Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36
Bir Hadis: Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
REJİM’İN HİZBULLAHİ HAREKETE KARŞI DERİNDEN MÜCADELESİNİN KA-RANLIK VE KİRLİ PERDELERİ - 12
Bınavê Xuda Ajan ve Muhbirlerin Eğitim, Görevlendirme Ve Kişiliklerinin Şekillendirilmesi: KURAL: Özellikle istihbarat örgütlerinin çemberi içerisine girenler bir daha çıkamazlar. Tek çare; kaçıp izini kaybettirmektir. Bir müddet çalıştıktan sonra bir kenara çekilme, kendi hayatını kurup bu kurumlarla bağını kesmek veya onların prensiplerini ihlal etmek mümkün değildir. Zaten bu çarkın içine girenler o kadar sağlam bir şekilde göbekten bağlanıyorlar ki isteseler de bu çarkın dışına çıkmaları gibi bir seçenekleri yoktur. MİT, JİTEM ve Polis İstihbaratı ile çalışmayı kabul eden işbirlikçilere belli bir müddet ilgi ve alaka gösterilerek samimi bir ortam ve imaj oluşturuluyor. Bu süreç içerisinde öncelikle fikir ve düşünce olarak devletin büyüklüğü, Kemalist ideolojinin doğruluğu ve devletin şefkat kucağı empoze edilerek elemanların sorunları ile ilgilenip ekonomik olarak yardımcı olunur. Belki ha-yatında eline geçiremeyeceği parayı bir seferde elinde gören elemanın bağlılığı sağlanır. Bu baş-langıçtan sonra nabza göre sorun ve problemleri ile ilgilenilir, maddi imkânlar da bu şekilde sağ-lanarak kişinin daima muhtaç ve bağımlı olması sağlanır. Özellikle maddi imkânlar sunmak, sa-dakat ve performansa endekslenerek elemanın işinde gayret göstermesi sağlanır. Ajan ve muhbirlerin herhangi bir şekilde işbirliği teklifini kabul etmelerinden sonra (bu ister gönüllü, ister icbarı olsun fark etmez) bundan sonra tabi tutuldukları test güvenlik ve sadakat testidir. Ajan veya muhbir, çalıştığı kuruma sadık olduğunu ve güvenilebilirliğini kanıtlaması ge-rekir. Bu testler kişiden kişiye farklılık gösterdiği gibi, Hizbullahi cemaate yakınlığı olanlar veya İslami hassasiyetleri bulunanlar, bambaşka testlere de tabi tutuluyorlar. Sol düşünceye mensup bir elemanı veya İslami yaşantısı olmayan birini ibadet ve haramlar hususunda test etmeye ihtiyaç görülmezken (çünkü bu kişilerin böyle bir sorunları yoktur) İslami hassasiyetleri olanlar için en büyük sorun, ibadetten uzaklaşmak ve harama bulaşmaktır. Güvenlik ve sadakat testi, mutlaka her ajan ve muhbire uygulandığı gibi, güvenlik ve sada-kati garanti altına alacak tedbirler de alınır. Bu şu demektir: İşbirlikçi, bildiği ve tahmin ettiği bü-tün bilgileri verecek ve kendisine verilen bütün emir ve talimatları eksiksiz ve gönüllüce yerine getirecektir. Ayrıca işbirlikçinin sadakat ve güvenilirliğini tescil ederek güvenlik altına alacak dini, insani ve hukuki suçlar ve kabahatler işletilerek belgelenir ve bu belgeler sigorta olarak muhafaza edilir. Özellikle tuzağa düşürerek ya da herhangi bir şekilde zorla işbirliğine razı ettikleri Müslü-manların dinden, imandan, namustan ve insani değerlerden arındırılmadıkları müddetçe güveni-lemeyeceğini, bu duygularının harekete geçtiği an yaptıkları işten pişmanlık duyarak uzaklaşabi-lecekleri hesaba katılarak bu duygu ve değerler tahrip edilir. Burada okuyucuların affına sığınarak ve özür dileyerek bazı