Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
O gün (kiyamet gününde bakarsin ki) biz onlari, birbirine çarparak çalkalanir bir halde birakmisizdir; Sûr'a da üfürülmüs, böylece onlari bütünüyle bir araya getirmisizdir. (Kehf/99)

Bir Hadis:
Allah bir kulu sevdi mi, onu dünyadan korur. Tıpkı sizden birinin hastasına suyu yasaklaması gibi. (Tirmizi, Tıbb 1)
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

REJİM’İN HİZBULLAHİ HAREKETE KARŞI DERİNDEN MÜCADELESİNİN KA-RANLIK VE KİRLİ PERDELERİ - 15
Hizbullahi Hareketi Bölmek, Parçalamak ve Gücünü Zayıflatmak İçin Alternatif Yapılar Oluşturma Gayretleri: Bınavê Xuda 1993 yılında Hizbullahi Hareket’in gücü fark edilince rejimin derin devleti bu hareket üzerine daha fazla gitmeye, gücünü ve etkisini kırmak ve zayıflatmak için de çok çeşitli cephelerden harekete geçti. O güne kadar edindiği tecrübe ve birikimini Hizbullahi hareket üzerine odaklayarak bütün unsurlarını harekete geçirdi. Bu cephelerden bir tanesi de alternatif yapılar ve oluşumlardır. Bu bölümde, rejimin derin devletine bağlı güçlerin Hizbullahi Hareketi bölmek, parçalamak ve gücünü zayıflatmak için oluşturmaya çalıştığı alternatif olabilecek yapılar ve oluşumları ele alacağız. Üç örnekle (Biri MİT’ten, biri JİTEM’den ve biri de Polis İstihbaratından olmak üzere) bu konuyu izah etmeye çalışacağız. Bu konunun daha iyi anlaşılabilmesi için “Kendi Dilinden HİZBULLAH ve Mücadele Tarihinden Kesitler/ İ. Bagasi” adlı kitaptan bir iki paragrafa bakmakta fayda vardır. “…İbrahim Sarıaltun’u Türkiye’deki İslami gruplar çok yakından tanırlar. Bu şahsın polisle ilişkileri, Kahramanmaraş Pazarcık’ta lise öğrencisiyken başlıyor. İstanbul’a üniversiteye gidince bu ilişkilerini daha da geliştirerek, TC polisi ve istihbaratına bağlı olarak çalışmalarını sürdürüyor. İstanbul’da öğrencilik döneminde yurt temsilciliği ve üniversite temsilciliği gibi birçok önemli görevlere derin devletin yardımıyla getirilerek, önemli ve etkin faaliyetler yürütüyor. Arkasındaki istihbarat güçlerinin desteği ve bunların kendisine verdiği görev icabı, birçok çevreyle ilişkiler geliştiriyor ve önemli bir şahıs pozisyonunu kazanıyor. Özellikle, Kürt-İslam çizgisi adı altında, üniversite dönemi ve sonrasında Türkiye genelinde birçok kişi ve grupla ilişkiler içine giriyor. Daha sonra PİK adına hareket edip Türkiye’nin birçok yerini dolaşarak muhtelif görüşmelerde bulunuyor, irtibatlar kuruyor, siyasi ve teşkilati ilişkiler geliştiriyor. Görevindeki başarısı nedeniyle faaliyetleri ülke içiyle sınırlı kalmayıp, bağlı bulunduğu istihbarat örgütleri tarafından muhtelif görevler icra etmesi için yurtdışına gönderiliyor. Irak Kürdistan’ı, İran, Sudan, Dubai ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere gittiği bütün ülkelerde İslami grup ve şahısların yanına uğrayarak, onlarla bireysel ve siyasi ilişkiler veya dostluklar geliştiriyor. Özellikle rolü ve görevi icabı Müslüman Kürt şahıslar veya gruplarla görüşerek, önemli bir şahsiyet veya grup temsilcisiymiş gibi özel siyasi ve