Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Gözleri horluktan asagi düsmüs bir halde kendilerini zillet bürür. Halbuki onlar, sapasaglam iken de secdeye davet ediliyorlardi (fakat yine secde etmiyorlardi). Kalem/43

Bir Hadis:
Müslüman, dilinden ve elinden diğer müslümanların güvende olduğu, mü’min de insanların malları ve canları hususunda kendisine güvendiği kişidir. (Tirmizi, İman 12)
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

ESMA ÜL HÜSNA -30

Allah’ın adıyla!

ALLAH’IN GÜZEL İSİMLERİ

EL-VELİYY


Bu ismi şerif; iyi kullarına dost olan anlamındadır.

Buna göre Allah (cc); mü’min kullarının dostudur, onlara her türlü yardımda bulunur ve destekler, maddi ve manevi sıkıntılarını giderir, hayırlı işlerinde onları muvaffak kılar.

“Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan nura çıkarır……….” (Bakara 257)

İnsan, hiçbir yönüyle kendisine yeterli gelmemektedir. Maddi ve manevi her açıdan ihtiyaç halindedir. Hayatını sürdürebilmek için desteğe ve yardıma muhtaçtır. Barınma ihtiyacı duyar, yeme ve içme ihtiyacı duyar, giyinme ihtiyacı duyar, ulaşım ve iletişim alanında vasıtalara ihtiyaç duyar, ev eşyalarına ihtiyaç duyar ve hakeza. Ancak bunların hepsini kendi başına temin etme imkanına sahip değildir. İnşaat ustasına, çiftçiye, terziye, bakkala, esnafa, memura, komşuya, akrabaya, tanıdığa ihtiyaç duyar. Her birinden ayrı bir ihtiyacını karşılar. Onun için insanlar toplu halde yaşarlar, aralarında sosyal münasebetler gelişir.

Hal böyle olunca, insanlar arasında dostluklar oluşur. Dost olanlar, karşılıklı olarak birbirlerinden yardım ve destek beklerler. Bu yüzden, imkan sahibi insanlardan veya farklı kesimlerden dostu çok olanların, çevrelerinde bir itibarları ve nüfuzları olur.Çünkü her bir dost, aynı zamanda bir imkan demektir ve dost sayısı ne kadar çok olursa, imkanlar o kadar fazla demektir.

Bundan dolayı insanlar arasındaki dostluk ilişkilerinin yaşam içinde önemi büyüktür. Ancak bu dostlukların hangi temel etkenlere dayandığı çok daha önemlidir. İnsanlar arasındaki dostluk iki çeşittir. Birincisi; maneviyata ve manevi sebeplere dayalı dostluklardır. İkincisi; maddiyata ve maddi sebeplere dayalı dostluklardır.

Maddi sebeplere dayalı dostluklar, çıkar ve menfaate dayalıdır, geçicidir, dünyalıktır. Bu dostluklarda karşılık beklemeden herhangi bir fedakarlık söz konusu olmamaktadır. Menfaatin bittiği yerde, dostluk da sona ermiş olur.

Manevi sebeplere dayalı dostluklar ise, inanç ve manevi değerlere dayalıdır. Çıkar ve menfaate bakmaz. Bu yüzden mü’minler arasındaki dostluklar, rıza–i ilahiyi hedef alır.

Ancak bu imtihan diyarında ihtiyaçlar çok ve çeşitlidir. İnsanın güç ve imkanları ise sınırlıdır. Dolayısıyla insanlar dost olsalar bile, birbirlerinin ihtiyaçlarını tas tamam karşılayamazlar. Birçok dostumuz vardır ki, yıllarca birbirimizi göremeyiz, birçok dostumuz olur ki, elinde hiçbir imkanı bulunmaz ve birçok dostumuz olur ki, ihtiyaç anında yanıbaşımızda bulunamaz, bulunsa bile yardım ve destek namına elinden bir şey gelmez. Nihayet insandır, yapacağı şeyler sınırlıdır, her ihtiyacı karşılayabilmekten ve her desteği sunabilmekten uzaktır.

Bu yüzden mutlak dost, sadece Allah’tır. Dostluğu daimi olan, her türlü yardımı yapabilen, sınırsız destek verebilen, maddi ve manevi her türlü ihtiyacı kamil manada karşılayabilen ve bunların hiç birine karşı herhangi bir karşılık beklemeyen, çünkü hiçbir eksiği ve ihtiyacı olmadığı gibi bütün hazinelerin sahibi olan ve hazineleri hiç tükenmeyen, her şeyin O’na muhtaç olduğu mutlak güç ve kudret, sadece Allah’tır.

“……..Allah size dost olarak da yeter, yardımcı olarak da yeter.” (Nisa 45)

Allah (cc), mü’min kullarının hem dünyada ve hem de ahiretteki gerçek dostudur. Onları hem maddi ve hem de manevi yönden destekler, yardımsız bırakmaz, bütün ihtiyaçlarını karşıladığı gibi, her türlü nimeti bağışlar, dünyada zafer verir, aziz eder, ahirette sonsuz saadete kavuşturur.

O halde, Mü’min kulların dayanıp güveneceği asıl ve mutlak dost Allah’tır. Her işlerinde O’na güvenir, O’na dayanır ve O’ndan talep ederler. O’dan yardım diler ve O’ndan destek beklerler. Kendileri gibi birer kul olan diğer insanlara baş eğmez, onlardan medet ummazlar. Yardımda da, destekte de onların birer vesileden öteye geçmediğini bilirler.

