Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

ŞEHRE İSYAN / ABDULLAH ŞAFAK

Batı rüzgârıyla savrulan şehrin kalbi ölmüştü

Ölü bir şehrin kanatları altında

Yaşamanın dayanılmaz yanlarına isyan etti

Uzaklaştı, ejderhadan kaçar gibi

Kerpiçten evlerin arasında bir ev edindi

Bu köy, merhem olmuştu ruhunda açılan yaralara

Şifayla örülmüş dağ,

Hayatın pırıl pırıl ışıldadığı bir çiçekti gözlerinde


Saçlarına Batı rüzgârı deymemiş bir hanımla evlendi

İki küçük yavruyla süslendi ocak!

Yeni bir yuva kurmuştu!

Hayata yeni bir anlam yüklemişti!

Şehirleri yutan Batı tufanı yayılırken yeryüzüne

Yaşam bir başkaydı, bakir coğrafyada!

Oysa kara tufan yayıldıkça

Yüreğinde dizginlenmez fırtınalar kopuyordu.


Bir gece ansızın feveran etti yeryüzü

Yıkılmıştı kerpiçten evler

Dize gelmişti köylüler

Artık bu köyde yaşanmaz deyip

Kamyon sırtında şehre yöneldiler.

Miadını dolduran köy

Tarihin koynuna terk edildi.


Şehrin korkuları sardı çaresiz babayı

Harabeler arasında ocağını tüttürmek,

Geçmişten geleni korumak istiyordu.

Direnmeye başladı anneyle çocuklar

Şehrin büyüsü ağır basmıştı yüreklerinde

Ruhlarını cezbeden rengârenk rüyalar

Hayallerini okşuyordu akşam serinliğinde


Baba direndi!

Köyün ruhundan kopmak istemedi!

Şehrin büyüsüne isyan,

Köyün sevdasına dönüşmüştü içinde

Anneyle çocuklar kararlıydı

Bu gemi şehrin limanına çekilmeli,

Bu köy tarihe karışmalıydı!

Oysa baba yanaşmıyordu

Tek başına da olsa

Değişmeden yaşamak istiyordu.

Olmadık tepkilerle karşılaştı.

Bir başına kalmanın ölümcül masalları anlatıldı


Sessizliğe gömüldü çaresiz baba

Nefret duygularıyla adını andığı şehir

Kara bir hançer gibi yüreğine oturdu.

72 model Thomas kamyonla

Düştüler yollara

Şehrin parıldayan ışıkları

Okşuyordu bakışları

Oysa babanın gözlerinde

Kocaman bir kabristandı şehir


O hep çekindi şehre varmaktan

Yaklaştıkça kükredi kalbi

Ejderhaya dönmüştü şehir

Tepkileri artınca babanın

Kenar mahallede konakladılar

Köyden izler taşıyan evleri vardı

Umuda dönüşen çehresi,

Derin bir nefes aldırdı babaya


Kenar mahalle köy gibi giyinse de

Dereyi çoktan geçmişti anlaşılan

Şehrin çılgınlıkları akarsu gibi

Sokakları ıslatmıştı!

Şehre özenen gencecik çocuklar

Bir şarkıdan bir kelime kapınca

Paris’in, Roma’nın sıtmasına tutulup

Sokaklarda sabahlamaya başlamışlardı.


Baba yalnızdı

Yüzüne şehrin rüzgârları çarptıkça,

Ruhundan parçalar kopuyordu.

Azgın canavarın avuçlarında

Ölüm terleri döküyordu


Nefes boruları tıkanmıştı şehrin

Ezanları Batı müziğine karışmıştı

Saçlarını rüzgâra kaptıran gencecik kızlar

Modayla adımlıyordu kaldırımları

Müziğin ritmi uyuşturucunun nefesine karışmış

Rakse düşmüştü ukala hayatlar


Şehre açıldıkça titriyordu yüreği

Oysa bu kâbusun büyüsü

Mest etmişti anneyle çocukları

Yalancı cennetin ışıltısı

Yüreklerinde bahar çiçekleri açmıştı


Bir ah çekti en derinlerden

“Bu gemi batmamalı!

Ateşin içinde de olsa,

İbrahim’in gülistanına dönmeliydi hayat!

İrade gerek!” diye düşündü

Başladı anlatmaya şehrin ölümcül ruhunu


Babanın sözlerini eskilerin masalları zannettiler

Şehrin ışıldayan gözleri daha fazla cezp etti.

Kimse kulak asmadı

Sarhoş iklimlerde sabahlayanların

Dinleyecek mecalleri yoktu.

Geçiştirmeye karar verdiler

Birlikte yaşamının zorluğuna katlanıp

“Eski düşünce hastalığına tutulmuş bir yaşlıya

tahammül gerek” diye düşündüler…


Okul sıralarıyla tanıştı çocuklar

Şehre daldıkça şehirleştiler.