örgütsel ilişkiler içerisine giriyor. Bütün bu işlerini TC’nin üst düzey istihbarat elemanlarıyla koordineli ve bunlardan aldığı talimatlar doğrultusunda yürütüyor. Gittiği yerlerde bilgi toplama dışında bazı insanları da tuzağına düşürerek bağlı bulunduğu TC istihbarat teşkilatlarına kazandırıyordu. Cemaat, bu şahsın durumundan şüphelenerek onu uzun süre takibe aldı. Sadece Türkiye içinde değil, yurtdışında gittiği birçok yerde onu takip ederek ilişkilerini ve faaliyetlerini öğrenmeye ve belgelemeye çalıştı. Bu uzun takip neticesinde bu şahsın çalışmalarıyla ilgili önemli bilgiler elde etti. Neticede güçlü kanıtlar elde edince bu şahsı yakaladı. Kendi işinde profesyonel olduğundan Cemaati da kandırıp atlatabileceğini tahmin ediyordu. Ancak Cemaat, onun yurtdışındaki faaliyetlerinin ve önemli ilişkilerinin kanıtını gösterince çözülmek zorunda kaldı ve her şeyi itiraf etti. Kendisi, “Uzun süredir ülke içinde ve ülke dışında bu kadar faaliyet yürüttüğü halde, hiç kimsenin kendisinden şüphelenmediğini, ilişki kurduğu bütün fert ve grupları çok rahatça kandırıp kullandığını söyleyerek, Cemaatin kendisinden şüphelenmesine, uzun süre, titiz bir şekilde ve uzmanca takip edip yakalamasına ve faaliyetlerini belgelemesine çok şaşırdığını ve hayranlık duyduğunu” itiraf etti. Bu şahıs, bağlı bulunduğu TC istihbarat örgütlerinin ülke içi ve ülke dışında yürüttükleri ve kendisinin de içinde yer aldığı faaliyetleriyle ilgili Cemaate çok detaylı bilgiler verdi. İbrahim Sarıaltun, kendisinin de içinde bulunduğu TC istihbarat örgütleri ve derin devletin bir planı hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Bu planı şu şekilde izah etti; “TC, Kürdistan’da Hizbullah ve PKK’nın etkinliğinin arttığını, bunları kontrol edemediğini, bunları etkisiz hale getirmek veya zayıf düşürmek için bugüne kadar uygulamaya koyduğu planlarından bir netice alamadığını, böyle devam ederse bu iki örgütle başa çıkamayacağını, bu durumun rejim için tehlike arz ettiğini, bu iki hareketi zayıf düşürme ve etkisizleştirmenin tek yolunun bunlara karşı alternatif hareketler ortaya çıkarmak olduğuna inanarak bir plan geliştirdiğini, bu plan gereği TC, Hizbullah’a karşı olan İslamcı Kürt şahıs ve grupları, PKK’ya karşı da Kürt milliyetçisi, demokrat şahıs ve grupları bir araya getirip örgütleyerek ve her türlü destekte bulunarak, sanki bunlar rejime karşı mücadele eden bağımsız örgütlenmelermiş görüntüsü verilerek, kamuoyunda bunların taban bulmaları ve güç kazanmaları için bunları destekleyecek" şeklinde önemli itiraflarda bulundu. Ayrıca, uzun süredir üzerinde çalışılan bu planın uygulamaya konulduğunu, bu amaçla muhtelif toplantılar yapıldığını, altyapının oluşturulduğunu ve gerekli maddi imkanların temin edildiğini söyledi. Bu planın içerisinde kendisi dahil yer alan bütün şahıs ve grupların bilgilerini Cemaate verdi..”