Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

KUR'AN VE HADİSLERDE RİSALET VE RESULLER -9- / M. ALİYÊ XERZÎ

KUR’AN VE HADİSLERDE GEÇEN KELİME VE KAVRAMLARLA İSLAMİ ANLAYIŞ ( IX )

 

Risalet; kelime olarak elçilik demektir. Resul ise elçi anlamına gelmektedir. 

Istılahtaki manalarına baktığımızda,

Risalet; Allah’ın (cc), ilahi hükümlerini (emir ve yasaklarını) insanlara tebliğ edip bildirmesi için bazı kullarını veya bu kullardan birini seçip bununla mükellef tutmasıdır. Yani ilahi hükümleri insanlara tebliğ etme mükellefiyetidir.

Resul ise; ilahi hükümleri insanlara tebliğ etmekle mükellef tutulan ve bu mükellefiyet gereği Allah’ın (cc) vahiyle kendisine bildirdiği emir ve yasakları insanlara tebliğ edip bildiren kimse demektir.

Allah (cc) tarafından seçilen ve kendilerine vahiy gelen kimselere “Resul” dendiği gibi “Nebi” de denmektedir. Ancak Nebi ile Resul arasında şöyle bir fark vardır. Allah’ın (cc) vahyine muhatap olan “Nebi”, Allah’ın (cc) vahiyle bildirdiklerini insanlara tebliğ eden “Resul” olup, Resul kavramı Nebi kavramından daha geniştir ve onu da kapsamaktadır. Dolayısıyla Resuller aynı zamanda Nebidirler, ancak Nebiler her zaman için Resul olmayabilirler. Nitekim birçok Peygamber vahiy ile muhatap olduğu halde, insanlara ilahi hükümleri tebliğ etmekle mükellef tutulmamışlardır. Buna göre; vahiyle muhatap olmaya Nübüvvet, vahiyle bildirilenleri tebliğ etme mükellefiyetine Risalet denir.

Kur’an’ı Kerim’de, ilk insan olan Hz. Adem’in (as) aynı zamanda ilk peygamber olduğu ifade edilmekte ve ardından her topluluğa peygamberlerin gönderildiğinden bahsedilmektedir. Ancak bunlardan sadece 28’inin ismi geçmekte ve bunlar hakkında bilgi verilmektedir. Bunlar; Adem, İdris, Nuh, Hud, Salih, Lut, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup, Yusuf, Eyyüb, Zülkifl, Şuayb, Musa, Harun, İlyas, Elyesa, Yunus, Davud, Süleyman, Zekeriyya, Yahya, İsa, Muhammed, Uzeyr, Lokman, Zülkarneyn (as)’dir. Bunlardan Uzeyr, Lokman ve Zülkarneyn’in ise Peygamber mi yoksa Allah’ın (cc) salih ve veli kulları mı oldukları hakkında ihtilaf vardır, çünkü peygamber olduklarına dair kesin bir hüküm mevcut değildir.

PEYGAMBERLER NEDEN GÖNDERİLİR

Bütün alemlerin yaratıcısı olan Allah (cc), insanı yaratıp varlık alemiyle tanıştırdı ve ona, ahiret denilen sonsuz hayatı hazırladı. Onu; gören, duyan, konuşan, lezzet alan, akleden, düşünen ve çeşitli duygulara sahip olan bir canlı kıldı. Onu, diğer canlılara üstün kıldı.

Ancak sonsuz hayat yurdu olan ahiretten önce, yaratıcısını tanıyıp O’na karşı kulluğunu bilmesi, kendisine verdiği bütün bu nimetlere şükretmesi, hamdetmesi ve kulluğunun gereği olan vazifeleri yerine getirmesi için onu bu dünyada bir hayat sınavına tabi tuttu. Bu dünyadaki hayat sınavından sonra ise, kulluğun icaplarını yerine getirenleri ahiret alemindeki huzur yurdu olan Cennete, kulluğun icaplarını yerine getirmeyenleri ise azap yurdu olan Cehenneme koyacaktır.

İşte peygamberler (as); insanlara Rablerini tanıtmak, varlığın ve hayatın hakikatlerini bildirmek ve mükellef tutuldukları kulluğun icaplarını tebliğ edip kurtuluş yollarını göstermek için, Allah’tan (cc) bir rahmet olarak gönderilmişlerdir.

Bundan dolayıdır ki; Allah (cc) bütün insanlara (bütün insan topluluklarına) peygamberler göndermiş ve onları böylelikle bu hakikatlerden haberdar etmiştir.

