Gam yağmurlarına tutuldu bir ömrün baharları Tıkandı boğazımda hasretlik kelimeler Çıkmaz sokaklara düğümlendi bütün geçitler Bozgun yedi siperler, tarumar oldu hayat Bir ömür boyunca tutuştuğum intizar Güneşin batışıyla yine hüzne gömüldü Cıvıl cıvıl akarken kuş nağmeli berrak sular Baharın yüreğinden devrilir yüreğime Gözlerin, bir ceylanın gözlerinden alır nurunu Bir zorbanın kalbinde kör hançere dönüşür Zaman akar, ümide açılır laleler Dergâh gibi kutsallaşır, Zamana meydan okur içimdeki intizar! Dev dalgalı ölüm denizleri titremeli Çağın sarsılmaz kaleleri iki büklüm olmalı Bir ananın yüreğinden kopan fırtına Bin tepeden yükselen feryada dönüşmeli Acımın en derin yerinden tutup En çözülmez imana dayanarak Zamanın en zorlu geçitlerine oturmalı Seni aramalı yedi düvelde! Çıldırmış bir cebbarın elinde Çelikten kelepçelerle örtülür hayat denen oyuncak Biçare ölümler şah damarına dokunur bir garibin Sen insanlık kadar kutsal mazinin abidesi Bir mazlumun yorgun yüreğinin en derin kıyısında Bir mü’min sofrasının en kutsal köşesinde Boğaza düğümlenir adının en son harfi Uçurumlar dalga dalga eritir yalnızlığı Uysal bir akşamın serinlik gölgesinde Kayıplara karışır sana adanmış yıllar Yokluğun volkan gibi kaynatır yüreğimi Günün puslu geçitlerinde pusuya yatar şehir Sunulur en kutsal yanlarım Siyonist bir çeteye Külümden nice kentler kurulur çağdaş dünyaya ait Ansızın hayat durur, iflas eder kelimeler Bir ölüm efsanesi sarsar ümit tepelerini İnsan insanı kemirir en zarif damarından Kitaplar mekân tutar yaşam duraklarında Namuslu bir geçmişin koynundan akar sevgi Bir deniz kıyısında yürekten vurur beni Oysa senin yokluğun sarstı bütün cihanı Yeter artık kalkmalı, kendine gelmelisin Çağı ümmetçe tutup destanlar yazmalısın. Ey ümmet-i Muhammed (sav), yetti ölüm sükûtu Ayağa kalkma vakti, şafak söktü sökecek Abdullah Şafak |