Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Süphesiz, Rabbimiz Allah'tir deyip, sonra dosdogru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayin, üzülmeyin, size vâdolunan cennetle sevinin! derler. Fussilet/30

Bir Hadis:
''Daha vakti var, ilerde yaparım'' demek, şeytanın mü'minlerin kalplerine bıraktığı bir vesvesedir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HIÇKIRIK!

Uzun yıllar sonra bindiğim otobüs şehrin içine daldığında garip bir şaşkınlıkla sarıldı duygularım. Büyük bir değişim geçmişti şehir. Fakir, dökük ve yorgun çehresi ağır bir makyaj geçirmişti. Modern görüntü epeyce sırıtıyordu. Geleneksel, sıcak ve insanı bağrına basan güzellik dilberi şehrin yüzünü dev apartmanların yükseldiği soğuk bir çehre almıştı. Yine de bu koca şehrin derin sevgisini içimde taşıyordum.

Arkadaşım Yusuf’la epeyce dolaştık. Görkemli kaleler gibi tarihten bugüne yansıyan ve gövdeleriyle dimdik uzanan surları gezdik. Eskiden olduğu gibi kitapçılara uğradık. Yeni çıkan kitapları karıştırdık. Şehre varışımın üçüncü gününde misafirliği noktalamak isterken Yusuf bırakmadı. Biraz daha kalmamı istedi. Cuma akşamıydı. Ramazanlarda mezarlığa uğrayıp yakınlara birer fatiha okuduklarını söyleyince iyice dinlendikten sonra iftara bir iki saat kala mezarlığa uğradık. Bir iki akrabasının kabrinde dua ettik. Yusuf, başkalarına uğrarken yanından ayrılıp mezarların arasından yürüdüm. Önüme çıkan mezar taşlarındaki yazıları okuyor fırsat buldukça da fatiha okumayı ihmal etmiyordum.

Bir kabrin başucunda oturmuş üzerinde çarşafı bulunan yaşlı bir kadının derin derin ağladığını fark ettim. İyice yaklaştım. Anneme benziyordu. Önünde oturduğu mezara yönelip fatiha okudum. Yaşlı kadının içten gelen ağlamaları duygularımı epeyce yumuşatmış neredeyse ıslatmaya başlamıştı. Beni fark eden kadın ağlama tonunu biraz düşürdü. Elindeki mendille gözyaşlarını sildi. Fatiha okumamdan memnun olmuş ruh haliyle hafiften başını kaldırıp bana baktı.

-Allah Rahmet etsin” dedim. Yutkunduktan sonra;

-Sağ ol evladım! dedi.

-Bu kimin mezarı anne?

-Oğlumun! dedi. Yine bir hıçkırık tuttu. Üzerinde yazı bulunan mezar taşı benim tarafımda olmadığından merakımı gidermek için sormayı tercih ettim:

-Peki oğlun ne zaman vefat etti?

-Tam 20 yıl önce vurdular oğlumu. Şehit ettiler!

Epeyce dikkatimi çekmişti bu ifadeler. 20 yıl önce oğlunu kaybetmiş. Oysa yeni ölmüş gibi ağlıyordu. Üstelik ölüme başkaları sebep olmuş. Hatta şehid olduğunu söylüyordu . Merakım büsbütün artmıştı. Sıradan bir olay değildi bu! Ortada insanın içini yakan ağlayışıyla bir anne ve önünde başkalarının hayatına son verdiği oğlunun mezarı vardı. Meraklı bakışlarla sormaya devam ettim:

-Kim vurdu oğlunu?

Hıçkırıklar ağlamalara karışmıştı. Benden kurtulmanın mümkün olmadığını anlayan yaşlı kadın derin bir iç çekip anlatmaya başladı:

-İki oğlum vardı. İkisini de helal sütle büyüttüm. Çocuklarımı abdestsiz emzirmedim. Haram lokma yedirmedim. Kötü söz ve küfür öğrenmemeleri için sokağa bırakmadım. Elimde, avucumda büyüttüm. Camiden eve, evden camiye gidip gelirdi çocuklarım. Hayatlarında bir karıncayı bile ezmediler. Kimseye kötü bir söz söylemediler. Büyük oğlum Ahmet, her zamanki gibi akşam namazından sonra camide kalıp çocuklara Kur’an dersi veriyor. Ders bittikten sonra camiden dönerken yanına yaklaşan üç kişi silahlarını çekip Ahmed’ime ateş ediyorlar. Karşı komşumuz da oradaymış. O anlattı. Zaten Ahmed’imin camiye gitmekten başka bir suçu yoktu. O gün bugündür Ahmed’imin yanına gelip ağlıyorum…

Yaşlı kadın yine ağlamaya başladı. Biraz bekledikten sonra meraklı sorularımdan birini daha sordum;

-Peki, öbür oğlun nerede?

