Hasret rüzgârları eser Gurbet ele takılır biçare gönül! Ne anadan haber gelir ne yardan! Darılır yağmurlar, Irmaklar akmaz bereketli ve coşkun! Gurbet dağlarında ferman bendedir! Hasretlik kelimelerle devrilir zaman Özlem denizlerine dalarım bitkin ve melûl Gönlümü koyarım en tepesine düşlerimin Bir kıyam yorgunluğunda Bir bayırda mahkûm olmak Tutkuyla beklenen bayramın en masum kucağında Nostaljik gecelerin sümbülî şafağında Eski günlerin hatırasını kovalayan aynalarda Yaşanacak mutlu zamanlara asılmaktır yaşamak! Durmadan acı verir, Yaban elde can çekişen dilsiz düşünceler Ayaklarıma derman katan ümitlere En büyük primi zaman bağışlar! Yılmaz bir savaşçı edasıyla Kor ateşten dürülmüş kılıçlar kuşanmalıyım Şeytan dokunmuş nefeslerden Ruhunu temizlemeliyim coğrafyamın İblisin tüyünden örülmüş düşleri Zemzemle yıkamalıyım Bir bebek gibi okşamalı Bir kelebek gibi avuçlamalıyım Ölüm nefeslerine mahkûm yürekleri Ayın on dördünün sıcaklığında Sabah melteminin kucağına uyandırmalıyım Bir ses olmalıyım Dinginleri kaldıran koca bir feryat Ve esmeliyim yeryüzüne Çaresiz yüreklere çarpıp Direniş müjdesi olmalıyım Bir tek senin adını anmalıyım Bir tek sana anlatmalıyım Gönlümden geçen zafer muştusunu! Görkemli kelimelerini sırtlamalı Boydan boya avuçlamalıyım yeryüzünü Acı tufanlarla boğuşurum Hicretin en ücra coğrafyasında Hasretin iflah olmaz simasında Çağa isyan etmiş ruhum Kavgalara tutuşur! Tevhidi soluğun arılığında Haykırmak için en son çığlığı İşte buradayım! Kuş uçmaz, kervan geçmez bir coğrafyada Uzaklara düşen solgun bir gül gibiyim En ücra köşelerde seni sayıklamak Gecelerimi sana adamak için İşte buradayım… Sevdandan bir damla düşünce içime Kışkırtır nazarın en aziz yanlarımı! Bir dövüştür sürer Kurban gider düşlerim, Özgürlük koşusunda! Her sabah yağlarım tabancamı Bir baştan kurarım düşlerimi Gurbet elde umuda tutunmuş bir yolcuyum Ne anadan haber alırım ne yardan Bir ölüm kalım savaşında Direniş patikasında yürüyen Yılmaz bir savaşçıyım Anadan, yardan uzak!… Abdullah ŞAFAK
|