Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Gözleri horluktan asagi düsmüs bir halde kendilerini zillet bürür. Halbuki onlar, sapasaglam iken de secdeye davet ediliyorlardi (fakat yine secde etmiyorlardi). Kalem/43

Bir Hadis:
Müslüman, dilinden ve elinden diğer müslümanların güvende olduğu, mü’min de insanların malları ve canları hususunda kendisine güvendiği kişidir. (Tirmizi, İman 12)
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

ŞEHADETİNİN 18. Y...

ESMA ÜL HÜSNA -38

Allah’ın adıyla!

ALLAH’IN GÜZEL İSİMLERİ

EL–VÂLÎ

Bu ismi şerif; bütün mahlukatı idare edip işlerini yoluna koyan anlamındadır.

Buna göre Allah (cc); bütün kainatı ve içindekileri, sınırsız ilmi ve kudretiyle sevk ve idare etmekte, hikmet ve adaletiyle her şeyi yerli yerinde yapmaktadır.

Varlık alemindeki hiçbir şey başıboş değildir. Kainat ve içindeki her şey, mükemmel bir düzen ve intizam içindedir. Hayat, bu düzen ve intizam üzere devam etmektedir. Bu ise, kusursuz bir idare ile mümkündür.

Varlık alemine baktığımızda; cansızlar diye isimlendirdiğimiz cisimler, insanlar, hayvanlar, bitkiler, bütün bunların sahip olduğu özellikler, varlık alemindeki konum ve fonksiyonları, hareket ve yaşamları ile birbirleriyle olan münasebetlerinin tümü, hayatın devam etmesi için mükemmel bir sistem ve işleyiş içinde bulunmaktadırlar. Hepsinin merkezinde ise insan bulunmaktadır.

“De ki: Gökten ve yerden size rızık veren kimdir? Kulak ve gözlere kim hükmediyor? Diriyi ölüden çıkaran, ölüyü de diriden çıkaran kimdir? Her işi düzenleyip idare eden kimdir? Onlar: Allah'tır! diyecekler. O halde; O'na karşı gelmekten sakınmaz mısınız de.” (Yunus 31)

Güneş, ay, dünya, dünyayı saran tabakalar, su, toprak, hava, bitkiler….her biri üzerine düşeni yapmakta, kendisinden beklenen fonksiyonu icra etmekte ve asla bunun dışına çıkmamaktadırlar.

Bütün bunların her birine bir takım özellikler veren, icra edecekleri fonksiyona göre düzene koyan ve aralarında mükemmel bir nizam oluşturan Allah (cc); sonsuz kudret ve ilmiyle hepsini kontrolünde tuttuğu ve idare ettiği gibi, bütün insanları da aynı şekilde her yönleriyle kuşatmış olup onları kontrol ve idaresinde tutmaktadır. Bununla birlikte, imtihan vesilesiyle insanlara irade vermiş, istedikleri amellerde bulunmalarına müsaade etmiştir. Ancak hiçbir insan, O’nun kontrol ve idaresinin dışına çıkmaya güç yetirememekte, izin vermediği bir işi yapamamaktadır.

Aynı zamanda, kendisine yönelen ve kendisinden isteyen Mü’min kullarının işlerini yoluna koyar. Bunun için güzel sebepler hazırlar, hayırlı kapılar açar ve hayırlı işlerinde onları muvaffak kılar. Çünkü her şeyin idare ve kontrolü O’nun elindedir. İnsanlar kendi yanlarında her ne yaparlarsa yapsınlar, O bir şeyi diledi mi, O’nun dilediği şekilde olur. Mülk O’nundur, mülkünde tasarruf sahibi O’dur ve O, her şeye hükmünü geçirir.

EL–MÜTEÂLÎ
Bu ismi şerif; aklın tasavvur edebileceği her türlü özellik, hal ve tavırlardan yüce ve eksikliklerden münezzeh olan anlamındadır.

Buna göre Allah (cc); insan aklının hayal edebileceği her şeyden uzak, bunlardan pek yüce ve her kusurdan münezzehtir.

İnsan mahluktur, her yönüyle eksiktir. Aklı sınırlı, gücü sınırlı, hayali sınırlıdır. Allah (cc) ise Halıktır, bütün varlığın tek yaratıcısıdır ve O, hiçbir yönüyle yaratılmışlara benzememektedir. Dolayısıyla insan, Allah’ı hakkıyla hayal ve idrak edememektedir. O’nun zatı, sıfatları ve fiillerini hakkıyla kavrayamamaktadır.