El-HAMÎD

Bu ismi şerif; hamd ve senaya layık olan, ancak kendisine hamd edilen, bütün varlığın diliyle övülüp medhedilenyegane varlık anlamlarına gelmektedir.

Buna göre Allah (cc); hamd edilmeye layık tek varlıktır, bütün mevcudat O’nu tesbih ve takdis etmektedir, bütün hamd ve senalar O’na mahsustur.

“Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ı tesbih eder. Mülk O'nundur, hamdO'nadır. O her şeye kadirdir.” (Teğabun 1)

“Hamd, göklerde ve yerde bulunanların hepsinin sahibi olan Allah'a mahsustur. Ahirette de hamd O'na mahsustur. O, hikmet sahibidir, (her şeyden) haberi olandır.” (Sebe 1)

Allah’ın (cc); zatında, sıfatlarında ve fiillerinde hiçbir kusur, eksiklik ve yetersizlik yoktur. Her yönüyle kamildir. Bütün kainatın yaratıcısıdır. Bütün canlılara hayat bahşeden, yaşatan ve idare edendir. Her varlığa hükmünü geçirendir. Yaratmış olduğu her varlığa bir şekil ve düzen vermiştir. Her canlıya, hayatını devam ettireceği bir ortam hazırlamış ve özellik vermiştir. Böylece canlı ve cansız bütün varlıklar üzerinde mutlak hüküm sahibi olup, kainatın her zerresinde O’nun sünneti caridir. Dolayısıyla her varlık, sahip olduğu özellikler ve hayat akışı içindeki konumu itibariyle, Allah’ın (cc) tayin ettiği sünnet üzere bulunmaktadır. Aynı şekilde her canlı, sahip olduğu özellikler ve yaşam şekli itibariyle, Allah’ın (cc) tayin ettiği sünnet üzere bulunmaktadır. Denizin derinliklerindeki bir balığın sahip olduğu özellikler ve yaşam şekli, kendisine tayin edildiği hal üzere olduğu gibi, yeryüzündeki bir karıncanın veya gökyüzünde uçan bir kuşun sahip olduğu özellikler ve yaşam şekilleri de, kendilerine tayin edildiği hal üzere devam etmektedir. Her biri, adeta hayat içindeki rollerini oynamaktadırlar. Böylelikle Allah’ın koymuş olduğu sünnet üzere yaşamaklaher biri, O’nu tesbih etmekte, yüceltmekte ve kendi lisanıyla hamd etmektedir.

Bu, canlı ve cansız bütün varlıkların sahip olmaları ve üzerinde karar kılmaları gereken bir haldir. İnsan dışındakiler, kainatın yaratıcısı olan Allah’a teslimiyet içinde bulunmakta ve kendilerine verilen özelliklere uygun bir şekilde varlıklarını sürdürmektedirler. Dolayısıyla her biri, Rablerine isyan etmeden, teslimiyet ve itaat içinde, kendi dilince tesbih ve takdis etmektedir.

Allah (cc); kainattaki her varlığın bu hal üzere bulunduğunu beyan etmekte ve insanların da buna katılmasını, Rabbini tanıyıp O’na hakkıyla iman ederek teslim olmasını istemektedir.

“Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar O'nu tesbih eder; O'nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur; fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız.” (İsra 44)

Bu ise, Allah’ın (cc) hamd edilip övülmeye layık olan tek varlık olduğunun göstergesidir. Kainatınyaratıcısı, bütün varlıkları hükmü altına alan, her şeye boyun eğdiren, bütün canlı varlıkları yaşatan Allah’ın (cc) şanı gerçekten çok yücedir, ilmi ve kudreti sınırsızdır. Böyleyken, övülmeye ve hamd edilmeye, tesbih ve takdis edilmeye layıkyeganemabuddur. O, yerde de, göklerde de Hamîd’dir.

İnsan ise, akıl sahibi olmasından dolayı bunu en iyi anlaması ve uygulaması gereken bir konumdadır. Ancak ne var ki, kendilerine akıl gibi bir cevher bahşedildiği halde, insanların bir kısmı Allah’a iman etmemekte, isyan etmekte ve varlığın hakikatlerine aykırı bir yol tutmaktadırlar. Böylece bütün varlıklara da muhalefet etmekte ve onlardan ayrılmaktadırlar.

Mü’minler ise, sahip olduğu iman ve Rabbine karşı kulluk vazifelerini yerine getirmekle, varlığın hakikatleriyle uyum içinde olduğu gibi, bütün varlıklarla da birlik ve beraberlik içinde hak üzere yol almaktadırlar.

Allah’a emanet olun.

M. ALİYÊ XERZÎ
 

Diger Basliklar
   ESMA ÜL HÜSNA -44
   ESMA ÜL HÜSNA -43
   ESMA ÜL HÜSNA -42
   ESMA ÜL HÜSNA -41
   ESMA ÜL HÜSNA -40
   ESMA ÜL HÜSNA -39
   ESMA ÜL HÜSNA -38
   ESMA ÜL HÜSNA -37
   ESMA ÜL HÜSNA -36
   ESMA ÜL HÜSNA -35
   ESMA ÜL HÜSNA -34
   ESMA ÜL HÜSNA -33
   ESMA ÜL HÜSNA -32
   ESMA ÜL HÜSNA -31
   ESMA ÜL HÜSNA -30
   ESMA ÜL HÜSNA -29
   ESMA-ÜL HÜSNA -28
   ESMA-ÜL HÜSNA -27
   ESMA-ÜL HÜSNA -26
   ESMA-ÜL HÜSNA -25
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git