Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

ANNE KALBİ

Uzun zaman sonra bir ilki yaşayacak ruh haliyle duyguların med cezirinde seyreden genç bir kız gibi hissetti kendisini. Direncini yitiren dizlerinde vakur bir canlılık belirmişti. İntizarın dalgaları arasında solmaya yüz tutmuş ümit ışığının parıltılarının yüreğinin çarpınışlarını hızlandırdığını fark edince daha da zinde olduğunun hissine kapıldı. Bu canlılığın sebebi ne olabilirdi ki! İki çocuğundan başka kimsesi olmayan yaşlı bir annenin hayatla arasındaki fasılaları kaldıracak biricik güzelliğin kavuşma olduğunu biliyordu. Küçük bir haber bile mutluluk deryasından kana kana içmesine yol açabilirdi. Ama nerede o haber?

Yıllar sonra ilk kez içten fışkıran sevinç duygularının kucağında hissetti kendisini. Sebebini yüzde yüz kestirememişti bu muhteşem duyguların. On beş yıldır hasret ateşiyle tutuştuğu İbrahim’inden bir haber mi gelecekti? İçindeki mutlu duygular karşılaşacağı şeylerin hoş olacağının ipuçlarını veriyordu sanki. Çoğu zaman rüyalarında bağrına basarak okşadığı İbrahim’in kokularını hissediyor gibiydi. Kafası hafiften karışmaya başlamıştı. “Allah’tan ümit kesilmez ya!” diyen yaşlı çınar, istemeye istemeye gündelik işlerine yöneldi.

Zindanın dört duvarı arasında kapatılmış aslanının özlemini yüreğinin en derinlerinde taşıyordu. Parmak hesabı yaptı. Neredeyse beş aydır ziyaretine gitmemişti. Zindanın uzak oluşu, yaşlılığın, hastalığın, kimsesizliğin ve parasızlığın doğurduğu gaileler İsmail’le arasında koca setler örüyordu. Yine de rahattı. Ara sıra İsmail’in tatlı selamlarının ulaşması yüreğinde ciddi bir rahatlığa yol açıyordu.

Üç yıl öncesine kadar her şey çok canlıydı. Ayda bir zindan kapısını çalabiliyordu. Eşinin dar-ı faniye veda etmesiyle aylara sarkmaya başladı ziyaretleri. Oysa İbrahim’in hasreti yüreğinin derinliklerinde koca bir kora dönüşmüştü. On beş yıldır hasret fırtınalarının gölgesinde yaşamı adımlamaya çalışıyordu. Can bedende hayata devam ettiğinin haberleri kulağına ulaştığında sabır yüklü günlerini teselliyle birleştirmeye başlamıştı. Çoğu zaman yanı başında nefes alırken hissediyordu. Yavrusunun çehresini gözlerinin önünde canlandırmadığı gün neredeyse yok gibiydi. Oysa ne bir haber vardı, ne gelip gideni.

Karşı komşu yalnızlık yıllarında rahatsız etmeye başlamıştı yaşlı anneyi. Evinde yalnız yaşayan yaşlı anneden adeta intikam alıyordu. Yiğitlerin yasaklarla cezalandırıldığı toplumlarda kepazelere gün doğduğunun en aşikâr örneğiydi. Göbeğini ileri sarkıtmış, lüks arabalara binecek kadar zenginleşmişti. Fırsat buldukça yaşlı annenin çocuklarıyla ilgili sivri laflar etmekten kaçınmıyordu. Kepazeyle yüz yüze gelmemek için gayret eden anne, yeri gelince şiddetli çıkışlarla cevabını yapıştırıyordu. En son geçen hafta yaşlı anneyi kapının önünde görünce anlaşılmayan bazı şeyleri mırıldandı. Hakaretlerden başka söz söylemeyeceğini bilen anne tepki gösterip “Çocuklarım her şeyi Allah için yaptı. Sizin namusunuzu korumak için yaptı. Allah’tan başka kimseye kul olmamak için yaptı. Şu anda şereflice ve onurluca yaşıyorlar. Oysa siz zillet içinde yaşıyorsunuz. Yakında eve dönecekler. O zaman kimin onurlu kimin alçak olduğunu herkes görecek” deyince komşu, “Bekle, bekle ancak görürsün yaşlı karı!” deyip kapısını kapattı.

Zindandaki yavrusuna ne alsa, hicrettekine de onu alıyordu. Aldıklarını birkaç ayda bir de olsa zindana ulaştırabiliyordu. Ancak, hicrettekine ulaşma imkânı olmadığından aldığı şeyler birikmişti. En son satın aldığı havluyu ve gömleği çıkarıp yavrusunun omuzuna dokunur gibi dokundu. Öpüp dolaba yerleştirdi. Gözlerinden özlemin billurlaştığı sımsıcak yaşlar yuvarlanmaya başladı.

Annenin kalbinden geçenler zahiri âlemde karşılık mı bulacaktı? Zihni farklı düşünceler arasında mekik dokurken evinin kapısı çalındı. Yaşlı gövdesini genç bir hanımefendi gibi harekete geçirip kapıya yöneldi. Kapının önünde İbrahim bekliyor heyecanı yüreğini sarmıştı. Oysa kapının önünde daha önce defalarca gördüğü, İbrahim’in iki arkadaşıyla karşılaştı. Hayırlı habere yordu. Yüreğindeki sevinç gözlerine kaymaya başladı. İbrahim’in çehresi her birinde yuva yapmıştı sanki. İçeri buyur etti! Duygulanmıştı! “Metin olmalıyım!” dedi kendi kendine!

