Bu garip coğrafyada hayatı hüsran sardı Ölüm kemendi gibi ruhumuzu gam sardı Zamanenin koynunda esti elem rüzgârı Ufkun yaban elinde bizi acılar sardı Yeryüzü zindan oldu biçare gönüllere Bu virane mekânda ak rengimiz sarardı Üstümüze üşüştü haşin yüzlü küstahlar Tepeye çan dikildi göğü belalar sardı Sırtıma haç vuruldu, ellerime kelepçe Vuruldu isyan ruhum, içimi hüzün sardı Kalan son karartımız karanlıkta boğuldu Tevhidin ülkesinde çehreleri şirk sardı Dursun bunca zulümler, tahammüller tükendi Virane ocakları isyan ateşi sardı Kıyam güneşi doğdu isyan doldu dört taraf Karanlık gecelerin alnını şafak sardı Şehadet melteminden direnişe kan geldi Mustazaf agitlerin çehresini nur sardı Direniş toprağına rahmet tohumu düştü Kâinat cana geldi toprağı cemre sardı Ağlamayın analar bize de gün doğuyor Şafağın habercisi meltemi sevda sardı Sarsılıyor sütunlar, sonu geldi çilenin Hira’dan doğan güneş bütün mevsimi sardı Emin bir el dokundu yaralı gönlümüze Karanlıklar dağıldı bizi özgürlük sardı Zaman selama durdu, mevsim bahara durdu Çağları aşan sevda yeri ve göğü sardı İslam’ın çocukları doğdu sizin gününüz Serpilin yeryüzüne ufku muhabbet sardı. Abdullah ŞAFAK |