İnsan, Allah (cc) hakkında her ne düşünürse düşünsün, O bundan başkasıdır. Zatında, sıfatlarında ve fiillerinde hiçbir eksiklik, kusur, hata ve yanlışlık yoktur. Her yönüyle kamildir, zatında ve sıfatlarında değişme olmaz. O, hiçbir şeye muhtaç değildir, ancak her şey O’na muhtaçtır. O’nun varlığının başlangıcı olmadığı gibi sonu da yoktur ve her şeyin yaratıcısı O’dur.

Dolayısıyla Allah (cc), el–Müteâlî’dir, yüceler yücesidir, aklın ve hayalin ulaşamayacağı yüceliktedir.

“Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah onların vasıflandırmalarından yücedir, münezzehtir.” (Zuhruf 82)

“O’nun benzeri hiçbir şey yoktur” (Şura 11)

“Hiçbir şey O’na denk değildir” (İhlas 4)


EL–BERR
Bu ismi şerif; kullarına karşı çok şefkatli olup iyiliği, ihsanı, keremi ve bahşetmesi çok olan anlamındadır.

Buna göre Allah (cc); kullarına karşı daima şefkatlidir, onlara kolaylık diler, lütuf, ihsan ve ikramda bulunur.

Allah (cc); bütün kainatın yaratıcısı ve sahibidir. Bütün hazineler O’nun elindedir ve O’nun hazineleri tükenmez. Bununla birlikte, kullarına karşı son derece şefkatli ve merhametlidir. Onlara daima kolaylık diler, zorluk dilemez. Kulların doğruluktan sapmaları ve kötülük yapmaları O’nu razı etmez, aksine doğruluk ve hayır üzere olmalarını ister ve bundan razı olur. Kullarına iyi olan şeyleri emredip kötü olan şeyleri nehyettiği gibi, onların da kendi aralarında iyiliği emredip kötülükten nehyetmelerini istemiştir. Kullarına karşı o kadar lütufkardır ki, yapmadıkları halde kalplerinden iyi bir şey geçirdiklerinde bile, yapmışlar gibi onlara mükafatını verir, ama kötü bir şey geçirdiklerinde, yapmayıncaya kadar onları cezalandırmaz.

“……….Hiç kuşkusuz Allah kullarına karşı çok şefkatlidir.” (Bakara 27)

“Şüphesiz, biz bundan önce O'na dua edip O’dan diliyorduk. Gerçekten O, iyiliği bol, merhameti çok olandır.” (Tur 28)


Allah’ın (cc) kullarına karşı çokça lütuf ve ikramda bulunduğu, yaşamın her alanında kendisini açıkça göstermektedir. İnsanlara o kadar çok ve çeşitli nimetler vermiştir ki, bunları saymaya kesinlikle ömür yetmez.

İnsanın sahip olduğu maddi ve manevi özelliklerin her biri başlı başına kıymeti ölçülmez birer nimettirler. Akılsız bir insana akıl vermek, hiç gözü olmayan birine göz vermek, dilsiz veya kulaksız birine dil ve kulak vermek mümkün müdür? İnsandaki duygular ise her biri apayrı birer alem. Sevgi, şefkat, merhamet, gülme gibi duygular olmazsa insan nasıl bir varlık haline gelir? Bunların yanısıra, cinslerini dahi tespit etmekte zorlandığımız kadar bol ve çeşitte olan yiyecek ve içecekler insanın hizmetine sunulmuştur.

“Eğer Allah'ın nimetlerini sayacak olursanız, onlar saymakla bitiremezsiniz. Hiç kuşkusuz Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.” (Nahl 18)

Ancak bütün kainatı ve içindekileri yaratıp insanı bu kainatın efendisi kılmasına, bütün eşyayı onun hizmetine sunup bu kadar nimet vermesine rağmen, pek çok insan nankörlük yapıp Rabbine karşı isyan etmekte, O’na kulluğu bırakıp nefsi arzularının peşinden koşmaktadır. Ama bu halde bile, hayattaki bütün nimetlerden istifade etmektedir.

ET–TEVVÂB
Bu ismi şerif; tevbeleri kabul edip günahları bağışlayan demektir.

Buna göre Allah (cc); hata ve günahlarından pişmanlık duyup bunlardan dönerek Rabbine yönelen kullarının tevbelerini kabul eder ve onların günahlarını bağışlar.

Tevbe, pişman olup dönmek demektir. Tevvab ise, tevbenin mübalağa sigasıdır ve tevbeleri çok çok kabul eden anlamındadır.

