Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

HZ. ALİ (RA)’DEN ALINMASI GEREKEN İKİ DERS / SAİD GABARİ

Bınavê Xuda

Mübarek ramazan ayı aynı zamanda Hz. Ali (ra)’nin şehadet yıldönümünü de içinde barındırmaktadır. Rahmet, bereket ve bağışlanma ayında şehadet mertebesiyle yüce mevlaya ulaşmak, bir lütf-i ilahidir. O yüce şahsiyetin bu mübarek ayda şehid olması, yüce Allah’ın kendisine bir ikramıdır.

Hz. Ali (ra), Rasulullah (sav)'in peygamber oluşundan hemen sonra Müslüman olmuş, daha rüşt çağına ulaşmadığı için şirk ve cehaletten tamamen uzak olmuş ve Rasulullah (sav)' ın evinde, dizleri dibinde yetişmiştir. Rasulullah (sav) o’nu kendi kızı Hz. Fatime (sa) ile evlendirmiş ve nesli de bu mübarek aile ile devam etmiştir. Rasulullah (sav) hicret ettiğinde onu yatağında bırakmış ve kendisine teslim edilen emanetleri sahiplerine verdikten sonra hicret etmesini istemiştir. Medine’de ensar ve muhacirleri birbirine kardeş yaptığında onu kendisine kardeş yapmış, hıristiyan heyeti ile lanetleşme meselesinde onu ve ev halkını ailesi olarak göstermiştir. Hz. Ali, Rasulullah (sav) ile bütün gaza ve savaşlara katılmış, Hayber fethi onun komutanlığında müyesser olmuş, Tebuk seferi sırasında Rasulullah (sav) onu yerine bıraktığında Hz. Harun’un Hz. Musa (as)’ya nisbetine kıyas ederek onurlandırmıştır. Rasulullah (sav), veda haccı dönüşünde Ğadir-i Hum’da bir hutbe irad ederek Hz. Ali’yi müminlerin mevlası, yüce Allah’tan da, ona dost olanlara dost; düşman olanlara düşman olmasını niyaz etmiş, onu ve ailesini abası altına alarak ehli beyti ve vasisi ilan etmiştir (*)

Bu bilgilerden de anlaşılacağı gibi Rasulullah (sav), kendisinden sonra ümmetinin ehlibeyti ve şecere-i tayyibesini mihver edinerek etrafında kenetlenmesini istemektedir.  

"De ki: Vazifem karşılığında sizden bir ücret istemiyorum. Sizden istediğim, ancak akrabaya sevgi ve Ehl-i Beytime muhabbettir." (Şûrâ 23). Ayet-i kerimeden de anlaşılan onun ehl-i beytine muhabbet gerekmektedir.

Hz. Ali, Rasulullah (sav) döneminde İslam'a büyük hizmetlerde bulunmuştur. O’nun vefatından sonra Hz. Ebubekir (ra) halife seçildiğinde bazıları hilafetin kendisinin hakkı olduğunu ve bu hakkını istemesini önermiş, o ise reddetmiştir. Hz. Ebubekir’e yardımcı ve müşavir olmuş ve ona bey’at etmiştir. Hakeza Hz. Ömer ve Hz. Osman (ra)’a karşı aynı şekilde bey’at etmiş, yardımcı ve müşavirleri olmuştur. Hz. Osman’ın şehadetinden sonra kendisine bey’at edildiğinde İslam ümmeti içerisinde ortaya çıkan büyük sorunlar ve fitnelerle mücadele etmek zorunda kalmıştır. İslam idaresinin nebevi çizgiden sapmaması ve saltanata dönüşmemesi için büyük bir mücadele vermiştir. Kendi döneminde her ne kadar zor ve zahmetli meselelerle uğraşmak ve acı kararlar vermek zorunda kalmış ve geri adım atmamışsa da, bunları; İslam ümmetinin istikrar ve selameti için yaptığında şüphe yoktur. Bu gün İslam ümmetinin Hz. Ali (ra)’nin tavır ve tutumuna çok ihtiyacı vardır.

Özellikle bu gün Müslümanların en çok muhtaç oldukları ve kendisine taalluk eden iki vasfından bahsedeceğim.

