Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

HALEPÇE KATLİAMI

Katliam, Soykırım, Yıkım, Talan, Tehcir….Kürdlerin Kaderi midir?


Yaşadığımız Ortadoğu coğrafyasında var olan ulusların çoğu (Filistinliler dışında) şöyle veya böyle bir devlet sahibi olmuş, her yıl kutladıkları, milli günleri, milli bayramları ve önemli günleri vardır. Bu gün ve bayramlarda ulusça devlet imkanlarından da istifade edilerek büyük masraflarla kutlamalar yapılır, şölenler düzenlenir, keyif içerisinde kabaran milli duygular tatmin edilir. Çoğu zaman bunlar, başka mazlum ve mustazaf halkların ezilmesine, haklarının ellerinden alınmasına, hak ve hukuklarının çiğnenmesine sebep olduğu halde yapılır.

Bölge halkları; Araplar, Türkler ve Farslar böylesi gün ve bayramları kutlayıp sevinirken, her yönüyle bu halkların seviyesinde olan Müslüman Kürdler ise katliam, soykırım, yıkım, talan, tehcir… gün ve olayların yıldönümleriyle acı, gözyaşı, hüzün… yaşamaktadırlar. Bir de Filistinliler!

Niye komşuları, yanıbaşlarındaki veya kendilerine tahakküm eden halklar sevinirken, bayram yaparken Kürdler, karalar bağlayıp hüzün çekerler? Demografik yapıları mı zayıf! vatan olabilecek toprakları mı yok! Kültür ve medeniyetten mi yoksunlar! Yoksa kendilerini idare edebilecek siyasi irade gücünden mi mahrumlar!

Bunu belki de en iyi şekilde şu iki özellikle ifade etmek mümkündür:

Birincisi; Millet olarak özünde var olan sadakat ve emniyet karakterinin İslam ile bütünleşmesi ve kökleşmesi neticesinde emperyalist sömürgecilerle işbirliğine girmemesi, komşu Müslüman halkları bu güçlere karşı arkadan hançerlememesi ve onları sömürgeci-işgalcilere tercih etmeleridir.

İkincisi; Faşist, egoist(bencil) ve nasyonalist bir anlayışa sahip olmamalarıdır.

Evet Müslüman Kürdler, birinci dünyayı paylaşım savaşında sömürgeci emperyalist güçlerle işbirliği yapmadıkları gerekçesiyle vatanları dört ayrı parçaya bölünerek cezalandırıldılar. Ve bu güne kadar süregelen makûs talihleriyle karşı karşıya bırakıldılar. Bundan sonra sömürgeci emperyalist güçlerin yerli işbirlikçi ve kukla yönetimleri tarafından kendilerine; özlerini inkar ve asimilasyona razı olma politikaları dayatıldı. Yok saydılar ve yeni inkarcı-gayri İslami rejimleri kabul etmelerini istediler. İnkar ve asimilasyona karşı çıkan ve en tabii insani ve İslami haklarını isteyen Kürdler her defasında; tehcir, tenkil, katliam, soykırım ve yıkıma uğratıldılar. Şeyx Said Kıyamı ile başlayan, Dersim ve Ağrı isyanlarıyla devam eden süreçte yüz binlerce Müslüman Kürd katledildi, on binlerce ev, hane harap edildi, binlerce köy yakılarak viraneye çevrildi ve yüz binlerce insan tehcir edildi.

Kuzey Kürdistan’da bunlar yaşanırken Güney Kürdistan’da da durum bundan pek farklı değildi. Orada da aynı politikalar uygulanıyordu. Ancak konunun fazla uzamaması için ayrıntılara girmekten sarf-ı nazar ediyoruz.

Halepçe Katliamı:

Faşist bir Arab milliyetçisi olan Saddam’ın iktidara darbe ile gelmesinden sonra Müslüman Kürd Halkına yönelik tutum daha da sertleştirildi. Keyfi tutuklamalar, süresiz gözaltılar, zalimane işkenceler, yargısız infazlar ve Kürd bölgelerini Araplaştırma çalışmalarıyla Kürdleri yerlerinden yurtlarından etmeye hız verildi. Bu arada İran’da İmam Xumeyni öncülüğünde gerçekleşen İslam İnkılâbı bütün zalim sömürgeci emperyalist güçleri korkuttu. Bu nedenle bu güçler Saddam’ı silahlandırarak ve her türlü desteği sağlayarak İran’a saldırttılar. Savaş boyunca ellerindeki nükleer ve kimyasal silahlar da dahil her türlü modern silahları Saddam’a verdiler. Bu arada Kürdler hiçbir zaman teslim olmadıkları Saddam rejimine karşı meşru hakları için mücadele etmeye devam ediyorlardı. Saddam’ın bütün müstekbir güçler ve Arap aleminden destek almasına rağmen İslami İran karşısında varlık gösterememesi ve gün geçtikçe zayıflaması aynı zamanda Mücadele veren Kürd hareketleri için de yeni avantajlar sağlıyordu. Saddam rejimi Kürdistan üzerindeki kontrolünü yitiriyordu.

