ALLAH’IN SUBUTİ SIFATLARI
1- HAYAT: Diri olmak demektir. Bu sıfat, Allah’ın daima diri olduğunu ve diri olmadığı hiçbir anın bulunmadığını ifade eder. Bu sıfatın zıddı olan ölüm, Allah için mümkün olmayan ve düşünülmesi haram olan noksan sıfatlardandır. Yeryüzündeki bütün mahluklar, hayatlarını devam ettirmek için hava ve su gibi şeylere muhtaçtırlar. Ancak Allah’ın (cc), diri olması ve hayat sahibi olması için hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Varlık alemindeki her şeye hayat veren O’dur. O’nun varlığının başlangıcı ve sonu yoktur. O; kamil bir hayat sahibidir. Onun için her şey O’na muhtaçtır, O ise hiçbir şeye muhtaç değildir. Allah (cc); sonradan yaratılmışlara benzemediği için, hayatı da mahlukların hayatına benzememektedir. O’nun hayatı, zatıyla birlikte ezeli ve ebedi olup insan tasavvurunun dışındadır. Bitkiler de hayat sahibi olup doğar, yer, içer, büyür ve ölürler. Ancak yer değiştiremezler ve his sahibi değiller. Dolayısıyla kendilerinin dışındaki canlıların hayatlarının farkında değiller. Hayvanlar da hayat sahibidirler. Onlar da doğar, yer, içer, büyür, ürer ve ölürler. Ancak onlar bitkilerden farklı olarak yer değiştirebilirler, görürler, duyarlar, koku alırlar, tat alırlar ve hissederler. Ama buna rağmen insanların hayatlarını kavrayamazlar. İnsanlar ise hayvanlardan farklı olarak akıl sahibidirler, düşünür ve değerlendirme yapabilirler. Bütün bu mahlukatı yaratanın ve her şeye hayat verenin Allah (cc) olduğunu, dolayısıyla Allah’ın ezeli ve ebedi bir hayat sahibi olduğunu, bunun zıddının ise mümkün olmadığını kavrayabilirler. Ama nasıl ki bitkiler hayvanların ve hayvanlar da insanların hayatlarının mahiyetini kavrayamıyorlarsa, insanlar da Allah’ın hayat sıfatının mahiyetini tasavvur edemezler. Allah (cc), kendisini şöyle tavsif etmektedir: Size (ilk defa) hayat veren, sonra öldürecek olan, sonra da yeniden diriltecek olan O’dur. (Hac 66) Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. O daima diridir, bütün varlığın idaresini yürütendir. O’nu ne gaflet basar, ne de uyku. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. (Bakara 255) Ölümsüz ve daima diri olan Allah’a güvenip dayan. O’nu hamd ile tesbih et. (Furkan 58) İşte Rabbiniz Allah budur. O’ndan başka ilah yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O’na kulluk edin, O her şeye vekildir. (Enam 102) 2- İLİM: Bilmek demektir. Bu sıfat, Allah’ın her şeyi bildiğini, her şeyden haberdar olduğunu ve bilgisinin dışında hiçbir şeyin olmadığını ifade eder. Bu sıfatın zıddı olan cehalet, Allah için mümkün olmayan ve düşünülmesi haram olan noksan sıfatlardandır. Allah (cc) her şeyin yaratıcısı olduğuna göre, her şeyi bilendir ve her şeyden haberdar olandır. Akıl, bunun zıddını kabul etmemektedir. Çünkü bu mümkün değildir. Dolayısıyla Allah (cc), kainattaki bütün varlıkları bilen ve onlardan haberdar olandır. Ancak Allah’ın (cc) ilmi, zatı gibi ezelidir, sonradan oluşmamıştır. Eğer Allah’ın ilminin ezeli olmadığı düşünülürse, o taktirde ilminin olmadığı bir dönem düşünülmüş olur ki bu da Allah için noksanlık olup O’nun zati sıfatlarına tamamen aykırıdır. İlim, ya kadimdir veya hadistir. Hadis ilim, sonradan elde edilen ve varlık alemindeki eşya ve cisimlerin özellikleri, hareketleri ve cereyan eden hadiselerle ilgili bilgidir. Allah’ın ilmi ise kadimdir. Yarattığı her şey hakkında ezeli ve kamil bir ilme sahiptir. O’nun ilmi her şeyi kuşatmıştır, zamana