Ergenekon terör örgütüne yönelik operasyonlar yapılınca, özellikle hükümete yakın çevreler, derin devlet uzantılarına yönelik olarak ilk defa bir adımın atılmasını çok büyük bir vakıa, büyük bir cesaret ve çok büyük bir başarı olarak gördüler. Gerçekten de Türkiye’deki rejimin derin güçlerinden ve derin muktedirlerden haberi olmayanlar bunu bir cesaret olarak görebilirler. Hele daha önce yaşanan Susurluk vakasında bir arpa boyu yol alınmadığı hatırlandığında, Ergenekon operasyonunda emekli de olsa generallerin tutuklanmasına kadar giden bir adımı küçümsememeleri normaldir. Olayın netleşmeye başladığı andan itibaren düşünce ve kanaatlerimizi belirtmiş, bu operasyonun derinleştirilmeyeceğini, operasyonun derin güçlerle birlikte planlandığını ve kararlaştırıldığını, nereye kadar götürüleceğinin de önceden belirlendiğini, keşke derinleştirilebilse diye teşhis ve dileklerimizi dile getirmiştik. Bunu bilmek için de kahin olmaya gerek yoktur. Anlaşma ve icazet olmadan böylesi operasyonları yapmanın tek cümle ile izahı; muktedir olmayan bir iktidarın rejimin asıl sahiplerine karşı savaş açmasıdır. Eğer bunun kapsamı daha önce belirlenip sınırları çizilmeseydi; operasyonlar genelkurmayın, MİT’in, JİTEM’in, polis’in, Anayasa mahkemesi’nin, Danıştay’ın ve rejimin diğer kurum ve kuruluşlarının merkezlerine kadar giderdi. Eski başbakanlar, bakanlar, valiler ve daha bir çok kişiyi kapsayacaktı. Operasyonların derin devlet tarafından planlanıp kapsamının belirlendiğinin bir başka delili de; dava iddianamesinin sulandırılması ve sonraki süreçte istifade edilebilmesi için açıkların bırakılmasıdır. Ergenekon çetesi üyeleri muhtemelen yargılamanın başlamasında kısa bir süre sonra peyderpey serbest bırakılacaklar. Genelkurmay başkanlığı adına Kocaeli Garnizon Komutanı Korgeneral Galip Mendi’nin Kandıra Cezaevi’nde tutuklu bulunan emekli Orgeneral Eruygur ile Tolon'u ziyaret etmesi ve genelkurmay’ın resmi sitesinde bu ziyaretin TSK adına duyurulması, Ergenekon operasyonunun nihai sınırına ulaştığı anlamına gelir. Bu operasyonlarla, kamuoyunda derin devlet hakkında oluşan ve askeri kanada da teşmil edilen suçlar ve ithamlar ve bu nedenle oluşan tepkiler dindirilmeye, genelkurmayı temize çıkarmaya ve biriken suç ve ithamları Ergenekon çetesine yükleyerek yeni bir imaj oluşturulmaya çalışıldı. “Derin devlet” denilen şeyin aslında Ergenekon olduğu, yapılan bütün kirli işlerin bunlar tarafından yapıldığı kanaati yerleştirilmeye çalışıldı. Oysa bilinmelidir ki Ergenekon çetesi, aslında derin devletin emekli olmuş sadece bir uzantısıdır, asıl değildir! Kamuoyunun bu yanılgıya düşmemesi gerekir. Gizli tanıklar vasıtasıyla sadece yoruma dayalı ve içindeki çelişkilerden dolayı kendi kendini çürüten ifadelerle Hizbullah cemaatinin iddianameye dahil edilmesi, yapılan operasyonlarla bir taşla birkaç kuşu vurma stratejisinin uygulandığını göstermektedir. Oysa derin devlete bağlı Ergenekon türü çetelerden en çok mağdur olan bu cemaattir. Bu nedenle bu çetelerin mağdurları olan insanlarımızın bu davaya müdahil olmaları lazımdır. Bu çetelerin bölgemizde yürüttükleri kirli faaliyetlerden doğan mağduriyetlerin hesabı sorulmalıdır.  Devlet bu soruşturmayı derinleştirmeyecektir. Askeri cenahtan aldığı uyarı işaretleri ile artık işi kapatma yoluna gidecektir. Buna müsaade edilmemelidir. Hangi ideoloji ve kesimden olursa olsun mağdur ve müdahillerin bu soruşturmanın üzerine gitmeleri, takipçisi olmaları ve peşini bırakmamaları gerekir. Sürekli gündem oluşturarak baskı yapmaları gerekir. Basına yansıdığı kadarıyla çete üyelerinin ev ve işyerlerinde çuvallar dolusu dokümanlar ele geçirilmiş. Bu dokümanlar basit işlerin dokümanı değildir. Bunlar kamuoyu ile paylaşılmalı ve ifşa edilmelidir. Hizbullah cemaati bu tür çetelerle derin bir mücadelenin içerisinde idi. Onlarca çete elemanı yakalanıp sorgulanmıştı. Bunların yazılı ve görüntülü sorgu ve ifadeleri Hizbullah arşivinde idi. Bu arşivin Beykoz operasyonunda ele geçirildiği söylenmektedir. Bu sorgu ve ifadeler de kamuoyuna verilmelidir.
Madem Ergenekon iddianamesinde ve zaman zaman devletin derin güçlerine bağlı kişi ve kurumlar Hizbullah cemaatini zan altında bırakmak maksadıyla mugalatalı sözler sarfediyorlar, o zaman Hizbullah arşivindeki ajan ve muhbirlerin sorgu ve ifadelerini mahkemelere verip kamuoyuna ilan etmelidirler. Daha önce bir Susurluk vakıası yaşandı. Hem o vakıayla hem de bu günkü Ergenekon çetesi ile ülkede icra edilen kirli faaliyetlerin, faili meçhul cinayetlerin, yolsuzluk ve usulsüzlüklerin kimler tarafında yapıldığı aslında ortaya çıkmıştır. Selam ve dua ile… Said GABARİ |
