| Daha önce sitemizde rejimin, derin güçleri ve onlara bağlı çeteler vasıtasıyla ne tür kirli işler, gayri insani, gayri kanuni ve gayri ahlaki faaliyetler icra ettiğini yazmıştık. Yazmakla kalmamış bu tür kirli işlerde kullanılan ajan ve muhbirlerin itiraflarıyla olayların kaynağını da vermiştik. Her halde zerre kadar vicdan sahibi olan bir kimsenin insanların bu tür kirli işlere alet edilmesini ve bu tür cinayetlerde kullanılmasını istemez. Rejimin güvenlik ve istihbarat birimlerinin hiçbir kanun ve kuralı tanımadıklarını, istedikleri cürüm ve cinayeti işlediğini, hakim ve savcıların cürüm ve cinayetler hakkında bir kovuşturma, soruşturma, inceleme veya tahkikat başlatamadıklarını ve olayların üstünün örtüldüğünü, bu güçlere bağlı çete ve birimlerin kamu veya özel fark etmeksizin her alanda ve kademede örgütlendiğini ifade etmiştik. Şimdi Ergenekon yapılanmasına baktığımızda bunun pratik bir ispatını açıkça görmekteyiz. Bu çete nerede etkili olmamış veya nereye sızmamış ki! Bu sadece daha fazla gizlenmesi imkansız hale gelen bir örnektir! Ve sadece buz dağının su yüzündeki kısmından bir parçadır. Biz daha önce özellikle bölgede güvenlik ve  istihbarat birimlerinin ve onlara bağlı çetelerin yüzlerce insanı kaçırıp zalimce işkencelerden sonra kafalarına kurşun sıkarak kuyulara attıklarını, bu cinayetlere bizatihi iştirak eden işbirlikçilerin itiraflarından vermiştik. Hatta bu tür cinayetleri sadece bölgede değil, bir zamanlar etkili oldukları güney Kürdistan’da dahi gerçekleştirmişler. Oralardaki yerli işbirlikçilerin yardımıyla yüzlerce insan Zaho, Dhok, Sêmêl mıntıkalarında öldürülüp kuyulara atılmıştır. Oradaki boşluktan dolayı daha rahat hareket edip cinayetler işlemişler. O dönemde Barzani ve güneyli Kürdler zor durumda ve Türkiye’ye muhtaç olduklarından ve PKK da onları sıkıştırdığından, çaresiz JİTEM ve ona bağlı çetelerin faaliyetlerine müdahale edemiyorlardı. Hatta o dönemde rejimin bu güçleri, daha rahat darbe vurmak ve imha etmek için Hizbullah cemaatini de Güney Kürdistan’a kaydırmak istediler. Ceset kuyularıyla ilgili verdiğimiz bu bilgiler, bu gün o derin güçlerin içerisinde bulunanlar tarafından “asit çukurları, botaşın etrafındaki kuyular” şeklinde ifade edilmekte ve kamuoyuna yansıtılmaktadır. Bölgenin her tarafında kuyular ve sarnıçlar bulunmaktadır. Nitekim daha önce A. Kadir Aygan’ın buna benzer verdiği bilgiler üzerine çıkarılan cesetler gibi Kızıltepe’nin bir köyünde bulunan bir kuyuda insan cesetlerine ait kemikler çıkmıştır. Ne yazık ki bunlar birer gerçek ve daha ne kadar kuyunun dibinde insan cesedi var Allah bilir. Daha önce güvenlik ve istihbarat birimlerinin Hizbullahi harekete alternatif olabilecek ve onun gücünü zayıflatacak İslamcı yapılar oluşturduğunu, var olan bazı milliyetçi muhafazakar cemaatleri kontrollerinde bulundurduklarını ve Hizbullahi hareketi bunları kullanarak zayıflatmaya ve etkisiz hale getirmeye çalıştığını yazmış ve bu işin içinde yer alanların ifadelerinden detaylarını izah etmiştik. Bütün kamuoyu artık açıkça müşahade etmektedir ki, rejimle müttefik, uluslararası düzeyde organizasyonların İslam dünyasını yeniden dizayn hedefleri doğrultusunda hareket eden, büyük bir medya ve sermaye gücüne sahip olan ve İslamcı görünen bir cemiyet; MİT ve polis mahreçli bilgileri bölgemizin Müslümanlarına karşı iftira ve karalama maksatlı kullanmakta ve işlemektedir. Defalarca verdikleri bilgiler tekzip edilmesine ve kendilerine de bu yanlış tavırları hatırlatılmasına rağmen yine bildik tavırlarını sürdürmektedirler. Zaman bizim yazdığımız bütün gerçekleri ortaya çıkaracaktır. Başka çare de yoktur. Nitekim derin güçler de bunu anlamışlar ki, bunun altından kalkabilmek ve ortaya çıkacak tüm kirli işleri yükleyecekleri bir günah keçisi bulmak için, çözüm olarak “Ergenekon” planını devreye koymuşlardır. Daha önce de söyledik, bu sadece rejimin güvenlik ve istihbarat birimlerini temize çıkarma ve yitirilen itibarlarını geri getirmeye yönelik bir plandır. Rejimin derin güçlerinin bizatihi ve uzantıları olan çeteler vasıtasıyla gerçekleştirdikleri bütün pislikler güya bu çeteye yüklenecek ve sanki hepsi budur diye günah çıkarılacak. Oysa bunların kökleri ittihat ve terakkicilere kadar uzanır ve Kemalist rejim de bu güne kadar hep bu şekilde ayakta tutulmuştur. Bu nedenle bu tür göz boyama ve zevahiri kurtarmaya yönelik adımlar yetersizdir. Şehid Muhammed Ata Zengin’in şehadet yıldönümü olan 3 aralık münasebetiyle Hizbullahi gençliğin gönlünde taht kuran bu aziz şehidimizi rahmetle yad eder ve yüce rabbimden şühedanın şefaatinden mahrum bırakmamasını temenni ederim Selam ve dua ile… Said GABARİ |