Birincisi: İslam dini ve İslam ümmetinin maslahatını her şeyin üstünde tutarak kendi hakkı bildiği şeyden feragat edip İslam ümmetine olgu ve örnek olması,

İkincisi: İslami idare sisteminin aslından sapmasına, saltanat veya başka şekillere dönüşmesine karşı durması ve tavizsiz bir mücadele vermesidir.

Hz. Ali (ra), İslam ümmetinin vahdet ve selameti, birlik ve bütünlüğünün korunması, istikrar ve istikametinin muhafazası, uhuvvet ve kardeşlik bağlarının zedelenmemesi için elinden geleni yapmıştır. Hükümet merkezinin güçlendirilmesi, İslam'a davet ve tebliğin sürdürülmesi, fütuhatların gerçekleştirilmesi, İslami kurum ve kuruluşların güçlendirilmesi için çok gayret göstermiştir. Bütün bunları, kendi hak ve hukukunu bir kenara bırakarak hiçbir endişe duymadan, sadece Allah rızası için ve sorumluluğun gereği olarak yapmıştır. Çünkü onun için önemli olan; İslam ve onun asli çizgisi idi. Bunlar olduktan sonra kendi hak ve hukuku o kadar önem arzetmiyordu. O, bunu tüm benliği ile ihlas ve fedakarlıkla pratize etmiştir. İslam tarihi buna şahittir. Hz. Ali (ra)’nin halife seçilmeden önceki hayatına baktığımızda bunu görüyoruz ve ondan bu dersi almamız gerekir. Onun bizatihi içinde olmadığı bir tutum içerisinde olmak, göstermediği bir tavrı göstermek, yapmadıklarını yapmak, söylemediklerini söylemek doğru değildir. Hele hele bunu onun adına ve yolunu takip etmek adına yapmak hiç doğru değildir.

Hz. Ali (ra)’nin gerek Hz. Osman (ra)’nın hilafetinin ikinci yarısında, gerekse kendisi hilafete seçildikten sonra tek gayesi; İslam idare sisteminin aslından sapmaması idi. İsyancılara karşı tavır göstermesi, hilafeti saltanata tebdil ettirmek isteyen Muaviye’ye karşı savaşması ve aşırılığa kaçan haricilerin üzerine yürüyerek onları dağıtması hep bu gaye içindi. İslam ve Müslümanların idaresi ehil olmayanların eline geçmesin diye, nebevi çizgiden sapmasın diye, çok acı sonuçlar doğurmasına rağmen Sıffin’de ve Nehrevan’da savaşmıştır. Buradaki gaye ve illetin iyi derkedilmesi lazımdır. Eğer iktidardakiler ehil değil ve onların idare sistemi İslam’ın aslına uygun, nebevi çizgi ile bağdaşmıyorsa Müslüman dahi olsa rıza gösterilmemesi gerekir. Hz. Ali, bu dersi veriyor. Ve Müslümanlar ümmet olarak bu dersi almadıkları için yüzyıllarca şahların, padişahların, sultanların ve kralların egemenlikleri ve idareleri altında yaşamak zorunda kaldılar. Ve bu hal onları öylesine uysallaştırdı ki, zalim ve tağutlara karşı dahi ses çıkarmaz, zulüm ve tuğyanlarına karşı tepki göstermez oldular.

İslam ümmeti Hz. Ali’nin bu iki tavrını göstermediği için zalim ve tağutların idarelerine razı olmuş, vahdet ve birliklerini yitirmiş, istikrar ve istikametini şaşırmış, kardeşlik ve uhuvvet bağları kopmuştur.

Hz. Ali (Ra) Müminlerin arasına bile bile tefrika sokmak isteyen Haricilere fırsat vermemiş, onlarla savaşmış ve hepsini dağıtmıştı. Hariciler yedikleri darbeden sonra dört bir yana dağılmışlardı. Bunlardan kin ve intikam ateşiyle dolu olanlar zaman, zaman bir araya gelerek, nasıl intikam alırız diye görüşüyorlardı. Hz. Ali’yi (ra) öldürmeye karar verdiler. Alınan karara göre Hz. Ali (ra)‘yı öldürme vazifesini üzerine alan Abdurrahman b.Melcem idi.