bağlı değildir, geçmiş, şu an veya gelecek gibi kavramlar O’nun ilmi açısından bir farklılık arzetmemektedir, bütünü veya bütünün bir kısmını bilmek O’nun yanında aynıdır, ilminde unutkanlık veya eksiklik yoktur. Eğer Allah’ın bilmediği veya haberdar olmadığı bir şey düşünülürse, (velev ki bu, gözle görülmeyen atom çekirdeği kadar bile olsa) Allah’a noksan sıfatlar atfedilmiş olur ki bu da O’nun zati sıfatlarına aykırıdır. Örneğin; Allah’ın bilmediği ve haberdar olmadığı o şeyi Allah’tan başkasının yarattığı veya Allah’ın o şeyi yarattığı halde onu unuttuğu yada cansız tabiatın kendi kendine var olduğu gibi mümkün olmayan ve aklın kabul etmediği abes şeyler ortaya çıkar. Biz Allah’ı (cc) her türlü noksan sıfatlardan tenzih ederiz. Allah (cc), ilmini kendi kitabında tavsif etmektedir. Bu ayetlerden bir kısmı şu şekildedir: Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun; bilin ki O, kalplerin içindekini bilmektedir. Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır. (Mülk 13,14) Ne zaman sen bir işte bulunsan, ne zaman Kur’an’dan bir şey okusan ve siz ne zaman bir iş yaparsanız, o işe daldığınız zaman biz mutlaka üstünüzde şahidizdir. Ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir şey Rabbinden uzak (ve gizli) kalmaz. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü yoktur ki apaçık kitapta (levh-i mahfuzda) bulunmasın.(Yunus 61) Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.(En’am 59) 3- İRADE: Dilemek demektir. Bu sıfat, Allah’ın irade sahibi olduğunu, yarattığı şeyleri irade ettiğini, irade ettiğinin olmasına hiçbir şeyin engel olamadığını, iradesinin mutlak ve külli olduğunu ifade eder. Bu sıfatın zıddı olan iradesizlik, Allah için mümkün olmayan ve düşünülmesi haram olan noksan sıfatlardandır. Allah’ın iradesini kısıtlayan, engelleyen yada önüne geçen bir başka irade olamaz. Kainattaki hiçbir şey Allah’ın iradesinin dışında tasavvur edilemez ve Allah’ın iradesi olmadan hiçbir şey olmaz. Dünyanın dönmesi, gece ve gündüzün meydana gelmesi, mevsimlerin oluşması, rüzgazların çıkması, yağmurun yağması, bitkilerin yeşermesi, meyve vermesi, hayvanlar ve insanlar arasındaki günlük hareketlilikler, olaylar…bütün bunların hepsi, daha büyüğü ve daha küçüğü olan her şey Allah’ın iradesi sonucudur ve Allah’ın iradesi olmadan mümkün değildir. Çünkü Allah (cc); bütün mahluklar üzerinde mutlak ve aynı zamanda külli bir iradeye sahiptir. Burada şöyle bir soru akla gelebilir. Allah’ın mahluklar üzerindeki mutlak ve külli iradesi karşısında insanın iradesi nasıl izah edilebilir? İnsanın iradesi cüz’idir ve imtihan gereğidir. İnsan, bu dünyada bir hayat sınavından geçirilmektedir. Allah’a iman edip etmeme, O’nun emir ve yasaklarına gereği gibi uyup uymama, kısacası kulluk görevlerini hakkıyla yerine getirip getirmeme konusunda bir sınavdan geçirilmektedir. Tercihini ve kimliğini amelleriyle gösterip ortaya koyacaktır. Bu nedenle kendisine irade verilmiş ki kendi tercihini kendisi yapsın ve yaptıklarından sorumlu olabilsin. Ancak bu irade, cüz’idir ve Allah’ın külli iradesinin önüne geçemediği gibi ondan bağımsız da değildir. İnsan; yapmak istediği şeyi diler, murad eder, dolayısıyla ona yönelir, onu yerine getirmeye çalışır, Allah da onu halk eder. İnsanın bu iradesini kullanmaya ihtiyar denir. Örneğin; zehir öldürücüdür, yiyen kişinin bedeninde tahribatlar yapar ve ölmesine sebep olur. Bu, Allah’ın zehire ve insan bedenine