. İbrahim Sarıaltun, polisle işbirliğine başladıktan sonra gösterdiği başarılar nedeniyle MİT’e kaydırılmış ve çok daha önemli faaliyetler icra etmiştir. Yukarıda bahsi geçen alternatif yapılanma ve oluşumlar hakkında detaylı bilgiler verirken bu projelerden bir tanesi hakkında şu bilgiyi verir: “Bölge kökenli Molla, Şeyx, Seyyid ve dindar olarak bilinen bürokratlardan müteşekkil bir grup tarafından MİT’in tasarladığı bir proje dahilinde bir vakıf kuruldu. (bu vakfın ismini ve bu grupta yer alanların isimlerini şu anda vermeyeceğiz) Bu vakıf hem İslami hem de Kürd halkının dikkatini çekecek milliyetçi çağrışımlar yapan bir isimle kuruldu. Kurucuları, hem dindar hem de milliyetçi vasıflara sahip, popüler, bölgenin Seyyid, Şeyx ve Molla ailelerine mensup; bazıları zamanında Hizbullahi Harekete yakınlıkları ile tanınmış ve daha sonra uzaklaşmış, bölgede dindar olarak tanınan bürokrat, eski ve yeni milletvekillerinden oluşuyordu. Bu şahıslar ve oluşumları, zahirde rejim muhalifi söylemlere sahip ve Kürd’lere yönelik olarak faaliyet gösterecek ve bu yapıları ile Hizbullahi Harekete alternatif bir güç olarak onun gücünü ve etkinliğini kıracaktı. Ayrıca bu oluşum bölgede ve Türkiye genelinde faaliyet gösteren ve bölge kökenli diğer grup ve oluşumları da kontrol altına alarak kendi bloklarına alacaklardı. Bu oluşum sadece Türkiye ile sınırlı kalmayacak Hizbullahi Hareketin yurtdışındaki imajını karalamak için de faaliyet gösterecekti. Nitekim Güney Kürdistan’daki İslami Hareketlere giderek Hizbullahi Hareket aleyhinde kulis faaliyetleri yapmışlardı. Filistinli ve Lübnanlı İslami Hareketler nezdinde de aynı girişimlerde bulunmuş; kulis faaliyetlerini icra edeceklerdi.” MİT’in bu projesi kamil anlamda oturtulmadan İbrahim Sarıaltun’un yakalanmasıyla cemaat tarafından deşifre edildi. Deşifre olduktan sonra plan başarısızlığa uğrayıp akim kaldı. İkinci örneğimizi JİTEM’den vereceğiz. Önceki bölümlerde şahsı ve faaliyetleri hakkında bilgi verdiğimiz A. H. JİTEM’in kontrolünde gelişen bir proje hakkında çok detaylı bilgiler verir. Bu projenin detaylarına geçmeden önce projenin başaktörü hakkında ismini vermeden biraz bilgi verelim. Silvan’da ikamet eden molla etiketli bir şahıs cemaat ile beraber iken, cemaat onu İslami hizmetler için teşvik eder ve ön plana çıkarır. Bu şahıs mağrur nefsi kabararak cemaat ile sorunlar yaşamaya başlar. Aynı zamanda bu şahıs ünlü bir jitemcinin oğlu üzerinde alaka yapar. Bu genç daha sonra jitemin elemanı olur. Hem A.H hem de bu genç bu şahıs üzerine çalışır ve onu cemaat aleyhinde kışkırtarak ayrılmasını sağlarlar. Bu şahsın cemaatle sorun yaşamasındaki bir başka neden de; Şia akidesini ve Caferi mezhebini ön plana çıkararak tefrika ve fitne çıkarmaya yönelik gayretleri idi. Cemaat, “hiç kimsenin akide ve mezhebine karışmama” prensibi gereği bu şahsın da akide ve mezhebine karışmadı. Ancak bölgede böyle bir gayret içerisine girmemesi gerektiğini, sorunumuzun akide ve mezhep konusunda taassupkarlık yapma veya bunları tartışma malzemesi yapma olmadığını, bu gayretlerin bölgede tefrika ve ihtilafların baş göstermesine sebep olacağını, asıl işimizin İslam’a hizmet olduğunu ifade ederek onu hizmete teşvik ediyordu. Ancak bu