Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

ZEKAT / M. ALİ XERZİ

Bismihi teala!

Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam, O’nun sevgili Rasulüne, pak ehli beytine ve kıyamete kadar yolunu sürdürenlerin üzerine olsun.

Mübarek Ramazan ayının sonuna yaklaşmış bulunmaktayız. Rahmet kapılarının ardına kadar açıldığı bu aydan gereği gibi istifade edilmiştir inşaallah. Rabbim, istifade etmek için gayret sarf edenleri bol bol mükafatlandırsın ve tüm Müslümanlar hakkında hayır ve kurtuluşa vesile kılsın.

Bildiğiniz gibi bu aya mahsus fıtır sadakası vardır. Fıtır sadakası, zekat gibi malın değil, başın (bireyin kendisinin) zekatıdır. Fıtır sadakası (zekatı) hicretin ikinci senesinde, Ramazan-ı Şerif’in farz olduğu senede farz kılınmıştır. Eda vakti, Bayram günü sabah namazından sonra başlar. Dağıtılacak yerler konusunda Fıtır zekatı ile diğer zekatlar arasında bir fark yoktur.

İbni Ömer (ra) diyor ki; Rasulullah (sav), Ramazan-ı şerifte hurmadan veya arpadan bir sa’; Müslümanlardan hür olsun, köle olsun, erkek olsun, kadın olsun, büyük-küçük herkese farz kılmıştır. (Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai, Ebu Davud, İbni Mace zekat bölümleri)  

Bunun üzerine yüzyıllardan beridir pek çok Müslüman, Ramazan ayında yıllık olarak verdikleri mali zekatlarını da hesaplama yoluna gitmiş ve bu ayı aynı zamanda zekat verme ayı olarak değerlendirmişlerdir.

Bu vesileyle ben de bu yazıda zekat konusunu ele almaya çalışacağım.

Hicretin ikinci senesinde Medine’de farz kılınan Zekat, İslam’ın beş şartından biridir. Cibril hadisinde geçtiği üzere Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur : “İslam; Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmen, namaz kılman, zekat vermen, Ramazan orucunu tutman ve gücün yettiği takdirde Beytullah'ı haccetmendir.” (Müslim, İman bölümü, Nesâî, İman bölümü, Ebu Dâvud, Sünnet bölümü, Tirmizî, İman bölümü)

Kur’an’ı Kerim’de çokça ve sıkça zikredilen zekat ile ilgili ayetlerden bir tanesi şöyledir : “Namazı kılın, zekatı verin, rüku edenlerle birlikte rüku edin.” (Bakara 43)

Zekat; mali bir ibadettir. Dolayısıyla varlıklı (mal sahibi-zengin) olan Müslüman, zekatı vermekle mükelleftir. Zekatın; dinin direği olarak ifade edilen namaz ile birlikte zikredilmesi, önemli bir ibadet olmasına delil sayılmıştır. Bundan dolayı sahabeler namaz ile zekatın arasını ayırmazlardı. Ebu Hüreyre (ra) konuyla ilgili şöyle bir rivayette bulunmaktadır: “Resulullah (sav) vefat edince, ondan sonra Hz. Ebu Bekir (ra) halife seçildi. Bunun üzerine bedevilerden bir kısmı "irtidât" etti. (Hz. Ebü Bekir halife olarak onlarla savaşmaya karar verince) Hz. Ömer, "Resulullah (sav): ‘İnsanlar lailaheillallah deyinceye kadar onlarla savaşmakla emrolundum. Bunu söylediler mi, benden mallarını ve nefislerini korurlar. (İslâm'ın) hakkı hariç, artık hesapları da Allah'a kalmıştır’ demiş iken, sen nasıl insanlarla savaşırsın?" dedi. Hz. Ebu Bekir: "Allah'a yemin olsun, namazla zekatın arasını ayıranlarla savaşacağım. Zira zekat, malın hakkıdır. Vallahi, Resulullah’a (sav) vermekte oldukları bir oğlağı vermekten vazgeçseler, onu almak için onlarla savaşacağım" dedi. Hz. Ömer sonradan demiştir ki: "Allah'a yemin ederim, anladım ki, Hz. Ebu Bekir'in bu görüşü, Allah'ın savaş meselesinde ona ilhamından başka bir şey değildi. İyice anladım ki, bu karar hakmış." (Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, Nesai)

