Allah’ın
adıyla!
ALLAH’IN GÜZEL İSİMLERİ
EZ–ZÂHİR
Bu ismi şerif; aşikar olan demektir.
Buna göre Allah (cc); her yerde ve her şeyde aşikardır, varlığı kendisini açıkça
göstermektedir.
Allah (cc); zatı itibariyle görünmez. Ancak varlığı ve vasıfları her şeyde
kendisini göstermektedir. Etrafımızda gördüğümüz canlı veya cansız bütün her
şeyde Allah’ın varlığının, birliğinin ve kemal sıfatlarının eserleri şüphe
götürmeyecek şekilde açıkça görülmektedir.
“Şüphesiz göklerde ve yerde inananlar için birçok deliller vardır.” (Casiye
3)
Bir
eser, nasıl ki sahibinin varlığını ve kabiliyetini gösteriyorsa, onu yapan bir
ustanın var olduğunu haber veriyor ve her zerresinde söz konusu ustanın
kabiliyetlerinin izini taşıyorsa, bundan çok daha açık ve kati bir şekilde, bu
kainat ve içindeki muhteşem düzen ve intizam da Allah’ın (cc) varlığını,
birliğini ve bütün kemal sıfatlara sahip olduğunu göstermektedir.
“Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca
gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden
gemilerde, Allah'ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda,
yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve yer ile gök arasında emre
hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünen bir toplum için (Allah'ın
varlığını ve birliğini ispatlayan) birçok deliller vardır.” (Bakara 164)
İşte Allah’ın (cc) Ez–Zahir olması; varlığının ve kemal sıfatlarının her yerde
ve her şeyde açık ve net olarak görülmesi demektir. Varlığı ve sıfatları, şüphe
götürmeyecek kadar açık bir şekilde akıl sahibi her insana aşikardır.
O, Evveldir, Ahirdir, Zahirdir, Batındır. O, her şeyi bilendir. (Hadid, 3)
EL–BÂTIN
Bu ismi şerif; gizli olan demektir.
Buna göre Allah (cc); hiçbir yerde ve hiçbir şeyde zatı itibariyle
görülmemektedir, zatı tamamen gizlidir.
Allah’ın (cc) varlığı ve kemal sıfatları her yerde açıkça görüldüğü halde,
varlığının şekli hiçbir şeyde ve hiçbir şekilde görülememektedir. Çünkü zatını
gizlemiştir. İnsan aklı O’nun varlığını ve kemal sıfatlarını kesin olarak idrak
edip kavradığı halde, varlığının şeklini kesin bir şekilde idrak edemez ve
kavrayamaz. Çünkü her şeyi Allah yaratmıştır ve kendi zatı, yarattığı bu
şeylerin hepsinden farklıdır. İnsan ise, ne kadar düşünürse düşünsün, ne hayal
ederse etsin, mahkumu olduğu maddenin dışına çıkamaz ve maddi alemin dışında
herhangi bir şeyi tasavvur edemez. Tasavvur edebildiği her şey, nihayet sonradan
var olmuş şeylerdir.
“Gözler O'nu göremez; halbuki O, gözleri görür. O, eşyayı pek iyi bilen, her
şeyden haberdar olandır.” (En’am 103)
Allah’ın (cc) zatının gizli olması, dünya hayatının bir imtihandan ibaret
olmasındandır. Eğer zatını gizlememiş olsaydı ve her insan O’nu kendi gözleriyle
rahat bir şekilde görebilseydi, o zaman imtihanın bir anlamı kalmazdı.
Gözleriyle Allah’ın zatını görmediği halde, aklını kullanarak varlığını kabul
eden ve O’na teslim olup kulluk vazifesini yapmaya çalışan insan ile, aklı
olduğu halde ve aklı sayesinde Allah’ın varlığını kesin bir şekilde idrak
edebildiği halde bunu görmezden gelen, duyduğu halde kulak asmayan ve
hakikatleri bir kenara itip nefsinin arzularına uyan insan arasında bir fark
kalmazdı.
Pek çok insan, aklı olduğu halde hakikatlerden yüz çevirmekte, Allah’ın (cc)
varlığı aşikar olduğu halde görmezlikten gelmekte, maddi gözü aklın idrakinin
önüne koyup Allah’ın zatını gözleriyle görmediği için varlığını da inkar
etmektedir.
“Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki, onlar bu delillerden yüzlerini
çevirip geçerler.” (Yusuf 105)
Gerçek akıl sahipleri ise; hem kendilerine hem de hayata karşı gerçekçidirler,
her şeye basiret ve ibret gözleriyle bakarlar, her işlerinde akl-ı selim yolunu
tutarlar, düşünür ve tefekkür ederler, hakikatleri görmezden gelmezler.
“Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit)
Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler
(ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz.
Bizi cehennem azabından koru!” (Al–i İmran)
Halbuki Allah (cc); maddi eşyayı görmeleri için insanlara nasıl ki maddi gözler
vermişse, mümkün ile muhal olanı ve hayatın hakikatlerini kavrayabilmeleri için
de kalp gözü diyebileceğimiz idrak güçleri vermiştir.
“Doğrusu size Rabbiniz tarafından basiretler (idrak kabiliyeti) verilmiştir.
Artık kim hakkı görürse faydası kendisine, kim de kör olursa zararı
kendinedir….” (En’am 104)
Netice itibariyle Allah (cc); varlığını ve kemal sıfatlarını aşikar, zatını ise
gizli kılmıştır. İnsan; aklı sayesinde O’nun varlığını ve sıfatlarını kati bir
şekilde idrak edebilmekte ve her şeyde görebilmekte iken, zatını kesinlikle
kavrayamamakta ve hiçbir şekilde görememektedir.
Allah’a emanet olun.
M. ALİYÊ XERZÎ
|