Bu dünya, imtihan dünyasıdır ve insan, bir hayat sınavından geçmektedir. Ölümden sonra, bu dünyada yaptıkları her şeyden dolayı hesaba çekilecek, kötülüklerine karşı ceza, iyiliklerine karşı mükafat görecektir ve bu imtihan bir kereliktir, bunun tekrarı söz konusu değildir. Mükafat yeri olan Cennet, insan aklının ve hayalinin tasavvur edemeyeceği güzelliklerle donatıldığı gibi, Cehennem de aynı şekilde tasavvur dahi edilemeyecek şekilde azap ve eziyetlerin görüldüğü kötü bir yerdir. Onun için insanın bu dünya hayatında iken yaptıkları şeyler son derece önemlidir. Onun ahiret hayatını belirlemektedir. Cennet veya Cehenneme açılan birer kapı hükmündedir.

İnsan ise zayıftır, eksiktir. Her zaman aynı derecede hareket edememektedir. Aklıyla hareket ettiği gibi, duygularıyla da hareket edebilmektedir. Çünkü içinde bulunduğu ortamın tesirinde kalmaktadır. Bu tesir bazen olumlu iken, bazen de olumsuz olabilmektedir. İçinde bulunduğu ortamda iyi insanlar olabileceği gibi, kötü insanlar da bulunabilmekte ve her zaman iyi insanların ortama hakim olması söz konusu olmayabilmektedir, bir çok kere kötü insanlar ortama hakim olup kötülüklerinin tesiri bütün ortamı kaplayabilmektedir.

Böylece birçok insan, bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek doğruluktan sapmakta ve kötülüklere bulaşmaktadır. Bazıları bunu benimsemekte, bilerek tercih etmekte ve bunda ısrar edip devam etmektedir. Ancak bazıları ise yaptığı kötülüklerden pişmanlık duymakta ve dönmek istemektedir. İşte burada, kullarına karşı sonsuz derecede şefkatli ve merhametli olan Allah (cc); onların imdadına yetişmekte, tevbelerini kabul edip günahlarını bağışlamaktadır.

Eğer Allah (cc); kullarına karşı Tevvab olmasaydı, onların yapmış oldukları günahlarını bağışlamaz ve gereken cezayı verecek olsaydı, hiçbir insan cezasız kalmaz, belki Cehennem insanların ahiretteki mekanı olacaktı. Allah (cc), bunu yapabilirdi. Hiçbir insan da ahirette buna itiraz edemezdi. Çünkü insanlara akıl ve düşünme yeteneği vermiş, onlara her dönemde peygamberler ve kitaplar göndererek hak ve batılı beyan etmiş, bu dünyadaki hayatın imtihan olduğunu, burada yapılanların hesabının ahirette sorulacağını, O’na kullukta bulunanların Cennete, isyan edenlerin Cehenneme konulacağını haber vermiştir.

“Eğer Allah'ın size bol lütfu ve merhameti olmasaydı ve Allah tevbeleri kabul eden hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı (haliniz nice olurdu.)?” (Nur 10)

Ancak Allah (cc); kullarına karşı son derece şefkatli ve merhametlidir. Onlara ceza değil, mükafat vermek ister. Bütün günahlarına rağmen, pişmanlık duyup tevbe edenlere kapıyı kapatmaz, aksine bütün kapıları açık tutar, tevbelerini kabul ederek onlara merhamette bulunur.

“İndirdiğimiz delilleri ve doğru yolu Kitab'ta insanlara açıkladıktan sonra gizleyen kimseler var ya, onlara hem Allah lanet eder, hem lanetçiler lanet eder. Ancak tevbe edenler, durumlarını düzeltenler ve gerçeği ortaya koyanlar müstesna. İşte onların tevbesini kabul ederim. Ben, tevbeleri çokça kabul eden ve çokça merhamet edenim.” (Bakara 159, 160)

Allah’a emanet olun.

M. ALİYÊ XERZÎ
 

Diger Basliklar
   ESMA ÜL HÜSNA -44
   ESMA ÜL HÜSNA -43
   ESMA ÜL HÜSNA -42
   ESMA ÜL HÜSNA -41
   ESMA ÜL HÜSNA -40
   ESMA ÜL HÜSNA -39
   ESMA ÜL HÜSNA -38
   ESMA ÜL HÜSNA -37
   ESMA ÜL HÜSNA -36
   ESMA ÜL HÜSNA -35
   ESMA ÜL HÜSNA -34
   ESMA ÜL HÜSNA -33
   ESMA ÜL HÜSNA -32
   ESMA ÜL HÜSNA -31
   ESMA ÜL HÜSNA -30
   ESMA ÜL HÜSNA -29
   ESMA-ÜL HÜSNA -28
   ESMA-ÜL HÜSNA -27
   ESMA-ÜL HÜSNA -26
   ESMA-ÜL HÜSNA -25
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git