Allah’ın adıyla! ALLAH’IN GÜZEL İSİMLERİ ES- SEMÎ’ Bu ismi şerif; iyi işiten, gizli veya açık her şeyi işiten anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu isim, Allah’ın (cc) her şeyi eksiksiz ve kamil bir şekilde işittiğini, işitmediği hiçbir şeyin bulunmadığını ifade eder. Bunun zıddı olan sağırlık, Allah için mümkün olmayan bir haldir ve düşünülmesi haramdır.
Bazı ayetlerde, ‘duayı kabul eden’ anlamında da kullanılan bu isim, Allah’ın (cc) zatında sabit olan ezeli ve ebedi sem’i (işitme) sıfatından gelen isim olup O’ndan hiçbir zaman ayrılmaz. Kamil ve külli olup, eksiklik ve noksanlık bulundurmaz ve her şeyi kuşatmıştır. Mesela; İbrahim suresinin 39. ayetinin sonundaki “İnne Rabbî lesemi’ud-dua” (Şüphesiz Rabbim duayı hakkıyla işitendir) ve Al-i İmran suresinin 38. ayetinin sonundaki “İnneke semi’ud-dua” (Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin) kısımlarda, ‘duayı hakkıyla işiten’ ifadesi aynı zamanda ‘duayı kabul eden’ anlamına da gelmektedir. Allah’ın semi’ sıfatı, mahluklardaki işitme sıfatından tamamen ayrıdır. Mahlukların işitmesi, ancak kulak gibi bir organ ile mümkündür. Aynı zamanda mahluklar, belli mesafedeki ve belli frekans aralıklarındaki sesleri işitirler. Çok düşük, çok yüksek, uzak ve gizli sesleri işitemezler. Düşüklük, yükseklik, uzaklık ve gizlilik seslerin işitilmesine birer engel oluşturmakta ve işitilmesini engellemektedir. Ancak Allah (cc) için böyle şeyler söz konusu değildir. Sesleri işitmek için kulak gibi bir organa ihtiyaç duymadığı gibi, sesleri işitmesine de düşüklük, yükseklik, uzaklık veya gizlilik gibi hiçbir şey engel olmamaktadır. Aynı zamanda, bir şeyi işitmesi, bir başka şeyi işitmesine mani olmaz. Aynı anda her yerdeki bütün sesleri eksiksiz bir şekilde ve hakkıyla işitmektedir. “Şüphesiz, yerde ve gökte Allah'a hiç bir şey gizli kalmaz” (Al-i İmran 5) “Hiç kuşkusuz O her şeyi işitir ve kullarına çok yakındır” (Sebe 50) “Allah, sizin konuşmanızı işitir. Çünkü Allah işitendir, bilendir” (Mücadele 1) Bir hadiste Rasulullah (sav) şöyle buyurmaktadır: "Nefislerinize karşı merhametli olun. Çünkü sizler, sağır birisine hitab etmiyorsunuz, muhatabınız gaib de değil. Sizler gören, işiten, (nerede olsanız) sizinle olan bir Zat'a, Allah'a hitab ediyorsunuz. Dua ettiğiniz Zat, her birirıize, bineğinin boynundan daha yakındır" (Buhari-Daavat, Müslim-Zikr, Tirmizi-Daavat, Ebu Davud-Salat) Tüm bunlarla birlikte; Allah’ın (cc) nasıl işittiğini insanlar idrak edemez. Çünkü Allah (cc); zatıyla ve sıfatlarıyla insan idrakinin dışındadır. Burada biz kullara düşen şey; insan her nerede bulunursa bulunsun, yalnız başına veya bir başkasıyla olsun, kalbinin derinliklerinde geçenleri, nefsinin kendisine fısıldadıklarını ve bütün konuştuklarını Allah’ın (cc) hakkıyla, tam ve eksiksiz bir şekilde işittiğine iman etmek ve buna göre hareket etmektir. EL-BASÎR Bu ismi şerif; iyi gören, gizli veya açık her şeyi gören anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu isim, Allah’ın (cc) her şeyi eksiksiz ve kamil bir şekilde gördüğünü, görmediği hiçbir şeyin olmadığını ifade eder. Bunun zıddı olan körlük, Allah için mümkün olmayan ve düşünülmesi haram olan noksan sıfatlardandır. El-Basîr, Allah’ın (cc) zatında sabit olan ezeli ve ebedi Basar (Görme) sıfatından gelen isim olup O’ndan hiçbir zaman ayrılmaz. Hiçbir noksanlık ve eksiklik barındırmaz. Kamil ve külli olup her şeyi kuşatmıştır. Allah (cc); el-Basîr ismi şerifiyle gizli veya açık, uzak veya yakın, karanlık veya aydınlık, hiç fark etmeksizin her şeyi kamil bir şekilde görmektedir. İnsanlar, bir cismi görmek için ışığa ihtiyaç duyarlar. Işık olmadan bir cismi görmeleri mümkün değildir. Aynı zamanda göz gibi bir organ olmadan göremezler. Görmeleri sınırlıdır, mor ötesi ışınları, mikroskobik, gizli yada uzak cisimleri ve bir engel ardındaki şeyleri göremezler. Allah (cc) ise böyle değildir. Görmek için göz gibi bir organa ihtiyaç duymadığı gibi cisimleri görmek için de ışık gibi bir vasıtaya ihtiyaç duymaz. Aynı şekilde zaman, mekan, küçüklük-büyüklük, uzaklık-yakınlık, gizlilik-açıklık ve benzeri hiçbir şey Allah’ın görmesine engel teşkil etmemektedir. Bir şeyi görmesi bir başka şeyi görmesine engel olmaz. Kainatın her noktasındaki her hadiseyi aynı anda, eksiksiz ve hakkıyla görmektedir. “Gözler O'nu görmez, O bütün gözleri görür” (En’am 103) “Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gizliliklerini bilir. Ve Allah, her ne yaparsanız görür” (Hucurat 18) “Allah kullarını çok iyi görmektedir” (Al-i İmran 20) “Şüphesiz ki Allah, yapmakta olduklarınızı eksiksiz görür” (Bakara 110) Bir hadiste Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “İhsan, Allah’a, sanki O’nu görüyormuş gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen Allah’ı görmüyorsan da, şüphesiz O seni görür” (Müslim-İman, Nesai-İman, Ebu Davud-Sünnet, Tirmizi-İman) Bunlarla birlikte, Allah’ın görmesi insanların, hayvanların ve diğer canlıların görmelerinden farklıdır. Ancak Allah’ın nasıl gördüğünü ve görmesindeki mahiyeti insanların kavraması mümkün değildir. Çünkü insanın akıl, ilim ve kabiliyet gücü sınırlı olup buna imkan vermemektedir. Burada biz kullara düşen şey; insan her nerede bulunursa bulunsun, yalnız başına veya bir başkasıyla olsun, her ne yapıyorsa, Allah’ın (cc) hakkıyla, tam ve eksiksiz bir şekilde gördüğüne iman etmek ve buna göre hareket etmektir. Allah’a emanet olun. M. ALİYÊ XERZÎ
|