şahıs kendi bildiğini okudu ve cemaatle yollarını ayırdı. Yolunu ayırdıktan sonra cemaat kendisine karışmadı. Bu şahıs beraberinde azda olsa bir grup insanı götürdü. A. H. Cemaat tarafından yakalanınca işin perde arkası aydınlandı ve işin içinde hangi maksatların olduğu ortaya çıktı. Halbuki o zamana kadar cemaat bu projeden haberdar olmadığı gibi ayrılmanın da tamamen nefsi, akidevi ve mezhebi farklılıklardan kaynaklandığını biliyor ve karışmıyordu. A. H bu proje hakkında şu bilgileri verir: “Söz konusu şahsın cemaat ile akidevi ve mezhebi sorunlar yaşadığı JİTEM tarafından fark edilince bu sorununa el atılarak bir projeye dönüştürüldü. Şia akidesi ve Caferi mezhebinin bölgede yaydırılarak hem cemaate alternatif bir yapının oluşturulması hem de bölgede Şii-Sünni tefrika ve ihtilafının baş göstermesi ekseninde cemaatin gücünün ve desteğinin kırılması hedeflendi. Bu maksatla söz konusu şahıs desteklenerek yönlendirildi. Bu şahıs ve arkadaşları İran’a gönderilerek “İran destekli” imajı yaratıldı. Ondan sonra bir kısım elemanları İran’a medrese eğitimine gönderildi. Bununla beraber İran’dan molla kisvesinde bazı şahıslar davet edilerek bu güruhun elemanlarına moral ve destek maksatlı sohbetler düzenlendi. Bu güruh İran destekli ve ilim ehli bir imaja kavuşturuldu. Bölge Müslümanlarının İran’a olan sempatileri hesaba katılarak özellikle İran destekli gösterme gayretleri bölge Müslümanlarının bu sempatilerini celbetmeye yönelikti. Bu güruh, bütün gayretlerini bölgede cemaat aleyhinde yoğunlaştırarak Şia propagandası yapmaya başladı. Bununla yetinmeyip insanları cemaatten ayırmaya, mut’a nikahı adı altında insanları fuhşa bulaştırarak fesat çıkarmaya başladı.” İşin bu boyutlara varması cemaati harekete geçirdi. Bu güruhun bazı elemanları yakalandı baş aktörleri ise o zaman kaçmayı başardı. Üçüncü örneğimiz ise Polis’in tasarlayıp oluşturduğu “İslamcı Mafya” projesidir. Polis, bu proje ile birkaç maksadı birlikte elde etmeyi hedeflemişti. Birincisi; Hizbullahi hareketin içinden elemanları katarak cemaatin içine sızıp iğfal yollarını açmak ve cemaat yapısında gedikler açarak fesat çıkarmak. İkincisi; Hizbullahi hareketi kamuoyunda mafya ve çıkarcılıkla özdeşleştirip lanse etmek ve bu yolla yüce hedeflerine halel getirmek. Üçüncüsü; Hizbullahi hareketi hem içte hem de dışta İslami camiada sabıkalı duruma düşürmek. Polis, direkt olarak bu organizasyonları cemaat içerisinden oluşturamadı. Bu nedenle cemaatle herhangi bir şekilde, (sempatizan, cemaat mensupları ile akrabalıkları bulunan…) münasebetleri bulunan ve İslamcı geçinen şahıslar vasıtasıyla çeteler oluşturup işe başladı. Ondan sonra yavaş yavaş cemaat içerisinden ulaşabildikleri yada iğfal ettikleri kişileri bu organizasyonların içine almaya başladılar. Nitekim daha sonra itirafçı olacak Şaban ….. gibileri bu tür şebekelerin içine çekildi ve yanlarında bulunan cemaate ait silahlardan da suistifade edilmek istendi. Cemaat bu tür faaliyetleri kokusunu alır almaz müdahale etti ve büyük bir tuzak Allah’ın yardımı ile