Kısa bir sohbetten sonra sözü alan Ahmet, İbrahim’in yanından geldiğini söyledi. Annenin ortaya çıkmak için sabırsızlanan gözyaşları yuvalarından fırlayıp gözlerini ıslatıverdi. Kalp atışları hızlandı. İbrahim’den konuştu arkadaşı. Kısa sürede kendisini toparlayan anne;

- İbrahim’i gördün mü yavrum?

- Evet anne! Geçen hafta yanındaydım. Evine misafir oldum. Üç gün evinde kaldım. Çok selamları var. Torunlarının da selamları var. Anne bir görsen ne tatlı çocukları var!

- Torunlarım mı var? Evlenmiş mi İbrahim?

- Evet, anne! Evlenmiş. İki tane gül gibi torunun var. Birinin adı Hüseyin, diğeri ise Meryem!

Yine duygulandı anne. Yarı ağlamaklı, yarı ciddi bir sesle;

- On beş yıldır İbrahim’imi göremedim. Kendi elimle evlendirmek istiyordum. Babası oğlunun mürüvvetini görmeyi çok istiyordu. Son yıllarını onun hasretiyle geçirdi. İbrahim’i bağrıma basamadan, torunlarımı göremeden dünyadan göçeceğimden korkuyorum.

- Öyle düşünme anne! Allah Teala kavuşturacak inşallah. Bu güne kadar sabrettin. Biraz daha sabredersen bütün sıkıntılar sona erecek. Bütün ayrılıklar son bulacak!

Gözyaşlarını temizleyen anne, çay hazırlamak için mutfağa yöneldi. Birkaç dakika sonra odaya dönünce Ahmet;

- Anne! İbrahim’den mektup getirdim. Ayrıca sizin için bir de paket göndermiş.

Mektubu ve paketi annenin önüne bıraktı. Anne:

- Oğlum! Artık gözlerim iyi göremiyor! Mektubu okur musun?

Fazla da uzun olmayan mektubu büyük bir soğukkanlılıkla dinledi. Sevinç ve özlem gözyaşları tespih gibi gözlerinden dökülüyordu.

Oğlundan gelen haberlerle sükûnet bulmuştu kalbi. Şükretti Allah’a. Ancak İbrahim’in ellerinin deydiği paketi bir an önce açmak istiyordu. Adaba uygun olmaz düşüncesiyle mutfağa yöneldi. Büyük bir itinayla açtı paketi. Kar beyazı başörtüsü, tespih ve torunlarının fotoğrafı vardı. Yeni haberdar olduğu torunlarının nurani çehreleriyle fotoğraf karesinde yüzleşebilmişti. Derin derin baktı fotoğrafa. Defalarca öptü. Çocukların bakışlarında İbrahim’in küçüklüğünü okuyordu. Elinde fotoğraf misafirlerin yanına döndü;

- Ne kadar da büyümüş çocuklar! Babalarının küçüklüğüne benziyorlar. İbrahim’in büyüklüğünü görmedim ki! Küçüklüğünü biliyorum sadece! dedi.

Misafirlere çay ikramından sonra;

- İbrahim ve İsmail için beslediğim bir horozum bir de koyunum var. Sizler de İbrahim’im ve İsmail’im gibisiniz. 15 yıldır görmediğim İbrahim’imi görmüş gibi oldum. Kalkın ve koyunu kesin! Annenizin yemeğini yemeden gitmenize izin vermeyeceğim.

Bütün ısrarlarına rağmen müsaade isteyen Ahmet ve arkadaşı çaylarını yudumladıktan sonra çıkıp gittiler.

Mektubu eline alan anne, oğlunun kaleminden çıkan kelimelerin arasında derince göz gezdirdi. Bir müddetliğine yüzüne kapattı mektubu. Yıllarca sonra yüreğinden dökülen bir sevdanın elinden kâğıtlara yansımış muhabbet izini defalarca öptü. Kar beyazı örtüyle örttü saçlarını. Askılığa tespihini asıp her bir tanesinden ihlas damlayan yeni tespihlere sarıldı.

İsmail’ine gitme zamanıydı. İbrahim’den gelen sıcak selamları ve varlıklardan haberdar olduğu torunlarının resmini götürecekti.

Yıllar sonra annenin kalbi büyük bir mutluluk ve sevince boğulmuştu. Hicret diyarındaki yüreğinin bir parçasından, zindanın dört duvarı arasındaki yüreğinin diğer parçasına sıcak ve tatlı selamları iletmek için şimdiden hazırlık zamanıydı.

Abdullah ŞAFAK

Diger Basliklar
   ZİNDANDAKİ ADAM
   AYRILIK!
   HIÇKIRIK!
   ERKEN ÖLÜR ANALAR!
   ZİNDANI SARAN ÖFKE!
   BİAT
   BULUŞMA
   YAŞLI GENERAL
   ARTIK HER ŞEY İÇİN ÇOK GEÇ...
   EY BİRADER
   AĞIR CEZA
   ÇOCUK
   HASRET
   35 CAN
   YENİ BİR GÜN DOĞUYOR
   DEĞİŞİM
   DOĞUM
   BASKIN
   İSYAN ATEŞİ
   BAYRAM SABAHI
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git