Ahbap oldular çocuklarıyla şehrin

Akşamları Google’den Paris’in caddelerini adımlayan

Modanın sırrına eren genç kızarıyla,

Elves Presli’nin mukallidi sosyeteyle,

Gecelediler meyhanelerde


Pes etmemişti baba!

Kimse dinlemese de,

Vazgeçmedi kavgadan

Kur’anla başlardı güne her sabah

Yürekleri hoplatan kutsal kelimeleri

Tespih tespih sıralardı

Anlatırdı gün boyu;

Hayatın ne yöne kaydığını

Ölümün kollarının insanı nasıl sarmaladığını

Ötelerden gelen haberleri!

Dirilişin kader olduğunu!


Kalpleri sarhoş çocuklar

Duymazdan geldiler babayı

Usanma bilmez sevdayla

Anlattı, hayatın kaç bucak olduğunu.


Bıktılar babanın sözlerinden

Karşı koymaya karar verdiler

“Bir daha eskilerin masallarını duymak istemiyoruz” dediler!


Çileden çıkmıştı baba.

“Yüreğinizde şeytan yuva yapmış!

Tövbe edin!

Küfre girdiniz!

Vazgeçin inkârcı hayattan!

Allah’a dönün!”

Diye haykırmaya başladı.


Anneyle bir olmuştu çocuklar

Son bir fırsat verdiler babaya

Ya susacak,

Ya evi terk edecekti.


Secdeye kapandı baba!

Tevekkül etti!

Sabr-ı Eyüp diledi Mevla’dan!

İnkârcılardan darbeler yiyen

Hayatları acıyla dolu elçileri hatırladı


Son bir kez daha açıldı şehre

Gün görmüş hacıları, hocaları dolaştı

Büyük tehlikeyi anlattı

Şehre isyandan dem vurdu

Kimse aldırmadı babaya

“Haklısın! Elimizden bir şey gelmez” dediler

Ne dinden ne dünyadan el çektiler

Hayata bağlanmıştı en hassas yerlerinden


Son kez evin yolunu tuttu

Eşine seslendi,

Büyüye kapılan, sahte zevklerin esiri eşine!

Bataklığın ölümcül tehlikelerini,

Şehrin cehenneme döndüğünü anlattı bir bir

Tepkiliydi anne!

Eskileri terk etmesini

Herkes gibi hayata yapışmasını

Çocuklarıyla dünyaya açılmasını istedi

Öfkesi kabaran baba “Hayır” diye haykırdı

Israrlıydı anne;

“Gençtirler, bırak yaşasınlar!

Sen ibadetinle uğraş!

Kimseye karışma!” dedi.


Öfkenin şiddetiyle sarsıldı bedeni

“Burada yaşamak haramdır artık” dedi

Doğruldu yerinden.

Hüccet tamamlanmıştı

Bohçasını sırtlayıp

Hiç kimseye bir şey söylemeden

Hiç kimseye bakmadan

Sokağa çıktı

Yöneldi şehrin dış kapısına


Öfkesi kazan gibi kaynarken

Allah’tan canını almasını istedi bir an!

Oysa takdir Allah’ındı!

Yaşayacak günleri vardı!

Uzaklara, en uzaklara gitmeye karar verdi

Şehrin izlerini taşımayan uzaklara!

Dağ taş demeden yürüdü.

Geceleri bir kenarda seccadesinde sabahladı

Issız, kimsesiz bir vadide

Günlerin yorgunluğunu atmak için dinlendi.

Tabiat ilk günkü kadar güzeldi

Şehrin kepaze rüzgârları deymemişti çehresine

Küçücük bir mağaraya yerleşti.

Yaşamaya karar verdi,

Bozulmadan, değişmeden, şehirleşmeden

Şehir çılgınlıkları yaşarken

Öfkeli baba taşların koynunda

Kulluğun yaşanılır mevsimine asılarak

Hayatın haritasını çizmeye başladı

Hiç yaşamamışçasına

Evlatları olmamışçasına

“Bismillah” diyerek adımlamaya karar verdi yeni günleri!


Abdullah ŞAFAK

Diger Basliklar
   ZİNDANDAKİ ADAM
   AYRILIK!
   HIÇKIRIK!
   ERKEN ÖLÜR ANALAR!
   ZİNDANI SARAN ÖFKE!
   BİAT
   BULUŞMA
   YAŞLI GENERAL
   ARTIK HER ŞEY İÇİN ÇOK GEÇ...
   EY BİRADER
   AĞIR CEZA
   ÇOCUK
   HASRET
   35 CAN
   YENİ BİR GÜN DOĞUYOR
   DEĞİŞİM
   DOĞUM
   BASKIN
   İSYAN ATEŞİ
   BAYRAM SABAHI
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git