İran’ın Halepçe ve Süleymaniye bölgelerinde ilerleyip Saddam Güçlerini geriletmesi bölgedeki İslami hareketlerin kontrolü sağlamasına vesile oldu. Kürd hareketler güçlerini birleştirerek ilerlemeye, Halepçe ve çevresinde kontrolü ele almaya başlamışlardı.

İran İslam Cumhuriyeti karşısında mağlup olan ve gerileyen gözü dönmüş Saddam, hıncını kimyasal silahlara başvurarak çıkarmaya çalışıyordu. Savaş esnasında her köşeye sıkıştığında kimyasal silahlara başvurmaktan çekinmeyen Saddam, yine bu silahlara yönelmişti. Ancak bu sefer sadece İran İslam Cumhuriyetinin güçlerine karşı değil, bölgede kontrolü ele geçiren Müslüman Kürd halkına karşı da kullanacaktı. Önce bölgeyi “yasak bölge” ilan ederek bütün giriş-çıkışları kapattı ve “Enfal” diye isimlendirdiği operasyonlarla bölgeyi havadan bombalamaya başladı. Şehirler, kasabalar, köyler, dağlar kısacası her taraf bombalanıyor, yakıp yıkılıyordu. En acımasızı ise 16 Mart 1988’de Halepçe’ye karşı yapıldı. Halepçe’ye öldürücü gücü çok yüksek Hardal ve Sârin gazı atılmıştı. Sessizce gelen bir koku ile Halepçe insanının solunum sistemleri ve ciğerleri iflas ediyor ve derileri eriyordu. Buna toplu katliam mı, soykırım mı denilir bilmem ama bu gazlar insan, hayvan demeden bütün canlıları yok ediyordu. Hem de hayvan haklarını dahi savunmakla ünlenen medeni(!) ülkelerin sağladığı gazlarla…

Halepçe Katliamı ön palana çıktığından, dikkatler hep bu olaya endekslenir. Halepçe’de beş bin insan bir anda öldürüldü ve on binden fazlası da yaralandı. Ancak bu, Enfal operasyonları kapsamında yapılan katliamlardan sadece küçük bir parçaydı. Gerçekte ise, Enfal operasyonlarında Kürd kaynakların verdiği rakama göre 180.000, Kimyasal Ali lakaplı Saddam’ın kuzey orduları komutanı ise 100.000 kişinin öldüğünü belirtiyorlar.

Yine Kürdler, yine katliam, soykırım, tehcir, talan yıkım… Bu zalimlerin taktiğidir. Gerek tarihe ve gerekse çağımızda yaşanılanlara baktığımızda, zalimler her zaman mazlum ve mustazaflara karşı bu taktiklere başvurmaktadırlar. Korkak oldukları için akıl yolunu izlemek yerine barbarlığa yönelirler.

Halepçe katliamından sonra İran İslam Cumhuriyeti güçleri bölgeye ulaşıp yardıma koştu. Ancak ondan sonra bu barbarlık belgelenip tarihe not edildi. Medeni(!) ülkelerden ise çıt çıkmadı. Aslında bunu yadırgamamak da gerekir çünkü bu silahları Saddam’a onlar vermişti ve her türlü desteği onlar sağlamışlardı. Kendi elleriyle ve imkanlarıyla besledikleri zalimlerine niye tepki göstersinler ki!? Mağdur Kürdler ise; vakti zamanında onlarla işbirliği yapmadıkları için o zaman cezalandırıldıkları gibi şimdi de cezaya müstahaktılar(!)

