Allah’ın
adıyla!
ALLAH’IN GÜZEL İSİMLERİ
EL–MUKADDİM
Bu ismi şerif; istediğini ileriye alan, öne geçiren anlamındadır.
Buna göre Allah (cc); olmasını istediği bir şeyi, dilediği şekilde
çabuklaştırır, onun hakkındaki hükmünü çabuk gerçekleştirir, dilediği kulunu,
dilediği yönden öne geçirir.
Bilindiği
gibi bu dünya bir imtihan diyarıdır ve insanlar burada bir hayat sınavından
geçirilmektedirler. Bu nedenle insana akıl ve irade verilmiş; inandığı ve
yaptığı şeyleri kendi iradesiyle seçip yapma imkanı tanınmıştır. Bununla beraber
insana, hem iyilikleri yapacak ve hem de kötülükleri yapacak şekilde çeşitli
duygu ve özellikler verilmiştir. Allah’a (cc) inanan ve Allah’ın razı olacağı
şekilde yaşayan insanlar olmakla birlikte, O’nu inkar eden ve razı olmadığı
şekilde yaşayan insanlar da vardır. Dolayısıyla iyilik yapan ve iyiliği
isteyenler olmakla birlikte, her türlü zulmü yapan ve kötülüğün her çeşidini
isteyenler de vardır. Aynı zamanda insanlar, hayata dair pek çok şey istedikleri
gibi, birçok şeyden de kaçınır ve istemezler. Birçok şeyi kendileri için hayır
bilirken, birçok şeyi ise şer görürler.
Bu yapısıyla insan, arzu ve ümit ettiği hususlarda çeşitli teşebbüslerde
bulunmaktadır. Birçok şeyin ardından koşar, çalışır, çabalar, hemen olmasını
ister, ancak birçok şeyin olmasını hiç istemez, karşısında durur, zıddına
çalışır. Hakikatinde ise, kendisi hakkında neyin hayırlı ve neyin şer olduğunu,
sahip olmak istediği konum ve durumun, yapmak istediği işin kendisi hakkında
nasıl bir netice getireceğini net olarak bilemez.
Allah (cc) ise her şeyi yaratan ve idare edendir. İlmi her şeyi kuşatmıştır.
O’nun ilmi açısından zaman ve mekanın hiçbir anlamı ve tesiri yoktur, neyin,
nerede, nasıl olacağını, insan için neyin hayırlı ve neyin şer olduğunu hakkıyla
bilmektedir.
Böylelikle, kullarına karşı sonsuz merhamet sahibi olan ve her işini hikmetle
yapan Allah (cc); onlara el–Mukaddim sıfatıyla yaklaşır, onların yararına olacak
şekilde istediği şeyi ileriye geçirir, çabuklaştırır, bu konudaki hükmünü hemen
gerçekleştirir. Aynı şekilde, istediği kulunu derecelerle yükseltir; kimine
maddi imkanlar vererek, kimine ilim ve hikmet vererek diğer kullarının önüne
geçirir.
EL–MUAHHİR
Bu ismi şerif; istediğini geriye alan, arkaya bırakıp tehir eden anlamındadır.
Buna göre Allah (cc); istediği bir şeyi, istediği şekilde erteler, onun
hakkındaki hükmünü hemen gerçekleştirmez ve geriye bırakır, kulların yaptıkları
kötü fiillere hemen karşılık vermez, onlara mühlet verir.
Allah (cc); dilediği şeyi ileriye alıp onun hakkındaki hükmünü çabuk
gerçekleştirdiği gibi, dilediği şeyi de geriye bırakır ve o konudaki hükmünü
geciktirir. Çünkü Allah (cc), kullarına karşı merhametle davranmayı ve
günahlarından dolayı onları af etmeyi önde tutar, gazaplanmayı ve cezalandırmayı
geriye bırakır. O’nun merhameti, gazabının önündedir, merhameti gazabını
geçmiştir.
Eğer Allah (cc), yaptıkları azgınlık ve zulümler nedeniyle kulları hemen
cezalandırsaydı, yeryüzünde tek bir insan kalmazdı. Allah’ın kendilerine verdiği
o kadar üstün özelliklere, sonsuz nimet ve büyük imkanlara rağmen, çoğu O’na
karşı isyankar davranmakta, bir çoğu üzerine düşen vazifeyi bir kenara bırakıp
nefsi arzularına uymakta, hiç biri O’na hakkıyla kulluğunu ifa etmemektedir.
Ancak Allah (cc), kullarının yaptıkları günah ve hatalarına, azgınlık ve
zulümlerine hemen mukabelede bulunmaz ve onlara mühlet verir, belli bir zamana
kadar fırsat ve imkan tanır.
“Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden cezalandıracak olsaydı, orada
(yeryüzünde) hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir müddete
kadar erteliyor. Ecelleri geldiği zaman onlar ne bir saat geri kalabilirler ne
de öne geçebilirler. “ (Nahl 61)
Allah (cc), kullarına karşı sonsuz merhamet sahibi olduğu gibi, yaptıkları
kötülüklere karşı da son derece sabırlıdır. Onlara ceza verme ve azap etme
yerine, mühlet verip, kendilerine gelmelerini, tevbe edip günahlarından
dönmelerini, cehenneme götüren yoldan dönüp cennette götüren yola girmelerini
ister, onlara imkan ve fırsat verir. Buna rağmen kötülüklerine devam ederlerse,
yaptıklarını karşılıksız bırakmaz. Kimin ne yaptığını en ince ayrıntısına kadar
bilir ve ahirette, yaptıklarının hesabını sorarak cezasını verir.
“Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak onları
(cezalandırmayı), korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor. “
(İbrahim 42)
O halde kula düşen, bir an önce geçmişinin muhasebesini yapmak, günah ve
hatalarından dolayı tevbe ve istiğfar etmek, Rabbine karşı kulluk vazifelerini
hakkıyla yerine getirmeye azmetmek ve O’na layık bir kul olmaya çalışmaktır.
EL–EVVEL
Bu ismi şerif; ilk, her şeyden önce olan, başlangıcı olmayan anlamındadır.
Buna göre Allah (cc); her şeyden önce vardır, O’dan önce hiçbir şeyin varlığı
söz konusu değildir, dolayısıyla varlığı kendindendir, başka bir varlığa bağlı
olması mümkün değildir ve varlığının bir başlangıcı yoktur.
Eğer Allah (cc) için bir başlangıç söz konusu edilse, bu durumda O’nun var
olmadığı bir dönem de kabul edilmiş olur ki; bu muhaldir ve mümkün değildir.
Çünkü daha önce var olmadığı halde sonradan var olan bir şey, kendi dışında
başka bir varlığa ihtiyaç duyar, kendiliğinden var olması mümkün değildir. Bu
ise, yaratılmış bir varlık olur ki bunun ilah olması mümkün olmaz. Mahluk olan
bir şeyin, Halık olanın özelliklerine sahip olması ve başka bir şeyi yaratması
ise asla mümkün değildir.
Halbuki kaniat ve içindeki her şeyin sonradan var olduğu, dolayısıyla
yaratıldığı kesindir. Kainatın içindeki hiçbir şey, kendiliğinden var olamaz,
her birinin varlığı ancak onları yaratan bir yaratıcıya bağlıdır. Bu yaratıcı
için ise, sonradan var olma gibi bir hususiyet düşünülemez. Onun için bir
başlangıç ve başkası tarafından var edilme gibi bir şey söz konusu edilemez.
Orun var olması, ancak ve ancak kendinden olur, varlığı için ihtiyaç duyduğu her
şey kendi zatında mevcut olur. İşte O, alemlerin yaratıcısı olan Allah’tır (cc).
“O; Evveldir (her şeyden öncedir)……….” (Hadid, 3)
EL–ÂHİR
Bu ismi şerif; son, her şeyden sonra olan, sonu olmayan anlamındadır.
Buna göre Allah (cc); varlığının sonu olmayan, her daim var olacak olan yegane
mabuddur.
Allah’ın (cc) varlığının başlangıcı olmadığı gibi sonu da yoktur. O’nun varlığı
için yokluk diye bir şey düşünülemez. Eğer Allah’ın varlığı için bir son ve yok
oluş söz konusu edilse, bu durumda varlığının bir başlangıcının da olduğu kabul
edilmiş olur ki bu, varlığının başka bir varlığa muhtaç olduğu anlamına gelir.
Bu da, O’nun (haşa!) Halık değil, mahluk olduğu iddiasını beraberinde getirir.
Bu ise mümkün değildir. Çünkü mahluk olan bir şey, Halık sıfatlarına sahip
olamaz ve yaratamaz. Halbuki kainat ve içindekilerin tümü sonradan meydana
gelmişlerdir ve tümü birer mahluktur.
O halde onları halk eden bir Halık vardır ve bu Halık, mahluk olamaz. İşte bu,
kainatı ve içindeki her şeyi yoktan yaratan Allah’tır (cc). O’nun varlığının
başlangıcı olmadığı gibi sonu da yoktur. Varlığı kendindendir ve varlığı için
ihtiyaç duyduğu her şey kendi zatında mevcuttur. O tektir, eşi ve benzeri
yoktur. Her şey yok olduktan sonra da o var olacaktır.
“……….O; Ahirdir (kendisinden sonraya hiçbir şeyin kalmayacağı son’dur)……” (Hadid,
3)
“Celâl ve ikram sahibi olan Rabbinin zâtı ise bâki (ölümsüz-daimi) kalacaktır”
(Er-Rahman 27)
“Ölümsüz ve daima diri olan Allah’a tevekkül et…….” (Furkan 58)
Allah’a emanet olun.
M. ALİYÊ XERZÎ
|