           Ramazan-ı Şerif ayında (Ramazan ayının 19’unda) bir gün sabah namazından önce Verdan isimli bir Harici ile birlikte Halife’nin geçeceği yola pusuya yattılar beynine kadar işleyen kılıç darbesiyle ağır şekilde yaralanmış Mübarek yüzü al kanlara boyanmıştı.

           Bu esnada camiye doğru gitmekte olan Müminler koşarak geldiler. Kaçmakta olan Haricileri kıskıvrak yakaladılar. Hz. Ali (Radıyallahu Anh) emir verdi: O’nu hapsedin, yedirip istirihatini de temin edin, eğer ölürsem siz de onu öldürün, şayet yaşarsam kan davacısı benim, ya affederim veya kısas tatbik ederim. Hz. Ali (ra) aldığı bu darbenin ardından iki gece sonar şehit olarak ruhunu Rabinne teslim etti. (inna lillah ve inna ileyhi raciun)

Hz. Ali’nin yıkama ve kefenleme işini oğulları Hasan ve Hüseyin yaptıktan sonar, namazını büyük oğlu Hz. Hasan (ra) kıldırdı ve onu Kûfe mescidi yakınına defnettiler. Aynı gün gözü dönmüş cani İbn’ü Mülcem zindandan çıkarılıp kısas tatbik edildi.

           Bu mübarek ayda yüce Rabbimizden İslam ümmetinin vahdetini, birlik ve beraberliğini, uhuvvet ve kardeşliğini sağlamasını, Müslümanların, Hz. Ali’nin olgu ve örnek olan tavır ve tutumundan gerekli dersleri çıkarıp pratize etmelerini, feraset ve basiret nazarlarını güçlendirip İslam düşmanlarının tuzak ve planlarını görüp boşa çıkarmaları için güç ve kudret vermesini niyaz ederiz.

Selam ve dua ile…..

Said Gabari

* El Bidaye/ İbn-i Kesir   

Diger Basliklar
   BDP/PKK, HİZBULLAHİ HAREKETE KARŞI KULLANDIĞI DİL'İ TERK ETMELİDİR
   HİZB-İ KONTRA GERÇEĞİ -4
   HİZB-İ KONTRA GERÇEĞİ -3
   HİZB-İ KONTRA GERÇEĞİ -2
   HİZB-İ KONTRA GERÇEĞİ -1
   HİZBULLAH İLE İLGİLİ İDDİALAR, MAKSATLI VE ÇELİŞKİLERLE DOLUDUR
   SİİRT'TEKİ TRAJEDİ...
   HİZBULLAH'IN KORUCULUĞA BAKIŞI ÜZERİNE / SAİD GABARİ
   BATI MERKEZLİ İSLAMCI KESİMLERİN HİZBULLAHİ HAREKETE YÖNELİK ELEŞTİRİLERİ / SAİD GABARİ
   HİZBULLAHİ HAREKETİ OLDUĞUNDAN FARKLI GÖSTERME GAYRETLERİ VE SEBEPLERİ / SAİD GABARİ
   İFTİRA, ÇARPITMA VE ÇAMUR ATMA FURYASI / SAİD GABARİ
   NEWRUZ PİROZ-U SED CAR MUBAREK BE! / SAİD GABARİ
   ŞEHİD ŞEYX MUHAMMED ZEKİ ATAK’I ANARKEN / SAİD GABARİ
   ERGENEKON SAVCISI HİZBULLAH GERÇEĞİNİ ÖĞRENMEK Mİ İSTİYOR? / SAİD GABARİ
   AŞILAMAYAN ZİLLET VE İHANET DUVARLARI / SAİD GABARİ
   BİR AJAN’IN JİTEM’İN KURULUŞU İLE İLGİLİ VERDİĞİ BİLGİ / SAİD GABARİ
   NE YAZDIYSAK HEPSİ ÇIKIYOR / SAİD GABARİ
   HİZBULLAH ARŞİVİNDEN ÇIKAN BELGELER KOMPLO MALZEMESİNE DÖNÜŞTÜRÜLMEK İSTENİYOR / SAİD GABARİ
   ÖZELEŞTİRİ VE HİZBULLAH -2- / SAİD GABARİ
   ÖZELEŞTİRİ VE HİZBULLAH -1- / SAİD GABARİ
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git