akamete uğratıldı. Nesim Malki cinayeti böyle organizasyonların uzantısıdır. Cemaat kendisine karşı kurulan bu tuzağı fark etti ve bertaraf etti. Ancak ne yazık ki cemaat dışında kalan diğer İslami grupların kendilerini bu tehlikeden muhafaza etmede ne kadar hassasiyet gösterdikleri, ne kadar farkında oldukları veya ne kadar tedbir aldıkları hususunda sevindirici bir ifade kullanmakta zorlanıyoruz. Nitekim bu tür tuzaklara düşen bazı kesimlerin haberlerini aldık. Polis’in İslami hassasiyetlere sahip Müslümanlara yönelik bu tür tuzakları kurmaya ve onları bu tuzaklara düşürmek için elinden gelen gayreti göstermeye devam ettiği; yakın dönemde icra ettiği bazı operasyonlarla da açıkça görülmektedir. Yukarıda verdiğimiz örnekler, rejimin derin güçlerinin Hizbullahi harekete karşı derinden verdiği mücadelenin değişik yöntem ve metotlarıdır. 2000 yılı öncesi bu yöntemler hepsi deşifre edildi ve akamete uğratıldı. Ancak bütün bunlar gösteriyor ki İslam’ı ve Müslümanları birinci tehlike olarak gören Kemalist rejim ve onun derin güçleri, İslami hareketlere karşı ellerindeki bütün imkanları kullanarak her türlü gizli-açık, meşru-gayri meşru, hukuki-gayri hukuki, ahlaki-gayri ahlaki…. Her türlü yol ve yönteme baş vurmayı kendisi için meşru görmekte ve bunlardan geri durmamaktadır. Kendi imkanları ile yetinmeyip İsrail ve Amerika istihbarat ve güvenlik servislerinden de yardım almaktadır. Onun için Müslümanlar daima bu tür plan, proje ve tuzaklara karşı uyanık ve hassas olmalıdırlar. Herhangi bir emare gördüklerinde hassasiyetle üzerinde durup düşünmelidirler. “Şüphesiz Allah, (müşriklerin saldırı ve sinsi tuzaklarını) iman edenlerden uzaklaştırmaktadır. Gerçekten Allah, hain ve nankör olan kimseyi sevmez.” (Hac 38) Bir sonraki bölümde farklı yöntem ve taktikleri ele alacağız inşallah. Selam ve dua ile…. Said GABARİ
Diger Basliklar
   BDP/PKK, HİZBULLAHİ HAREKETE KARŞI KULLANDIĞI DİL'İ TERK ETMELİDİR
   HİZB-İ KONTRA GERÇEĞİ -4
   HİZB-İ KONTRA GERÇEĞİ -3
   HİZB-İ KONTRA GERÇEĞİ -2
   HİZB-İ KONTRA GERÇEĞİ -1
   HİZBULLAH İLE İLGİLİ İDDİALAR, MAKSATLI VE ÇELİŞKİLERLE DOLUDUR
   SİİRT'TEKİ TRAJEDİ...
   HİZBULLAH'IN KORUCULUĞA BAKIŞI ÜZERİNE / SAİD GABARİ
   BATI MERKEZLİ İSLAMCI KESİMLERİN HİZBULLAHİ HAREKETE YÖNELİK ELEŞTİRİLERİ / SAİD GABARİ
   HİZBULLAHİ HAREKETİ OLDUĞUNDAN FARKLI GÖSTERME GAYRETLERİ VE SEBEPLERİ / SAİD GABARİ
   İFTİRA, ÇARPITMA VE ÇAMUR ATMA FURYASI / SAİD GABARİ
   NEWRUZ PİROZ-U SED CAR MUBAREK BE! / SAİD GABARİ
   ŞEHİD ŞEYX MUHAMMED ZEKİ ATAK’I ANARKEN / SAİD GABARİ
   ERGENEKON SAVCISI HİZBULLAH GERÇEĞİNİ ÖĞRENMEK Mİ İSTİYOR? / SAİD GABARİ
   AŞILAMAYAN ZİLLET VE İHANET DUVARLARI / SAİD GABARİ
   BİR AJAN’IN JİTEM’İN KURULUŞU İLE İLGİLİ VERDİĞİ BİLGİ / SAİD GABARİ
   NE YAZDIYSAK HEPSİ ÇIKIYOR / SAİD GABARİ
   HİZBULLAH ARŞİVİNDEN ÇIKAN BELGELER KOMPLO MALZEMESİNE DÖNÜŞTÜRÜLMEK İSTENİYOR / SAİD GABARİ
   ÖZELEŞTİRİ VE HİZBULLAH -2- / SAİD GABARİ
   ÖZELEŞTİRİ VE HİZBULLAH -1- / SAİD GABARİ
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git