’na muhtaç olduğu mutlak
güç ve kudret, sadece Allah’tır.
“……..Allah size dost olarak da yeter, yardımcı olarak da yeter.” (Nisa 45)
Allah (cc), mü’min kullarının hem dünyada ve hem de ahiretteki gerçek dostudur.
Onları hem maddi ve hem de manevi yönden destekler, yardımsız bırakmaz, bütün
ihtiyaçlarını karşıladığı gibi, her türlü nimeti bağışlar, dünyada zafer verir,
aziz eder, ahirette sonsuz saadete kavuşturur.
O halde, Mü’min kulların dayanıp güveneceği asıl ve mutlak dost Allah’tır. Her
işlerinde O’na güvenir, O’na dayanır ve O’ndan talep ederler. O’dan yardım diler
ve O’ndan destek beklerler. Kendileri gibi birer kul olan diğer insanlara baş
eğmez, onlardan medet ummazlar. Yardımda da, destekte de onların birer vesileden
öteye geçmediğini bilirler.
El-HAMÎD
Bu ismi şerif; hamd ve senaya layık olan, ancak kendisine hamd edilen, bütün
varlığın diliyle övülüp medhedilenyegane varlık anlamlarına gelmektedir.
Buna göre Allah (cc); hamd edilmeye layık tek varlıktır, bütün mevcudat O’nu
tesbih ve takdis etmektedir, bütün hamd ve senalar O’na mahsustur.
“Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ı tesbih eder. Mülk O'nundur,
hamdO'nadır. O her şeye kadirdir.” (Teğabun 1)
“Hamd, göklerde ve yerde bulunanların hepsinin sahibi olan Allah'a mahsustur.
Ahirette de hamd O'na mahsustur. O, hikmet sahibidir, (her şeyden) haberi
olandır.” (Sebe 1)
Allah’ın (cc); zatında, sıfatlarında ve fiillerinde hiçbir kusur, eksiklik ve
yetersizlik yoktur. Her yönüyle kamildir. Bütün kainatın yaratıcısıdır. Bütün
canlılara hayat bahşeden, yaşatan ve idare edendir. Her varlığa hükmünü
geçirendir. Yaratmış olduğu her varlığa bir şekil ve düzen vermiştir. Her
canlıya, hayatını devam ettireceği bir ortam hazırlamış ve özellik vermiştir.
Böylece canlı ve cansız bütün varlıklar üzerinde mutlak hüküm sahibi olup,
kainatın her zerresinde O’nun sünneti caridir. Dolayısıyla her varlık, sahip
olduğu özellikler ve hayat akışı içindeki konumu itibariyle, Allah’ın (cc) tayin
ettiği sünnet üzere bulunmaktadır. Aynı şekilde her canlı, sahip olduğu
özellikler ve yaşam şekli itibariyle, Allah’ın (cc) tayin ettiği sünnet üzere
bulunmaktadır. Denizin derinliklerindeki bir balığın sahip olduğu özellikler ve
yaşam şekli, kendisine tayin edildiği hal üzere olduğu gibi, yeryüzündeki bir
karıncanın veya gökyüzünde uçan bir kuşun sahip olduğu özellikler ve yaşam
şekilleri de, kendilerine tayin edildiği hal üzere devam etmektedir. Her biri,
adeta hayat içindeki rollerini oynamaktadırlar. Böylelikle Allah’ın koymuş
olduğu sünnet üzere yaşamaklaher biri, O’nu tesbih etmekte, yüceltmekte ve kendi
lisanıyla hamd etmektedir.
Bu, canlı ve cansız bütün varlıkların sahip olmaları ve üzerinde karar kılmaları
gereken bir haldir. İnsan dışındakiler, kainatın yaratıcısı olan Allah’a
teslimiyet içinde bulunmakta ve kendilerine verilen özelliklere uygun bir
şekilde varlıklarını sürdürmektedirler. Dolayısıyla her biri, Rablerine isyan
etmeden, teslimiyet ve itaat içinde, kendi dilince tesbih ve takdis etmektedir.
Allah (cc); kainattaki her varlığın bu hal üzere bulunduğunu beyan etmekte ve
insanların da buna katılmasını, Rabbini tanıyıp O’na hakkıyla iman ederek teslim
olmasını istemektedir.
“Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar O'nu tesbih eder; O'nu hamd ile tesbih
etmeyen hiçbir şey yoktur; fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız.” (İsra
44)
Bu ise, Allah’ın (cc) hamd edilip övülmeye layık olan tek varlık olduğunun
göstergesidir. Kainatınyaratıcısı, bütün varlıkları hükmü altına alan, her şeye
boyun eğdiren, bütün canlı varlıkları yaşatan Allah’ın (cc) şanı gerçekten çok
yücedir, ilmi ve kudreti sınırsızdır. Böyleyken, övülmeye ve hamd edilmeye,
tesbih ve takdis edilmeye layıkyeganemabuddur. O, yerde de, göklerde de
Hamîd’dir.
İnsan ise, akıl sahibi olmasından dolayı bunu en iyi anlaması ve uygulaması
gereken bir konumdadır. Ancak ne var ki, kendilerine akıl gibi bir cevher
bahşedildiği halde, insanların bir kısmı Allah’a iman etmemekte, isyan etmekte
ve varlığın hakikatlerine aykırı bir yol tutmaktadırlar. Böylece bütün
varlıklara da muhalefet etmekte ve onlardan ayrılmaktadırlar.
Mü’minler ise, sahip olduğu iman ve Rabbine karşı kulluk vazifelerini yerine
getirmekle, varlığın hakikatleriyle uyum içinde olduğu gibi, bütün varlıklarla
da birlik ve beraberlik içinde hak üzere yol almaktadırlar.
Allah’a emanet olun.
M. ALİYÊ XERZÎ
|