Allah’ın adıyla!
ALLAH’IN GÜZEL İSİMLERİ EL-HAKEM
Bu ismi şerif; hükmeden, her şeye hükmünü geçiren ve hakkı yerine getiren anlamlarına gelmektedir. Dolayısıyla bu isim, Allah’ın (cc) varlık alemindeki her şeye hükmettiğini, hükmettiği zaman hükmünü her şeye geçirdiğini, hükmü altında olmayan hiçbir şeyin bulunmadığını ve kalamayacağını ifade etmektedir. Allah’ın (cc) hükmetmesi şu şekildedir. Birincisi; hayatın devamı için kainatta bir nizam tayin etmiş ve canlı, cansız her varlığa bu konuda hükmetmektedir. Dünyanın dönmesine, gece ile gündüzün meydana gelmesine, dünyanın güneş etrafında dönmesine ve mevsimlerin meydana gelmesine, güneşe, aya, yıldızlara, bulutlara, rüzgara, bitkilere, hayvanlara ve insanların bedenine hükmetmektedir. Bu konularda insanın herhangi bir müdahalesi de söz konusu değildir. Hüküm tamamen Allah’ındır ve her şey O’nun hükmü doğrultusunda cereyan etmektedir. İkincisi; imtihan diyarı olan şu dünya hayatında, insanın ferdi, ailevi ve sosyal yaşantısıyla ilgili olarak bir takım kural ve kaideler tayin ederek hükmünü bildirmiş ve insanların buna uymalarını istemiştir. Bu konuda insanlar bir hayat sınavından geçirildiği için iradeleriyle baş başa bırakılmıştır. Allah’a (cc) inanan ve hükümlerinin gereğini yerine getirenler cennetle müjdelenmiş, inkar eden ve hükümlerine aykırı hareket edenler ise cehennemle uyarılmışlardır. Ancak insanoğlu, bütün kainatı ve içindekilerle beraber kendisini de yaratan Rabbine karşı haddini aşarak bu konuda hüküm koymaya çalışmaktadır. Rabbinin hükümlerine rağmen bunu yapmaktadır. Halbuki alemlerin Rabbi olan Allah (cc) buyuruyor: “Hüküm ancak Allah'ındır.” (En’am 57) Çünkü; Hem hükmetme hakkı O’nundur. Her şeyi yaratan, yaşatan, idare eden, yedirip içiren, koruyup gözeten O’dur. O halde hüküm verme, hüküm koyma ve hükmetme hakkı da ancak ve ancak O’nundur. Hüküm verdiği konularda hiç kimsenin ayrıca hüküm koyma, bu hükümlere muhalefet etme ve söz söyleme hakkı olamaz. Bir eve misafirliğe bile gidildiği zaman, o ev sahibinin evdeki adetlerine uyulur. Bir ülkeye gidildiğinde, o ülkedeki yasalara uygun hareket edilir. Allah (cc) ise bütün kainatın yaratanı, yaşatanı ve idare edenidir. Dolayısıyla mülk O’nundur ve mülkünde her türlü tasarrufa sahip olup dilediği hükmü verir. O’nun mülkünde ancak O’nun hükümleri geçerlidir. Hem de en doğru, en isabetli ve en adil hükmü ancak O (cc) verebilir. O her şeyin yaratıcısıdır. Bütün yarattıklarını, içiyle, dışıyla, bütün zerresiyle en iyi O bilir. Neyi, nasıl ve niçin yarattığını en iyi bilen O’dur. O halde yarattıkları konusunda neyin iyi, neyin kötü, neyin yararlı, neyin zararlı, tabiatlarına neyin uygun olup olmadığını ve yaşam için neye ihtiyaç duyduklarını en iyi bilen ancak O’dur. Yaratan bilmez mi? Elbette ki en iyi bilen yaratandır. O halde en iyi hükmü koyan da yine O’dur. “Allah, hükmedenlerin en iyi hükmedeni değil midir?” (Tin 8) Üçüncüsü ise; bu dünya hayatı sona erip kıyamet koptuktan ve bütün insanlar haşredildikten sonra, hesaplarının alınması, layık olanların cennete, hak edenlerin ise cehenneme konmaları konularında aralarında hükmünü verir. Bu konularda insanların herhangi bir müdahalesi söz konusu değildir ve herkes verilen hükümlere boyun eğer. Çünkü aralarında en doğru ve adil hükmü ancak O (cc) verir. İnsanların müdahalesi söz konusu olsaydı haksızlık ve dolayısıyla adaletsizlik de söz konusu olurdu. Ancak orada hüküm tamamen Allah’ındır (cc). O halde kullara düşen şey; bütün kainatı yaratan, insanı var eden ve hayat sınavından geçiren Allah’ın (cc), maddi aleme hükmettiği gibi insanların yaşamları için de hükümler tayin ettiğini, bu konuda hak ve yetki sahibinin O (cc) olduğunu, hükümlerinin en doğru, en isabetli ve tek geçerli hükümler olduğunu, bunlara uyanların kurtuluşa ereceğini, uymayanların hem dünya ve hem