ZEKAT, SEKİZ SINIFIN HAKKIDIR

Zekat; mali bir ibadet olduğu gibi, aynı zamanda sosyal dayanışmayı ve yardımlaşmayı sağlayan önemli bir ekonomik denge unsurudur. Bu yüzden yüce Allah (cc) zekatın dağıtılacağı yerleri insana bırakmamış ve bizzat kendisi belirlemiştir. Zekatın verileceği yerler Kur’an’ı Kerim’de şöyle ifade edilmiştir : “Sadakalar (zekatlar) Allah'tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, (zekat toplayan) memurlara, gönülleri (İslam'a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalışıp cihad edenlere, yolcuya mahsustur. Allah Alimdir, Hakimdir.” (Tevbe 60)

Ziyad İbni Haris es-Sudâi (ra) kanalıyla gelen bir hadis şu şekildedir : “Rasulullah’a (sav) gelip biat ettim. O sırada bir adam gelerek: ‘Bana sadakadan ver’ dedi. Rasulullah (sav) adama: ‘Allah, sadakalar hususunda ne herhangi bir peygambere ne de bir başkasına hüküm verme yetkisi tanımadı, hükmü bizzat kendisi verdi ve sadakaları sekiz hisseye ayırdı. Eğer sen bunlardan birine girersen senin hakkını derhal sana veririm’ buyurdu." (Ebu Davud, Zekat bölümü)

Bununla birlikte Bakara suresi 273. ayetinde; “Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adamış, bu sebeple yeryüzünde kazanç için dolaşamayan fakirlere veriniz. Bilmeyen kimseler, iffetlerinden dolayı onları zengin zanneder. Sen onları simalarından tanırsın. Çünkü onlar yüzsüzlük ederek istemezler. Yaptığınız her hayrı muhakkak Allah bilir” buyrulmaktadır.

Bu ayette Allah, Müslümanlara, kendilerini tamamen İslam hizmetine adamış, bu nedenle de hayatlarını kazanamayan kimselere yardım etmelerini emretmektedir. Rasulullah (sav) döneminde Ashab-ı Suffa denilen sahabe grubu bu tür bir topluluktu. Onlar her an Rasulullah’ın (sav) hizmetindeydiler. Rasulullah da (sav) onlara İslam'ı öğretiyor ve İslam'a hizmet için onları eğitiyordu. Ashabı Suffa öğrendiklerini başkalarına aktarıyor ve Rasulullah’ın (sav) emriyle çeşitli görevlere ve seferlere gidiyorlardı. Böyle kişilerin özellikle yardıma muhtaç oldukları açıktır; çünkü bunlar, tüm zamanlarını İslam'a hizmetle geçirmektedirler ve maişetlerini kazanmaya gereği gibi yönelememektedirler. Dolayısıyla bu ayeti, Allah yolunda mücadele edip maişet peşinde koşamayanlara, zekatlar konusunda da öncelik tanınmasına işaret olarak değerlendirebiliriz.

ZEKAT İSLAM DEVLETİ ELİYLE TAHSİL EDİLİR VE DAĞITILIR

Tevbe suresi 60. ayette açıkça zikredildiği üzere, zekat verilecek sınıflardan biri de zekat memurlarıdır. Zekat memurları zekatları toplar ve dağıtırlar. Bu memurlar İslam devleti tarafından belirlenir. Bunun sebebi; zekatın İslam devleti eliyle tahsil edilip dağıtılmasıdır. Rasulullah (sav) ve ondan sonraki halifelerin (ra) uygulamaları bu şekilde olmuştur.

Rasulullah’ın (sav) zekat konusundaki uygulamalarını ifade eden bir hadis şöyledir. İbni Abbas (ra) anlatıyor: “Resülullah (sav) Hz. Muaz’ı (ra) Yemen'e gönderdi. (Giderken) ona dedi ki: ‘Sen Ehl-i Kitap bir kavme gidiyorsun. Onları davet edeceğin ilk şey Allah'a ibadet olsun. Allah'ı tanıdılar mı, kendilerine Allah'ın zekatı farz kılmış olduğunu, zenginlerinden alınıp fakirlerine dağıtılacağını onlara haber ver. Onlar buna da itaat ederlerse kendilerinden zekatı al. Zekat alırken halkın (nazarlarında) kıymetli olan mallarından sakın. Mazlumun bedduasını almaktan kork. Zira Allah'la bu beddua arasında perde mevcut değildir. (Müslim İman bölümü, Buhari, Tirmizi, Ebu Davud ve Nesai Zekat bölümleri)