Başını kaldırıp benim tarafıma hafifçe baktı. Gözlerindeki yaşları bir kez daha silip anlatmaya devam etti:

-Öbür oğlum Ahmed’in küçüğüdür. Muhammed’imdir. O da abisi gibi camiye gidiyordu. Hayatı ev ile cami arasında geçiyordu. Hayatında kahveye uğramadı. Kimseye kötü bir söz söylemedi. Ahlak ve edebinden dolayı sokakta yürürken önüne bakarak yürürdü. Gencecik olduğu halde etraftaki yaşlılar bile ondan utanırdı. Hiçbir suç işlemediği, hiçbir yere gitmediği halde bir gece kapımızı polisler çaldı. Gece namazını kılmak için uyanmış olan oğlumun ellerini kelepçeleyip götürdüler. Epeyce eziyet ettiler. Yalan ve iftiralarla Muhammedimi zindana attılar. Bir daha bırakmadılar. On iki yıldır Muhammed’im zindanda kalıyor. Babasıyla birlikte fırsat buldukça ziyaretine gidiyordum. Yapılan zulümlere tahammül edemiyordu babası. Fidan gibi büyüttüğü iki oğlundan birinin vurulması, diğerinin zindana atılması ağır geliyordu. Fazla dayanamayan babası yedi yıl önce vefat etti. Beni yalnız bıraktı. Hasta ve yaşlı halimle fırsat buldukça Muhammedimi ziyarete gidiyordum. Cuma akşamları da Ahmed’imi ziyarete geliyordum. Altı ay önce yine Muhammed’imi ziyarete gittim. Zindanda yoktu. Uzak bir yere gönderildiğini söylediler. Ordu’ya gönderilmişti. Bunu duyunca ayaklarım tutmaz oldu, yere yıkıldım. Muhammed’imi de Ahmed’im gibi benden aldılar. Hasta, yaşlı ve tek başıma kala kaldım. Altı aydır göremiyorum Muhammed’imi. Onun hasretiyle yanıyorum. Cuma akşamları buraya gelip Ahmed’imle konuşuyorum. Derdimi ona açıyorum. Dua ediyorum. Elimden bir şey gelmeyince bol bol ağlıyorum. Karanlık basınca eve dönüyorum. Muhammed’in özlemi yüreğimi daha fazla yakınca Perşembeyi beklemeden buraya gelip saatlerce ağlıyorum…

Yaşlı anne elindeki mendili yüzüne götürüp gözyaşlarını silmeye çalışırken hüngür hüngür ağlamaya başladı. Gözlerim dolmuştu. Mendilimi çıkarıp gözyaşlarımı sildim. Kafamı çevirdiğimde Yusuf’un arkamda oturduğunu, onun da gözlerini sildiğini fark ettim. Yaşlı anne ağlamaya devam etti. Durmaya niyeti yok gibiydi. Sessizce kalkıp Yusuf’un kolundan tuttum. Hiçbir şey söylemeden gözlerimden yuvarlanan sımsıcak yaşlarla oradan uzaklaştım…

Abdullah ŞAFAK
 

Diger Basliklar
   ZİNDANDAKİ ADAM
   AYRILIK!
   HIÇKIRIK!
   ERKEN ÖLÜR ANALAR!
   ZİNDANI SARAN ÖFKE!
   BİAT
   BULUŞMA
   YAŞLI GENERAL
   ARTIK HER ŞEY İÇİN ÇOK GEÇ...
   EY BİRADER
   AĞIR CEZA
   ÇOCUK
   HASRET
   35 CAN
   YENİ BİR GÜN DOĞUYOR
   DEĞİŞİM
   DOĞUM
   BASKIN
   İSYAN ATEŞİ
   BAYRAM SABAHI
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git