Allah’ın
adıyla!
ALLAH’IN GÜZEL İSİMLERİ
EL–ĞANİYY
Bu ismi şerif; her şeyden müstağni olup hadsiz ve hesapsız bir şekilde zengin
olan demektir.
Buna göre Allah (cc); sınırsız bir zenginliğe sahiptir ve hiçbir şeye ihtiyacı
yoktur.
İnsanlar,
tarih boyunca zengin olmak istemiş ve zenginlik uğruna büyük çabalar sarf
etmişlerdir. Altın, gümüş, hayvanlar, araziler, sanat ve zanaat teknik ve
aletleri gibi şeylere sahip olmak ve hayatlarını zenginlik içerisinde geçirmek
istemişlerdir. Ferdi ve ailevi ihtiyaçların yanında, zamanın ve şartların
gerektirdiği diğer her türlü ihtiyaçlarını rahat bir şekilde karşılayabilmek,
istediği şekilde ve rahatlık içinde yaşayabilmek, başkalarına muhtaç olmamak ve
tabi bütün bunlar için servet ve imkan sahibi olmak istemişler ve bunun için her
türlü mücadeleyi yapmışlar. Çalışmış ve ter dökmüşler, savaşmışlar, öldürmüş ve
öldürülmüşler, çalmış ve soygun yapmışlar, hile yapıp aldatmışlar, kandırmış ve
kandırılmışlar, her türlü zulüm, zorbalık, baskı, şiddet ve fitneye bulaşmışlar.
Bunların hepsi, zengin olmak için.
Buna rağmen çoğu insan zengin olamamakta, isteyip arzu ettiği şeyleri, servet ve
imkanları elde edememektedir. Zengin olanların çoğu ise, zenginliği sebebiyle
şımarmakta, gururlanıp kibirlenmekte, insanlara üstten bakmakta, nefsi
arzularını tatmin etmek için her türlü haram ve kötülüğe bulaşmaktadır.
“……Onlar dünya hayatıyla şımardılar. Oysa ahiretin yanında dünya hayatı,
geçici bir faydadan başka bir şey değildir.” (Rad 26)
“Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi
hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi?...............”
(Bakara 258)
Halbuki insan, hiçbir zaman gerçek manada zengin olamamakta, sahip olduğu
zenginlik kendisini başkalarına muhtaç olmaktan kurtaramamakta, başına gelmesini
arzu etmediği ölümcül bir hastalığa, kaza, bela ve musibete karşı zenginliği
hiçbir fayda verememektedir. Bir kazada gözlerini kaybetse, dünyanın bütün
mücevherleri kendisinin olsa dahi onları geri getirememektedir. Çaresiz bir mide
hastalığına yakalansa, dünyanın tüm bankaları kendisinin olsa, istediği
yemekleri yiyemeyecektir. Allah (cc) dilemedikten sonra; insanüstü çabalar
gösterse, yine zengin olamayacak, zengin ise hiç ummadığı yerden başına gelen
bela ve musibetlerle bir anda tüm varlığını yitirecektir.
İşte zenginlik, insana nispetle böyledir ve insan, zayıftır, eksiktir, her hal ü
karda muhtaçtır. O halde dünyanın bütünü bir insanın olsa, yine de o insan
mutlak manada zengin sayılmaz ve muhtaç olmaktan kurtulamaz.
Allah’ın (cc) zenginliği ise, böyle değildir. O, hiçbir şeye muhtaç değildir.
O’nun yanında yok ya da mümkün olmayan diye bir şey yoktur. Her ne dilerse,
dilediğine sahip olmaktadır. Bununla birlikte zatı, ihtiyaç duyduğu her şeye
kamil bir şekilde sahiptir, dolayısıyla zatında ve aynı zamanda sıfatlarında
herhangi bir eksiklik söz konusu değildir ve bunun içindir ki herhangi bir şeye
ihtiyaç duymaz. O’nun için bir şeyin var olması veya yok olması, az olması veya
çok olması arasında herhangi bir fark yoktur. Çünkü dilediğini, dilediği kemiyet
ve keyfiyette yoktan var ettiği gibi, dilediğini, dilediği zamanda ve şekilde
yok eder.