Dikkat edilecek olursa, Rasulullah (sav) zekat ibadetinin eda edilmesini bireyin kendisine bırakmamış, zekat toplamak ve dağıtımını yapmak üzere memur (Tahsildar) tayin etmiştir. Rasulullah’tan (sav) sonra gelen Raşit halifeler de aynı yolu izlemişlerdir. Eğer zekatın tahsil ve dağıtımı bu şekilde olmamış olsaydı, ayette zekat memurlarından söz edilmez ve Rasulullah (sav) de, ondan sonraki Raşit halifeler de zekat için memur tayin etmezlerdi. Rasulullah (sav) zekatın farziyetini bildirir ve edasını bireyin kendisine bırakırdı.

Zekatın İslam devleti eliyle tahsil edilip dağıtıldığına işaret eden bir başka hadis de şöyledir. Amr İbni Şuayb anlatıyor: Rasulullah (sav) buyurdular ki: “Zekatta ne ayağa getirtme, ne uzağa gitme vardır. Zekatlar evlerinde alınır.” (Ebu Davut zekat bölümü) Muhammed İbni İshak bunu şöyle açıklamıştır: “Zekat mükellefi, zekatını tahsildarın ayağına getirmez. Tahsildar da mükellefin uzaktaki (tarla, ağıl, yayla vs. gibi) yerlerine gitmez. Zekatlar mükelleflerin ikamet mahallerinde alınır.

Eğer İslam devleti mevcut değilse, o zaman İslam cemaati bu görevi yerine getirmeye çalışır. İslam cemaati, imkan sahibi olduğu zaman bu işi omuzlar. Çünkü İslam cemaati, İslam devletinin yerini almaya aday ve onun küçük bir nümunesidir. Bu durumda Müslümanlar da zekatlarını İslam cemaatine verir ve zekat müessesesinin işlevini sürdürmesi için gereken yardım ve desteği sunarlar.

Eğer İslam cemaati de mevcut değilse, o zaman her mükellef kendi zekatını bireysel olarak verir.

Sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı sağlayan, fakirleri ve diğer ihtiyaç sahiplerini gözeten zekat, önemli bir ibadet ve görevdir. Bunun yerine getirilmesi de aynı oranda önemlidir. Çünkü burada sadece veren taraf değil, verilecek taraf da söz konusudur. Namaz kılmayan kişi kendisine zarar verir, ancak zekat vermeyen kişi kendisine zarar verdiği gibi, zekatta hakkı olan kişilere de zarar verir ve haklarının kaybolmasına sebep olur.

Türkiye’de İslam hüküm sürmediği için, pek çok konuda olduğu gibi zekat konusunda da İslam’ın sosyal adaleti tecelli etmemektedir. Bu konuda bütün Müslümanlara ciddi vazifeler düşmektedir. Zekat müessesesinin ihya edilip işlerlik kazanması için çaba sarf etmeleri gerekir.

Allah’a emanet olun.

M. ALİYÊ XERZÎ

Diger Basliklar
   ESMA ÜL HÜSNA -44
   ESMA ÜL HÜSNA -43
   ESMA ÜL HÜSNA -42
   ESMA ÜL HÜSNA -41
   ESMA ÜL HÜSNA -40
   ESMA ÜL HÜSNA -39
   ESMA ÜL HÜSNA -38
   ESMA ÜL HÜSNA -37
   ESMA ÜL HÜSNA -36
   ESMA ÜL HÜSNA -35
   ESMA ÜL HÜSNA -34
   ESMA ÜL HÜSNA -33
   ESMA ÜL HÜSNA -32
   ESMA ÜL HÜSNA -31
   ESMA ÜL HÜSNA -30
   ESMA ÜL HÜSNA -29
   ESMA-ÜL HÜSNA -28
   ESMA-ÜL HÜSNA -27
   ESMA-ÜL HÜSNA -26
   ESMA-ÜL HÜSNA -25
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git