Zalim Saddam ise; kendisini iktidara getirenlere ve her türlü desteği sağlayanlara karşı görevini gereği gibi yerine getirememişti. İran İslam Cumhuriyetine karşı başarısız olmuş ve emperyalist müstekbirlerin menfaatlerini Ortadoğu’da garanti altına alamamıştı. ABD ve Batılı güçler kendileri bizzat gelip Ortadoğu’ya yerleşmek istiyorlardı. Bunun için de bir bahaneye ihtiyaçları vardı. “Minareyi çalan, kılıfını da bulur” misali Saddam’ı Kuveyt’e saldırttılar ve bahanelerini hazırladılar. Tam da bu esnada Halepçe Katliamını hatırladılar ve gündeme getirdiler. Ardından devasa askeri güçlerini Ortadoğu’ya yığdılar ve savaşa başladılar. Saddam herhangi bir varlık gösteremediği gibi anında geri çekildi. Savaşacak gücü yoktu. ABD ve batılı güç koalisyonu Saddam’ın savaşacak gücünün kalmadığını ve istedikleri takdirde Bağdat’ı düşürebileceklerini çok iyi biliyorlardı. Ama bunu yapmadılar! Çünkü henüz Saddam’a ihtiyaçları vardı. Bu durumda hem bölgede kalacaklar hem de Saddam sonrası bir Irak için Irak içindeki unsurların (Kürdler ve Şiiler) tam olarak kontrol altına alınması sağlanacaktı. Saddam sayesinde bu unsurlar tam olarak işbirliğine razı edileceklerdi.

Saddam’la işleri bitince, “Saddam nükleer ve kimyasal silah üretiyor, zamanında komşusu İran’a ve kendi halkına karşı bu silahları kullanmış” bu nedenle silahsızlandırılması gerekiyor” bahanesini ileri sürdüler. Sanki Nükleer silahlara sahip kendileri değil ve Japonlara karşı atom bombası kullanarak yüzbinlerce Japon’u yok eden onlar değildi! Bu bahane ile Irak’ı işgal edip Saddam’ı çok rezil bir şekilde yakaladılar. O zamanki görüntüler herkesin hafızasındadır. Saddam çok şeylerini biliyordu. Konuştuğu takdirde ABD ve Batılı güçlerin çirkin yüzleri bir daha ortaya çıkacaktı. Bu nedenle onu alelacele göstermelik bir mahkeme ile idam ettiler. Onu ve kendi çirkin yüzlerini gömmeye çalıştılar, hem de pişkince. Ancak artık her kes medeni(!) devletlerin ve işbirlikçilerinin gerçek yüzlerini tanıyor.

Biz zalim ve müstekbirler tarafından katledilen tüm mazlumları ve Halepçe şehidlerini Halepçe katliamının yıldönümü münasebetiyle rahmetle yad eder, Müslüman Kürd halkımıza taziyet ve tesliyetlerimizi arzediyoruz. Yüce Rabbimizden bu mazlumları rahmetine gark etmesini ve zalimleri de kahhar ismiyle kahretmesini temenni ediyoruz. Zalimler için yaşasın cehennem!

Bütün mustazaf halklar için İnkar, asimilasyon, katliam, tenkil, tehcir, yıkım ve talanın son bulması ümidiyle…

M. Zeki GÜNEY

Diger Basliklar
   YAPILAN TAHLİYELER ÜZERİNE BİR TAHLİL
   BAŞÖRTÜSÜ ÜZERİNE OYNANAN OYUNLAR
   SUSA CAMİ KATLİAMI MİZANINDA HİZBULLAH VE PKK
   İSTİKRARSIZLIK VE ÇÖZÜMSÜZLÜKTEN BESLENENLER VE..
   KUTLU DOĞUM ETKİNLİKLERİNE NE GEREK VAR!
   MEKKE'DE KANLI CUMA
   SUSA CAMİ KATLİAMI
   KIYAMLAR VE KATLİAMLAR : MUTKİ İSYANI
   HALEPÇE KATLİAMI
   KIYAMLAR VE KATLİAMLAR : HALİL-ER RAHMAN CAMİ KATLİAMI
   KIYAMLAR VE KATLİAMLAR : HAMA KATLİAMI
   ŞEYX SAİD KIYAMI -2
   ŞEYX SAİD KIYAMI -1
   FURKAN SAVAŞININ GALİBİ HAMAS
   ALLAH LANET ETSİN
   DEĞİŞİM VE YENİLENME ÜZERİNE
   HİZBULLAHİ HAREKETİN MİSYONU
   YOZLAŞTIRMA FAALİYETLERİ, İNTİHAR VAKALARI VE BATMAN
   HİZBULLAHİ HAREKET VE DIŞINDAKİ ÖRGÜT, GRUP VE OLUŞUMLAR
   TASAVVUF VE TARİKATLAR ÜZERİNE
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git