bilgiler vereceğiz. Bu bilgileri yontarak ve yuvarlak ifadelerle geçiştireceğiz. Ayrıntılarına girmeye veya kendi ifadelerinde ge-çen şekliyle vermeye edeb ve terbiyemiz müsaade etmemektedir. Müslüman olup da işbirliğine zorla razı edilen bir kişiye uyguladıkları sadakat ve güvenlik testlerine kısaca bir bakalım. İlk önce kişi zinaya bulaştırılır daha sonra alkollü içkiler içmesi istenir. Bunlardan sonra ya kendileri bizatihi tecavüz eder ya da birbirlerine tecavüz etmeleri istenir. Özellikle bu hususta sıkıntı duy-mayacak ve gönüllüce yapma seviyesine gelinceye kadar bu test devam eder. Hatta bazılarının ifadelerinde geçtiğine göre; en ufak bir şüphe duydukları an tecavüz testine tabi tutuyorlarmış. Daha sonra varsa yakın akrabaları içerisinde, yoksa yapabilecekleri birilerine sarkıntılık yapmaları istenir. Bu gayri ahlaki testlerden sonra (2000 yılı öncesi itibariyle) işkence yaptırma, adam öldürtme, gasp, hırsızlık… gibi işlere bulaştırma. Bunların yanında mecburi olmadıkça namaz kılmama, oruç tutmama, namazı abdestsiz kılma….gibi haram ve günahları irtikâb eden davra-nışları yaptırma. Bütün bunlar, Müslüman’daki dini, imani, insani ve ahlaki duygu ve değerleri yok eder ve insanı insanlıktan çıkarır. Zaten bu değerlerden arındırılmayan insanlar ajanlık ve muhbirlik yapamazlar. Bütün bu testler, kişiyi kendilerine sadık ve güvenilir hale getirmek, piş-manlığın önünü muhkem bir şekilde kapatmak, başka çare kalmadığı için yaptığı işe rıza göster-mekten çok gönüllü bir seviyeye ulaştırmak, sürekli bağımlı halde tutacak, çarkın dışına çıkmayı imkansız hale getirecek delil ve belgelerin oluşturulmasına ve bu işte tek çarenin sadakat ve gay-retle iş yapmak olduğunun anlaşılmasına yöneliktir. Denilebilir ki ajan ve muhbirlik yapan herkesin istisnasız bu testlere tabi tutulması biraz muhaldir! Evet şüphesiz ki rejimin bu üç kurumuyla işbirliği yapan herkesin bu testlere tabi tu-tulması mümkün değildir. Hatta bu kurumlarla işbirliği yapanların arasında milliyetçi-muhafazakar kesimden azımsanmayacak sayıda insan mevcuttur. Buradaki kural şudur: Bu kurumlarla işbirliği yapan her kim olursa olsun, yapısına uygun olarak onu göbekten bağlayacak ve bir daha bu çarkın dışına çıkmasını imkansız hale getirecek bir şekilde tedbir alınır. Bunun dışında özellikle İslami bir yapıdan veya çevreden gelenler ve aktif olarak iş yaptırdıkları kişilere yukarıda izah ettiğimiz testleri uygulamaktadırlar. Yoksa fuhuşa bulaştırma, alkollü içkiler içirme, namaz ve diğer ibadetlerini terk etmesini isteme yada harama bulaştırma gibi fiilleri yapmasını istedikleri takdirde işbirliğine yanaşmayacaklarını veya tekliflerini reddedeceğini bildikleri kişilere böylesi tekliflerde bulunmadıkları gibi ibadetlerini daha da iyi yapmalarını, mukaddes devlet(!)’e hizmetin ibadet olduğu fikrini empoze ederek motive etmektedirler. Fakat her elemanı, gayri ahlaki fiiller işleterek tuzağa düşürmek için de her zaman uğraşır ve fırsatını buldukları an bunu gerçekleştirirler. Rejimin bu üç kurumunda çalışan elemanları sınıflandırırsak kendimize göre şöyle bir tasnif yapabiliriz. Birinci sınıf; bu kurumların öz elemanlarıdır ki bunlar