O halde Allah (cc); mutlak zengin olduğu gibi, zenginliğine asla ve asla nihayet
yoktur. Bütün hazineler O’nun elindedir. Mülk O’nundur.
“Ey insanlar! Sizler Allah'a muhtaç olan fakirlersiniz. Allah ise hiçbir şeye
muhtaç olmayan zengindir ve her türlü övgüye layıktır.” (Fatır 15)
EL–MUĞNÎ
Bu ismi şerif; dilediğini, dilediği şekilde zengin eden demektir.
Buna göre Allah (cc); her kimi dilerse, dilediği şekilde ve dilediği kadar
zengin eder.
Bu dünya hayatı imtihandan ibarettir ve insanların tümü yaptıklarından dolayı
ahirette hesaba çekilecektir. Bu bakımdan zenginlik ve fakirlikle de imtihan
edilirler. Dolayısıyla Allah (cc); bizim bilmediğimiz ve ancak kendisinin
bildiği hikmetlere binaen, bazı insanları zengin eder, bazılarını ömürlerinin
sonuna kadar zengin olarak yaşatır. Bazılarını ise fakir bırakır, zengin iken
elindeki varlığını alıp fakir yapar. Kıyamet günü ise onlardan, içinde
bulundukları halin gereklerini yerine getirip getirmediklerini, sabredip
etmediklerini, şükredip etmediklerini sorar.
“Şüphesiz zengin eden de fakir eden de O’dur.” (Necm 48)
Mülk Allah’ındır. O, mülkünde dilediği şekilde tasarruf eder. Kulları üzerinde
de her türlü tasarrufa sahiptir. Her şey O’nundur ve O, her şeyin Rabbidir.
Dolayısıyla dilediğini zengin ve dilediğini de fakir kılar. Ancak Allah (cc)
bütün işlerini hikmetle yapar, kimi neden zengin ve kimi neden fakir kıldığını
ancak O bilir. Bununla birlikte, bütün işlerinde adalet ve denkliği gözetir,
hiçbir işinde kullarına haksızlık yapmaz.
Allah (cc); zengin etmek istediği kullarına esbap hazırlar. Bu sebepler
birbirlerini tamamlar ve o kulların zengin olmaları için uygun ortam ve şartlar
oluşur. Allah’ın (cc) dilediği zamana kadar ve dilediği şekilde bu devam eder.
Ancak burada şu hususu hatırlatmakta fayda vardır; Allah’ın zengin kıldıkları
iyi, fakir kıldıkları kötü kullardır gibi yanlış bir düşünceye kapılmak
yanlıştır. Bazı kullar vardır ki; Allah (cc) onları sever, onlara mal, servet ve
makam verir. Çünkü bu kullar, sahip olduklarıyla Allah yolunda mücadele eder, o
yolda harcarlar ve kullara hem maddi ve hem de manevi pek çok faydaları dokunur.
Bazı kullar da vardır ki; Allah’ı hiç tanımaz, O’na asla kulluk etmez, sadece ve
sadece dünya hayatını isterler, Allah da onlara istedikleri dünya hayatını, mal
ve mülkünü verir. Çünkü onların ahirette hiçbir nasipleri yoktur. Zaten
kendilerine verilen zenginliği de, onların küfrünü artırır.
Bu gibi tiplerin nasipleri sadece bu dünya hayatında olduğu için, kullarına
karşı her hal ü karda rahman olan Allah (cc) onlar hakkında şöyle buyurmaktadır:
“Eğer insanlar (onlara kanarak) küfre sapan bir ümmet haline gelmeyecek
olsalardı, Rahman olan Allah'ı inkar edenlerin evlerinin tavanlarını, üzerinde
yükseldikleri merdivenleri, evlerinin kapılarını, üzerine yaslanacakları
koltukları gümüşten yapar ve altın ziynetlerle işlerdik. Bunların hepsi ancak
dünya hayatının geçimliğidir. Ahiret ise, Rabbinin katında O'na karşı gelmekten
sakınanlaradır.” (Zuhruf 33,35)
Bazıları da vardır ki; zengin oldukları zaman Allah yolunda harcayacaklarını ve
Allah’a olan kulluklarını artıracaklarını söylerler. Allah (cc) ise onlara
hikmetle muamele eder, istedikleri zenginliği verir, onların gerçek yüzlerini
ortaya çıkarır. Bakarsın ki onlar, sözlerini unutmuş ve birer günahkar
olmuşlardır.