Gönderilen peygamberlerin bir kısmına ilahi hükümleri içeren suhuf (sahifeler) ve kitaplar da verilmiştir. Diğer peygamberlerin bir kısmı da bu ilahi hükümleri tasdik etmekle, tabi olmakla ve hükümleriyle amel edip geldikleri toplumda tatbik etmekle mükellef tutulmuşlardır. Böylece peygamberler; Allah’tan (cc) aldıkları (veya kendilerinden öncekilere gelip kendilerinin de tabi oldukları) ilahi hükümleri insanlara tebliğ etmiş ve onlar arasında tatbik ederek elçilik vazifelerini ifa etmeye çalışmışlardır.

Kur’an’da ismi geçen peygamberlerden kendilerine suhuf verilenler şunlardır : Adem’e (as); 10 sahife, İdris’e (as) 30 sahife, İbrahim’e (as) 10 sahife, Musa’ya (as) 10 sahife verilmiştir.

Kur’an’da ismi geçen peygamberlerden kendilerine kitap verilenler şunlardır : Musa’ya (as) Tevrat, Davud’a (as) Zebur, İsa’ya (as) İncil, Muhammed’e (sav) Kur’an verilmiştir.

Hz. Adem’den (as), Hz. Muhammed’e (sav) kadar gelmiş ve geçmiş tüm peygamberler, aynı amaca dönük aynı hakikatleri bildirmek için gelmişler ve Allah’tan (cc) alıp tebliğ ettikleri ilahi hükümler tek ve değişmez akideye dayanmaktadır. Hepsi de aynı inanç sistemini tebliğ etmek üzere gönderilmişlerdir. Getirdikleri şeriatlar ise (ilahi hükümler, ilahi kanunlar, ilahi yasalar) birbirlerinden farklılık arz etmiştir. Çünkü insan toplulukları her dönemde aynı teknik ve ilmi seviyeye, aynı imkan ve sosyal donanımlara sahip olmamıştır. Dolayısıyla her gönderilen peygamber, gönderildiği toplumun sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik, teknik ve ilmi seviye ile imkanlarına hitap edecek şekilde bir şeriat ile gönderilmiştir. Hz. Muhammed (sav) ise hem kendisi son peygamber ve hem de kendisiyle birlikte gönderilen Kur’an son kitap olduğundan, gerek Kur’an’da beyan edilen ve gerekse Hz. Muhammed’in (sav) bizzat kendisi tarafından beyan edilen şeriat da, tamamlanmış ve son şeklini almış olarak gönderilmiştir.

Artık kıyamete kadar gelecek olan insanlar; kitap olarak Kur’an’a ve peygamber olarak Hz. Muhammed’e (sav) tabi olup uymakla mükelleftirler.

Peygamberler (as) insanlara Allah’ın (cc) ilahi hükümlerini bildiren seçilmiş kimseler olduklarından ve insanlar onlara tabi olmakla mükellef tutulduklarından, tamamıyla Allah’ın (cc) gözetiminde olan, günah işlemekten ve elçilik vazifesini yanlış bir şekilde icra etmekten korunmuş olan özel insanlardır. Dolayısıyla heva ve heveslerine tabi olmazlar, kendilerinden bir şey söylemezler, yalnızca vahyedilenleri bildirir ve ona göre hareket ederler. Çünkü bu şekilde olmazsa, vahye kendilerinden bir şeyler katar, yanlış yapar ve günah işlerlerse, insanlar din adına onlara uymakla aynı şekilde yanlışa ve günaha girmiş olacaklar. Bu ise Allah’ın (cc) Rahman ve Adil sıfatına uymamaktadır ve Allah’ın (cc) buna müsaade etmediği bir şeydir.

Bunun için peygamberlere has olan bir takım özellikler vardır. Bunlar;

1)      Emanet; peygamberlerin her konuda emin ve güvenilir olmalarıdır.

2)      Sıdk ; peygamberlerin her konuda doğru sözlü ve dürüst insanlar olmalarıdır.

3)      Fetanet ; peygamberlerin üstün bir akıl, yüksek bir zeka ve kuvvetli bir hafızaya sahip olmalarıdır.  

4)      İsmet ; peygamberlerin, gizli ve açık her türlü günahtan ve mükellef oldukları yüce vazifeye yakışmayan her türlü davranışlardan uzak olmalarıdır.