seçilerek kuruma alınır ve eği-tilirler. İkinci sınıf; bu kurumlara bağlı olarak çalışan ajan ve muhbirlerdir. Bunlar kurumlarca görevlendirilir ve aktif olarak faaliyet gösterirler, zamanla gösterdikleri başarılara göre kurum içi bölümlerde görevlendirilirler. Üçüncü sınıf elemanlar ise; yardımcı eleman diyebileceğimiz iş-birliği içerisinde bulunan kişilerdir. Bunlar genellikle bilgi aktarma, yardım ve yataklık gibi işlerde kullanılırlar. Ajan ve muhbirlerin kişiliklerini bu şekilde oluşturduktan sonra görevlendirme aşamasına geçilir. Ajan ve muhbirin, kabiliyet, yetenek, konum ve şartları göz önüne alınarak en başarılı olabileceği alana yönlendirilir. Bu kurumların ajan ve muhbirlerini Hizbullahi cemaate yönelik olarak iki grupta görevlen-dirdiklerini görmekteyiz. Birinci grup ajan ve muhbirlerin, cemaatin kademelerinde yükselerek önemli konumlara gelmeleri için görevlendirildikleri görülmektedir. İkinci grupta yer alan ajan ve muhbirler ise cemaat içerisinde muhbirlik yapmanın yanında fesat çıkarmakla ve cemaati yıp-ratmakla görevlendirildikleri tespit edilmiştir. Daha önce de belirtmiştik özellikle sorumluluk kademelerine ajan veya muhbir sızdırmada başarılı olmamışlardır. Fakat fesat çıkarmak ve ce-maati yıpratmak için çok çalışmışlar. Bu tür yıkıcı ve yıpratıcı faaliyetleri inşallah bir sonraki bö-lümde ele alacağız. Ajan ve muhbirlerin eğitimleri ise seviye ve performansa bağlı olarak farklı aşamalarda ve-rilmektedir. MİT ve JİTEM’in Polis İstihbaratına nazaran daha çok eğitime önem verdikleri gö-rülmektedir. Her üç kurumda da elemanlara ilk olarak görevleri hakkında fikir ağırlıklı teori ve pratik eğitim verilmektedir. Bundan sonraki dönemlerde elemanlar, kurum içinden görevlendirilen uzmanların periyodik olarak teknolojik araçlar eşliğinde verdikleri seminerler vasıtasıyla eğitilirler. Elemanların yetenek ve başarıları ortaya çıktıkça daha üst eğitim aşamalarına tabi tutmaktadırlar. Bu devreyi başarılı bir şekilde geçenler kurum bünyesindeki kamplara alınarak ideolojik, istihbarat ve askeri eğitime tabi tutuluyorlar. Jitem, elemanlarını daha çok bölgedeki askeri alanlarda eğitirken Mit, çoğunlukla Bolu-Düzce-Yalova üçgenini kullanmaktadır. Eğitim, üç temel esas üzerinden verilmektedir. Birincisi; Kemalist ideoloji aşılama, ikincisi; istihbarat toplama, üçüncüsü ise; askeri ve özel branş eğitimi olmak üzere hem teorik hem de pratik olarak verilmektedir. Hizbullahi cemaate karşı mücadelede, rejim cephesinden mücadele MİT, JİTEM ve POLİS İSTİHBARATI tarafından verilmektedir. Bu her üç kurum, TC. rejiminin asıl sahibi olan, “Derin Devlet” diye bilinen GENEL KURMAY BAŞKANLIĞI’nın emrindedir. Hem bu kurumların hem de yasama, yürütme, yargı, basın, sermaye…. Devlete ait her ne varsa hepsinin ipi bu ku-rumda birleşir. Yani bütün ipler bunların elindedir. Bütün ipler bir merkezde toplandığı için mü-cadele de bu merkezden idare edilmektedir. Bunu ifade etmemin sebebi şudur; Hizbullahi ce-maate karşı nasıl farklı cephelerden mücadele verildiğini ve ne kadar sinsice organize edildiğini göstermek içindir. İnşallah bir sonraki bölümde bu konuyu işleyeceğiz. Selam ve dua ile…. Said GABARİ