“Sanıyorlar mı ki, onlara verdiğimiz servet ve oğullar ile kendilerine faydalar
sağlamak için can atıyoruz? Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar.” (Mü’minun
55, 56)
Bazıları ise; Allah’a karşı samimidirler, ancak zavallı ve zayıf iradelidirler,
kendileri hakkında yanılgıya düşmektedirler, Allah’tan zenginlik istedikleri
halde Allah onları zengin kılmamaktadır. Çünkü zengin olduklarında günaha
dalacak ve zarar göreceklerdir. Bunu bilen Allah (cc), onlara karşı şefkat ve
merhametle muamele eder, onları bu halden korur ve istediklerini vermez.
Neticede bu dünya bir imtihandan ibarettir ve her insan, amelleriyle ve içinde
bulunduğu hal ile imtihandan geçirilmektedir. Allah (cc),kullarından bazılarını
zengin, bazılarını fakir kılar, zengin ettiğinden zenginliğin, fakir ettiğinden
ise fakirliğin gereklerini sorar. Önemli olan, insanın içinde bulunduğu halin
gereklerini yerine getirmesidir. Ahirette; kişi zenginlik veya fakirlik ile
değil, zengin olanın ne ölçüde şükrettiği ve zenginliğini hangi yolda sarf
ettiği, fakir olanın ise ne ölçüde sabrettiği ile hesaba çekilecektir.
EL–MÂNİU
Bu ismi şerif; dilemediği bir şeyin meydana gelmesine müsaade etmeyip engel olan
demektir.
Buna göre Allah (cc); dilemediği bir şeye mani olur ve onun olmasını engeller.
İnsan, her yönüyle eksiktir. Aklı ve bilgisi her şeye yetmez. Yapacağı bir işin
neticesini bilemez. Önünde nelerin olduğunu ve nelerle karşılaşacağını bilemez.
Bununla birlikte, pek çok işe koyulur ve pek çok istek ve arzularda bulunur.
Yaptığı iş de, istek ve arzuları da bitmez.
Ancak bütün işler Allah’ın emrine bağlıdır. Hiçbir iş yoktur ki Allah’ın izniyle
olmasın. Bir yaprak dahi Allah’ın bilgisinin ve izninin dışında yere düşmez.
Allah (cc), bir takım işlere, insanın bir takım istek ve arzularına müsaade
etmez ve onlara mani olur. Bunları da sebeplere bağlar ve olmamaları yönünde
sebepleri devreye koyar.
Allah (cc); hayırlı işlere mani olmaz, kendisine yönelen ve istekte bulunan
kullarının isteklerini de geri çevirmez, isteklerini, onların lehine olacak
şekilde ya bu dünyada veya ahirette yerine getirir veya başka hayırlı bir işe
tebdil eder. Ancak dilemediği ve razı olmadığı işlere müsaade etmez ve onlara
mani olur. Dilerse; Mü’min kullarının zararına olacak bela, musibet ve
felaketleri önler, şer güçlerinin onlara yönelik oyun ve tuzaklarına mani olur,
Müslüman toplum içine sokulmak istenen fitnelerin yer etmesini engeller. Bu
yönde yapılan girişimlerin sonuç vermemesi için esbap hazırlar.
“Rabbin fil sahiplerine neler etti, görmedin mi? Onların kötü planlarını boşa
çıkarmadı mı?.....” (Fil suresi 1,2)
“Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzaklarını bozdu. Allah, tuzak kuranların
hayırlısıdır.” (Al–i İmran 54)
Allah’a emanet olun.
M. ALİYÊ XERZÎ
|