de ahiret hayatında zarara uğrayacağını bilmek, buna hakkıyla inanmak ve gereğini yerine getirerek kulluk vazifesini ifa etmeye çalışmaktır. Allah’tan başka bir hakem mi arayayım? Oysa O, size Kitabı açıklanmış olarak indirmiştir. Kendilerine Kitap verdiklerimiz, bunun gerçekten Rabbinden hak olarak indirilmiş olduğunu bilmektedirler. O halde, sakın kuşkuya kapılanlardan olma. (Enam 114) EL-ADL Bu ismi şerif; adil olan ve adaleti emreden anlamındadır. Kelime olarak adalet, denklik, doğruluk ve hakkaniyet anlamlarına gelen adl, Allah’ın (cc) bir ismi olarak; O’nun her konuda ve verdiği her hükümde hakkı yerine getirdiğini, adaletli davrandığını ve dengeyi koruduğunu ifade eder. Adaletin zıddı zulümdür ve bu, Allah için mümkün olmayan ve düşünülmesi haram olan bir husustur. Allah (cc) Adil’dir, her işinde adalet vardır, kendisi adil olduğu gibi kullarına da adil olmayı emretmiş ve zulmü kendisine haram kıldığı gibi kullarına da haram kılmıştır. “Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl 90) “Allah zerre kadar zulmetmez ve eğer bir iyilik olursa onu kat kar artırır, ayrıca kendi tarafından da büyük bir mükafat verir.” (Nisa 40) Kainata ve içindekilere bakıldığında, her şeyin bir düzen içinde ve denge halinde bulunduğu görülecektir. Maddi eşyanın işleyişi, birbirlerine göre konum ve hareketleri, insanın bütün organları ve sahip oldukları özellikler tamamen bir denge halinde ve hayatın devamı yönünde bir fonksiyona sahiptirler. Dolayısıyla Allah’ın (cc) adaleti, bütün maddi alemi kuşatmış ve eseri her bir cisimde görülmektedir. Bununla birlikte Allah (cc); insanın ferdi, ailevi ve sosyal yaşamı için koymuş olduğu bütün kural ve kaidelerde ve verdiği bütün hükümlerde adaleti gözetmiş ve aynı zamanda insanların da kendi aralarında, onlara ilahi vahiyle gönderdiği şekilde adaletle hükmetmelerini emretmiştir. “Allah, adaletle hükmeder. (hakkı yerine getirir)” (Mü’min 20) “Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her şeyi görücüdür.” (Nisa 58) Bu dünyada nice haksızlıklar, zulümler ve kötülükler yapılmaktadır. Güçlü olan, güçsüzü ezmekte ve zengin olan, fakiri sömürmektedir. Çıkar ve menfaat ilişkileri, birçok konuda hakkın, hukukun ve eşitliğin önüne geçmektedir. Bu gün her ne kadar devletler kurulmuş, meclisler oluşturulmuş, yasalar çıkarılmış ve devletlerin yürütme ve yargı organları teşkil edilmiş olsa da ilahi hükümleri esas almayan beşeriyetin zaafı idari mekanizmaya damgasını vurmakta ve adalet, hiçbir alanda tam anlamıyla ve mutlak olarak tecelli etmemektedir. Dolayısıyla birçok kişi, yaptığı zulümlerle ve kötülüklerle bu dünyadan göçmektedir. Bu ise, Allah’ın (cc) adaletine aykırıdır. Bu dünyada imtihandan dolayı her ne kadar insanlara belli bir mühlet vermiş ise de, yaptıkları bütün fiillerinin hesabını ahirette görecek ve aralarında adaletle hükmedecektir. Dolayısıyla imtihan diyarı olan şu dünyada, insanların yaşamları boyunca işledikleri fiiller Allah’ın (cc) adaletine göre değerlendirilecektir. Haksızlık yapanlar ve zulmedenler yaptıklarının cezasını görecekleri gibi, haktan ayrılmayan ve iyilik yapanlar da yaptıkları iyiliklerinin mükafatını göreceklerdir. Böylece Allah’ın (cc) mutlak adaleti tecelli edecektir. “De ki: Rabbimiz sonunda hepimizi toplayacak, sonra aramızda adaletle hükmedecektir. O, adaletle hükmeden, hakkıyla bilendir.” (Sebe 26) O halde kullara düşen; Allah’ın (cc) adil olduğunu, her işinde ve her hükmünde adaleti gözettiğini, kullarına da adaletli davranmayı emrettiğini, insanların bu dünyada yaptıkları ne kadar zulüm, haksızlık ve kötülükler varsa mutlaka hesabını sorup herkese hakkettiği karşılığı vereceğini ve adaleti yerine getireceğini, dolayısıyla Allah’ın mutlak adaletinin tecelli edeceğini bilmek, inanmak ve buna göre hareket etmektir. Allah’a emanet olun. M. ALİYÊ XERZÎ |