vermiş olduğu özelliklerdir. Bu konuda insanın hiçbir tesiri yoktur. Ancak bir insan bir başka insanı öldürmek kastıyla ona zehir verse, onun ölümünden sorumlu olur. Çünkü ölümünü istemiş ve ölümüne sebebiyet verecek fiili gerçekleştirmiştir. İrade sıfatı konusunda Allah (cc) kendisini kendi kitabında tavsif etmektedir. Bu ayetlerden bazısı şu şekildedir: “Hiç şüphesiz Rabbin, dilediğini hakkıyla yapandır” (Hud 107) “Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri sadece ona “Ol” demesidir; o da hemen olur” (Yasin 82) “Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Seçim onlara ait değildir. Allah, onların ortak koştuklarından münezzeh ve yücedir” (Kasas 68) “Hiç şüphesiz Allah dilediğine hükmeder” (Maide 1) “Alemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe sizler bir şey dileyemezsiniz” (Tekvir 29) 4- KUDRET: Güç sahibi olmak demektir. Bu sıfat, Allah’ın güç sahibi olduğunu, her şeye gücünün yettiğini ve güç yetiremediği hiçbir şeyin mümkün olmadığını ifade eder. Bu sıfatın zıddı olan zaafiyet ve acziyet, Allah için mümkün olmayan ve düşünülmesi haram olan noksan sıfatlardandır. Allah’ın (cc) kudreti sonsuz ve sınırsızdır. Allah’ın kudretinin yüceliğine kainat en büyük delildir. Bu kainat ve içindeki bütün varlıklar Allah’ın kudretinin eseridir. Allah (cc), kudret sıfatıyla dilediğini yaratmaya ve dilediği şeyi yapmaya muktedirdir. O’nun kudreti mutlaktır ve küllidir. Kudretinin başlangıcı ve sonu olmadığı gibi azalma veya çoğalma da söz konusu değildir. Kudretinin önüne geçecek bir başka güç mümkün değildir. Kainattaki her şey O’nun kudretiyle ayakta durmakta ve varlığını devam ettirmektedir. Kudret mümkinata taalluk eder ve tesir bakımından iki şekildedir. Doğrudan tesir ve dolaylı tesir. Bu gün insanoğlu, Allah’ın kendisine verdiği sınırlar dahilinde bir çok şeye güç yetirebilmekte ve hükmetmektedir. Uzun mesafelere çok kısa bir müddet içinde havadan gidebilmekte, hem sesini ve hem de görüntüsünü dünyanın her tarafına ulaştırabilmekte, yerin kilometrelerce derinlerinden petrol ve diğer madenleri çıkarıp işlemekte, bütün bunlarda çalıştırılan makineleri üretmektedir. Akıl ve beden gücüyle bunların bir kısmına doğrudan tesir ederken bir kısmına da dolaylı tesir etmektedir. Örneğin; iletişim aracı olan televizyon ile anten ve verici istasyonlarını akıl ve beden gücüyle doğrudan yapabilmektedir. Ancak ses ve görüntüyü aklın ve bedenin doğrudan gücüyle kilometrelerce uzağa ulaştırması mümkün değildir, ancak meydana getirdiği bu vasıtalar kanalıyla yapmaktadır, yani dolaylı bir tesirle ses ve görüntüyü uzaklara ulaştırmaktadır. Çünkü insanın gücü cüz’idir ve sınırlıdır. Allah (cc) için ise böyle bir şey söz konusu değildir. Allah’ın gücü küllidir, mutlaktır ve sınırsızdır. İstediğine, istediği şekliyle hükmeder ve istediği her şeyi yapar. Bu konuda hiçbir vasıtaya ihtiyaç duymaz. Allah’ın (cc) kudretiyle ilgili bazı ayetler şu şekildedir: “Mutlak hükümranlık elinde olan Allah, yüceler yücesidir ve O’nun her şeye gücü yeter” (Mülk 1) “Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Allah’ın her şeye gücü yeter” (Al-i İmran 189) “Göklerin, yerin ve içlerindeki her şeyin mülkiyeti Allah'ındır, O, her şeye hakkıyla kadirdir” (Maide 120) “Ey insanlar, eğer O dilerse sizi ortadan kaldırıp yok eder de yerinize başkalarını getirir. Hiç şüphesiz Allah’ın gücü bunu yapmaya yeter” (Nisa 133) Allah’a emanet olun. M. ALİYÊ XERZÎ |