5)      Erkek olmak. Gönderilen bütün peygamberler erkeklerden seçilip gönderilmiştir. Peygamberlik vazifesi son derece zorlu ve sıkıntılı bir iştir, erkeğin tabiatı buna daha müsaittir. 

Şimdi, konuyla ilgili ayet hadislerden bir kaçına bakalım.

“And olsun ki, her ümmete: ‘Allah'a kulluk edin ve Tağuttan sakının’ diyen peygamber göndermişizdir.” (Nahl 36)

“Ey Adem oğulları! Size kendi içinizden ayetlerimi anlatacak Peygamberler gelir de kim (onlara karşı gelmekten) sakınır ve kendini düzeltirse, onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. Ayetlerimizi yalanlayıp onlara karşı büyüklük taslayanlara gelince, işte onlar cehennemliklerdir, orada temelli kalacaklardır.” (A’raf 35,36)

“And olsun ki Allah, inananlara, ayetlerini okuyan, onları arıtan, onlara Kitap ve hikmeti öğreten, kendilerinden bir peygamber göndermekle iyilikte bulunmuştur. Halbuki onlar, önceleri apaçık sapıklıkta idiler.” (Al-i İmran 164)

“Peygamberleri müjdeciler ve azab habercileri olarak gönderdik ki, peygamberlerden sonra insanların Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın. Allah mutlak üstündür, yegane hikmet sahibidir.” (Nisa 165)

“………..Biz peygamber göndermedikçe kimseye azap etmeyiz. (İsra 15)

“Biz senden evvel kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başka (peygamberler) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun.” (Nahl 43)

“And olsun ki, senden önce birçok peygamberler gönderdik; sana onların kimini anlattık, kimini anlatmadık………” (Mü’min 78)

“Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Her millet için mutlaka bir uyarıcı (peygamber) bulunmuştur.” (Fatır 24)

“Muhammed, Allah’ın Resulüdür….” (Fetih 29)

“O, kendiliğinden konuşmamaktadır. O’nun konuşması ancak bildirilen bir vahiy iledir.” (Necm 3,4)

“Kim Resul’e  itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik.“ (Nisa 80)

Rasulullah (sav); İslam dinini kendi kavmine tebliğ ederken ve bu konuda vazifeli olduğunu bildirirken şöyle diyordu : “Ey Abdulmuttaliboğulları!  Ben özel olarak size, genel olarak da bütün insanlara gönderildim” (İslam Tarihi, Asım Köksal)

Cabir (ra) anlatıyor : Rasulullah (sav) buyurdular ki: “Her peygamber sadece kendi kavmine gönderilmiştir, ben ise kırmızılara (Arap olmayanlara) da siyahlara (Araplara) da gönderildim.” (Buhari, Müslim, Nesai, )

Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: "Rasulullah (sav) buyurdular ki: "Benimle benden önceki diğer peygamberlerin misali, şu adamın misali gibidir: Adam mükemmel ve güzel bir ev yapmıştır, sadece köşelerinin birinde bir kerpiç yeri boş kalmıştır. Halk evi hayran hayran dolaşmaya başlar ve (o eksikliği görüp): "Bu eksik kerpiç konulmayacak mı?" der. İşte ben bu kerpiçim, ben peygamberlerin sonuncusuyum."(Buhari, Müslim)

Ahmet b. Hanbel’in Müsnedinde geçtiğine göre; Rasulullah’tan nakledilen bir rivayette nebilerin sayısı yüzyirmi dört bin (124.000) olup, bunlardan üçyüz onbeşi (315) Rasuldür.

Allah’a emanet olun.

 

M. ALİYÊ XERZΠ
Diger Basliklar
   ESMA ÜL HÜSNA -44
   ESMA ÜL HÜSNA -43
   ESMA ÜL HÜSNA -42
   ESMA ÜL HÜSNA -41
   ESMA ÜL HÜSNA -40
   ESMA ÜL HÜSNA -39
   ESMA ÜL HÜSNA -38
   ESMA ÜL HÜSNA -37
   ESMA ÜL HÜSNA -36
   ESMA ÜL HÜSNA -35
   ESMA ÜL HÜSNA -34
   ESMA ÜL HÜSNA -33
   ESMA ÜL HÜSNA -32
   ESMA ÜL HÜSNA -31
   ESMA ÜL HÜSNA -30
   ESMA ÜL HÜSNA -29
   ESMA-ÜL HÜSNA -28
   ESMA-ÜL HÜSNA -27
   ESMA-ÜL HÜSNA -26
   ESMA-ÜL HÜSNA -25
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git